Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '08

 
Kategori
Fotoğraf
 

Çekiyim mi abi !!

Çekiyim mi abi !!
 

Çekiyim mi abicim...


Çek kardeşim çek.Bunu da çek.Bırak çek git.

Fotoğrafçılık bir sanattır. Herkes fotoğraf çekemez. He çeker ama nasıl çeker. Sadece çile çeker. Fotoğraf çekerken normal aile fotoğrafı, arkadaş topluluğunun çekilmesi sırasında ortaya çıkan fotoğraftan bahsetmiyorum.Sanatsal fotoğrafçılıktan. Aslında fotoğrafçılığın çeşitli dalları vardır ve bu dallar heryere uzanabilir.

Mesela Savaş alanlarında fotoğraf çekmekle yükümlü fotoğrafçılar var.( Bunlara savaş muhabiri de demek istiyorum ).

Bütün yaşam standartlarının biranda en alt limite inerek ezildiği ve can mücadelesi verilen bu kötü ortamlarda bir kare çekmeye çalışan insanlarımız var.Ben bunlara da sanatçı derim.Hem de hiç çekinmeden.Bazen bu iş o insanın canına da mal olsa, ardında bırakacağı tek bir kare fotoğraf bile kimbilir neler açığa çıkaracaktır. Savaş ortamında neler yaşandığını, ibretler çıkartacak karaleri savaşta olmayan insanlar da görecek ve belki de haline şükredecek.Buradan bu emektar fotoğrafçıları yürekten alkışlıyorum ayakta.

Moda Fotoğrafçıları : Modayı takip etmemizde çok faydalı olan bu foto dalı, oldukça görselliğe değer veren bir daldır.Gerçi bizim insanımız genelde birbirinden görerek giyinmeyi severler ama normal değerde modanın merkezi olan ülkelerde insanların huzurlarında defile yoluyla tanıtılır.Benim aklıma ilk Erol Atar geliyor fotoğraf deyince.Aklıma daha nice fotoğrafçılar geliyor ama sayamıyorum.

Spor Fotoğrafçıları :Sporun her dalında emek sarfederler.Futbol maçlarında hep köşe gönderinde nöbet tutarlar.Gol sevincini enyakından yaşarlar.Her heyecanı en yakından tadan insanlar onlardır.Ama ne yazık ki tuttuğu takımın sevincini yaşayamazlar görevini icre ederlerken.Çünkü onların görevi resim almak ve gazetesine ulaştırmaktır.Onların sanatı ile gazete küpürleri can bulur.Onlar spor sanatçılarıdırlar.

Fotoğraf çekmek zevktir.Emektir.Aşktır umutlarda yüzen.Duygularınızın kağıda yansımasıdır.

Türlerine göre fotoğrafçılık dalları dediğim gibi çeşitlidir.

KIZILÖTESİ FOTOĞRAF: ışığa duyarlı bir yüzeye kaydedilebilir. Kızılötesi (<ı>Infrared) ışınlara duyarlı filmlere Kızılötesi film, bu filmlerle yapılan fotoğraflara da kızılötesi fotoğraf denir.

Pozlama : Fotoğraf makinelerinin ışık ölçüm sistemleri gün ışığına göre ayarlanmıştır. Gün ışığının haricinde bir miktar infrared ölçebilmektedir. Ama IR' ye duyarlılıkları düşüktür. Güvenilir değerler vermezler. Bu yüzden filmi üreten firma tam anlamıyla bir ASA değeri verememektedir. Başlangıçta kullanılıp test edilip, kullanıcının kendi ASA değerini bulabilmesine olanak veren basamak bir ASA değeri prospektüslerde vardır. Denenmiş ve iyi sonuç verebilen bir asa değeri vermek mümkündür. Makinenizin ASA ayar düğmesini 200 ASA değerine getirip eksi 1 ve eksi 2 değerlerinde çekim yapın. Firmanın önerdiği geliştirici ile filminizi yıkayıp sonuçlarını değerlendirip kendi değerlerinizi bulabilirsiniz. Buna rağmen alacağınız sonuçlar iyi olmayabilir. (İnfrared'in gün ışığı içindeki oranı günün değişik saatlerini ve hava koşullarına bağlı olarak değişebilmektedir. Bulutlu havalarda infrared bulutlardan geçebilmektedir. Bu sebepten dolayı gökyüzünün fazla olduğu karelerde patlamalar olur.)

