Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '12

 
Kategori
Aile
 

Çekmece Anıları 3

Çekmece Anıları 3
 

Annem;

Annem sadece inatçı lekelerle değil tüm ülke ile başa çıkabilirmiş aslında. Şimdi daha iyi anlıyorum. Çok acılı bir hayatımızı olmadı ama, çok acılı bir babamız vardı…

Elektrikler kesildiğinde evde babam yoksa eğer hepimizi etrafına toplar çocukluğun, gençliğini anlatırdı bize annem. (Çünkü babam evde olduğu zaman annemi takmaz, babamın anlattığı Anadolu Masallarını dinlerdik. Bunlardan; Mıstılıcık ve Nar-i Mercan favorimdi. Bu konuya daha sonra uzun uzun değineceğim.) Beyaz bakkal mumlarının ışığında, battaniyelerin altında annem anlatır, anlatırdı. Mum ışığında duvara yansıyan dudak kıvrımlarını izlerdim. Duyduğum seslerle örtüşüyor mu diye. Pamuk ellerini kaldırıp anlattığını daha etkili kılardı bana göre. Karanlıkta ışık olan bembeyaz elleri vardı annemin. O sıralar ben ilkokuldaydım. Çocuğum işte gördüğüm herkesi anneme benzetiyordum. Öğretmenimi, arkadaşlarımı, okul müdürünü hatta karşıdaki kırtasiyeci Muammer abiyi bile! Ne onunla oluyordu o zamanlar ne onsuz. Anne işte, bazen çok bunaltırdı, despot olurdu. Ama ondan uzak kaldığımda ya da bir misafirlikte benimle ilgilenmediğinde “Karnımın içi uçardı”. Kendimi Sezercik'in Öksüzler filmindeki o sarışın dilenci kıza benzetir yanıma yaklaşan her amcaya Erol Taş muamelesi yapardım. Yeşil bir bluzum vardı. Onun parçalanmış olduğunu hayal eder. Bebeklerimden uzak kalacağımı düşündükçe bin kez ölürdüm. En çok da annem üzülecek diye üzülürdüm. Annem sesinin tonunu çok iyi ayarlayarak anlatırdı. Geceye, karanlığa yakışırdı annemin sesi. Geceye yakışırdı annemin elleri. Yakışırdı mum ışığına gölgesi…..

 

Annem anlatırdı…..

Ben Bursa’nın sokaklarında gezer, gezer, gezerdim. Yeniceköy’e gider annemin çocukluğu olurdum. Annemin gözlerinden bakardım. Edincik’te gezinirdim yine annem olurdum. Bu kez okula giderdim. Tek katlı sarı okulun bahçesinde oynar, sınıfta büyük kızlarla dalaşır, beyaz kurdelalı kısa saçlarımı savururdum. Arkadaşlarıyla gezinir, anneanneme nazlanır, kardeşlerimi korur, matematikten anlamazdım! Annemin kahverengi zamanlarına yolculuk yapardım. Ağlardım.

  

Demirtaş’a gider, o dar, taşlık sokakta dinlenirdim. O sokak dardı, serindi, sessizdi. O sokak herkes için devrimdi. Askerler o sokağın iki başında beklemişti! Annem o sokakta gençti. O sokakta sevmişti, sevilmişti. O sokakta bir evde çorap makinasında çorap örmüş, yorulmuş, ağlamıştı…

 

Yıllar sonra o sokağa ben de gittim. Hayatın devam ettiğinin resmiydi.

Serindi, sessizdi, dingindi, devrimdi. Annemdi.

 

Tabii birde babam vardı. Babam ne garip adamdı….

 
Toplam blog
: 10
: 205
Kayıt tarihi
: 06.08.12
 
 

    ..