LOMOGRAFİ : Eski Rus mercek fabrikası Lomo tarafından üretilen ve halen çok ilgi çeken LC-A modeli, 1991 yılında Çek Cumhuriyeti gezileri sırasında bir grup Viyana 'lı öğrenci tarafından özel merceği ve ilginç etkilerle şekillendirdiği farklı fotoğraf dokusu üreten bir makina olarak keşfedilince, doğu bloğu ülkelerinde uzun zamandır bilinen bu fotoğraf makinası batı ülkelerinde de bir moda halinde tanınmaya başladı.

1994 yılında New York ve Moskova 'da açılan ilk Lomo sergilerinin ardından kendine has bir doku üreterek çalışan bu makinanın kullanıcıları Lomografi akımını tanımladılar. Vizörden bakmadan, belli bir konum ve çerçeveye bağlı olmadan çekilen, netlik, doğru kadraj gibi teknik sınırlamaların reddedildiği bu anlayışla çekilen fotoğrafların yayımlandığı özel sergiler ve daha sonra internet siteleri açıldı. Alanda en çok tanınan sitenin yürütücüsü Avusturya'ly Lomographische Lomography markasını ticari anlamda saklı tutmaktadır.

Eastman Kodak tarafından ortaya atılan "Kodak anı" kavramına benzer biçimde, Lomografi de "düşünme, çek" deyişini temel alan bir fotoğraf anlayışı yaratmıştır. Rastgele, yakın-plan, her tür bozulma etkisine açık, net olmayan ve genellikle doğal olmayan renklerden oluşan lomoğraflar kendi içinde, bu yaklaşıma bağlı bir estetik içinde değerlendirilmektedir.

Lomographische AG tarafından, Lomo LC dışında Holga, Holga 35mm, Actionsampler, Frogeye, Pop-9, Oktomat, Fisheye, Fisheye2, Colorsplash, Colorsplash Flash, F-stop Bang, SuperSampler, Horizon 202, Seagull, TLR ve Smena 8M modellerinin satışını sürdürmektedir.

Lomografçıların akıma sadakat anlamında şekillendirdikleri ve Lomographisce tarafından desteklenen 10 Kural bulunmaktadır:

10 Altın Lomography Kuralı

1. Kameranızı gittiğiniz her yere götürün. Nerede ne ile karşılacağınızı asla bilemezsiniz.

2. Kameranızı günün her saati kullanın, gündüz ve gece. Çünkü her anın ayrı bir hissi var.

3. Kameranız hayatınızın akışını engellememeli; onun bir parçası olmalı. Tıpkı yemek, içmek, konuşmak, yürümek, düşünmek gibi...

4. Kameranızı farklı açılarda tutun. Deklanşöre basarken, ne çektiğinizi görmek zorunda değilsiniz.

5. Kameranız elinizdeyken, yakınlaşmaktan korkmayın. İçinizde fotoğraf çekme arzusu oluşturan nesne ya da kişiyi mümkün olduğunca yakın markaja alın.

6. Düşünmeyin! Kameranızı alın, dışarı çıkın ve önünüze geleni çekin.

7. Hızlı olun! Saniyenin onda biri bile önemli. Ayarlarla vakit kaybetmeyin.

8. Film üzerine ne kaydettiğinizi önceden bilmek zorunda değilsiniz. Rastlantılara izin verin. Hayatın keyfini çıkartmaya bakın.

9. Sonradan da... “Aaa! O ne? Bunu ne zaman çekmişim? Nerde çekmişim?” Beyninizi bu tür sorularla meşgul etmeyin.

10. Kuralları kafanıza takmayın. 10 Altın Kural’ı unutun. Canınız ne istiyorsa, onu yapın.

Fotoğrafçılık deyince çok değerli kişileri saymadan geçmek sanırım saygısızlık olurdu değil mi ?Başlıca sayacak olursak;savaş fotoğrafçıları arasından Henri Cartier Bresson gelmektedir.

Paris'te küçük bir köyde dünyaya geldi ve öğrenimini burada yaptı. 1927-28 yılları arasında Paris'te kübis ressam André ile birlikte çalıştı. Onun da etkisiyle resime ilgi duydu ve 1929 yılında Cambridge 'e giderek resim ve edebiyat öğrenimi gördü.

Daha çocukluğunda sahip olduğu Brownie marka foto?raf makinesiyle fotoğrafçılığa adım atan Cartier-Bresson, profesyonel anlamda fotoğrafçılıkla 1930'dan sonra ilgilenmeye başladı. 1931 yılında yanında az bir parayla Afrika 'ya gitti ve orada ormanda yaşadıklarını belgeledi. Ancak karasu hummasına yakalanınca Fransa'ya dönmek zorunda kaldı. 1933'de ilk 35 mm'lik Leica sını aldı. 1937 yılında Ratna Mohini'yle evlendi. Aynı yıl Yspanya Yç Sava?y 'nı konu alan bir belgesel yaptı. Sinemaya olna ilgisiyle birlikte 1936-1939 yılları arasında yönetmen Jean Renoir 'ın asistanlığını yaptı ve <ı>Une Partie de Compagne (Bir Kır Gezisi) ile <ı>La Régle de Jeu (Oyunun Kuralı) adlı filmlerde bulundu.

1940'da II. Dünya Sava?y sırasında askerlik yaptı ve Almanlara esir düştü ancak 1943 yılında kaçmayı başardı ve Almanların geri çekilmesini görüntülemekle görevli bir Fransız yeraltı örgütüne katıldı. 1945 yılında sürgünlerin Fransa'ya dönüşünü anlatan <ı>Le Retour (Dönüş) adlı filmi çekti.

Fotoğrafları 1933'te New York 'ta Julien Levy Galerisi'nde, 1947'de Modern Sanatlar Müzesi 'nde sergilendi. Aynı yıl fotoğrafçı Robert Capa ve David Seymour 'la birlikte Magnum Photos adlı fotoğraf ajansını kurdu. Daha sonraki yıllarda çeşitli yerlerde bulundu; Hindistan, Endonezya, Çin ve Mısır gibi. Buralarda ve Avrupa'da çektiği fotoğrafları 1952-1956 yılları arasında yayımladığı kitaplarında kullandı. Bunlardan en ünlüsü <ı>Images à la Sauvette 'te fotoğrafın anlamı ve tekniği üzerine kapsamlı düşüncelerine yer verdi. Bu kitaplar daha sonraları Cartier-Bresson'un fotoğraf ustası olarak anılmasına yardımcı oldu.

Türk fotoğrafçılardan saymakta iyi olur bence.Aklımda kalanlar Abdullah Biraderler, Ara güler, Rahmizade Bahaeddin Bediz, Doruk Çetin, Fikret Oytam, Nadir Ede, Şemsi Güner, Mehmet Duru ve nice sanatçılarımız var yurdumuzda yetişmiş.

Yardımcı Kaynak Bilgiler www.vikipedia.com

 
Toplam blog
: 749
: 1983
Kayıt tarihi
: 11.10.07
 
 

Yazmanın hayatın akışının bir parçası olduğu kanısındayım. 6 Mayıs 1982'de doğdum ve İstanbul Kar..