Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Çelebi, böyle olur bizde "tartışma" dediğin

Çelebi, böyle olur bizde "tartışma" dediğin
 

İnsanlar tartışa tartışa.


Eveeet; Sayın Culduz. Yeni bir rekora daha imza attınız bakıyorum. "Blog yazarları tartışıyor" kategorisindeki ilk yazınız, görülen lüzum üzerine reddedildi, bu konuda neler söyleyeceksiniz?

MB idaresinin tasarrufudur efendim; hakemlerle fazla oynamamak ve beş yaşındaki çocuklar gibi mızıkçılık yapmamak gerekir. Güvenilir üyeyim ve kurallarına uymam lazım. Kaldı ki yazım reddedilmedi ve benden yeni kategorinin “ruhuna” uygun olarak yeniden “güncellemem” istendi. 8 saat içinde 140 kez okunmuş ve 9 yorum almış bir yazıyı yeniden düzenlemem anlamsız olacağından yazımın yayından kaldırılmasına razı oldum. Pek yeniden düzenlenip güncellenecek türde bir yazı değildi zaten.

Gelelim "Türkiye'de Blog yazarlığı nasıl algılanıyor" tartışmasına...





“Tartışmasına” değil efendim; “muhabbetine”… Tartışma, zıt ve farklı fikirler arasında olur. Herkesin “Yurttan Sesler Korosu” gibi aynı türküyü söylediği yerde “tartışma” olmaz! Tanımlamasını yapamadığımız “tartışma” gibi kavramları bol keseden kullanmamamız gerekir.

Yeni kategoride yer alan yazılar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Arkadaşlar düşüncelerini açıklamışlar. Az çok yazdıklarına vakıftık ama yeniden hatırlatmış oldular ve konu tıkandı. Bu minvalde giderse, bundan sonra yayına verilecek yazılar “tekrarın tekrarının tekrarı” olacak haliyle. Yani efendim, öyle “beyin fırtınası” yaratacak bir durum hâsıl olmadı ve olamazdı da zaten! İşin ilginç ve trajikomik yönü, “Türkiye’de blog yazarlığı nasıl algılanıyor?” sorusuyla rabıtalı tek bir yanıt yok bu yazılarda. (Bundan sonraki yazıları tenzih ederim tabii)Herkes blog yazarlığının öneminden, gelecekteki durumundan, kimlerin blog yazarı olup olmayacağından bahsetmiş. Yani blog yazarlığı ile ilgili bir “anekdotunu” anlatsa sınıfı geçecek belki ama sanırım aklına gelmemiş. Böyle durumlarda "soruyu" iyi algılamak gerekiyor ama öte yandan "soru'nun" kendisi de biraz sorunlu tabii

E, peki; sizce blog yazarlığı Türkiye'de nasıl algılanıyor?

“Yazarlığın” bile ne olup ne olmadığı konusunda kafa yormayan bir toplumda “Blog yazarlığının nasıl algılandığını” sorgulamak biraz garip kaçar. Bizim geleneklerimizde yazarlara hayatı zindan etme alışkanlıkları var. Hapislerde çürüttüğümüz bir Nazım, kafasını sopayla ezdiğimiz bir Sabahattin Ali var. Sözlü anlatımdan yazılı anlatıma daha yeni geçtik sayılır. İlk Türk Romanı yüz yaşında bile değil. Çok merak ediyorsanız çıkıp sokağa sıradan bir vatandaşa sorarsınız; “Ben blog yazarıyım, benim hakkımda ne düşünüyorsunuz?” diye. O vatandaş da sizi bir güzel yanıtlar. Bugün üç, dört senelik bir blog yazarına “blogger’lığı nasıl algıladığını” sorsanız, alacağınız yanıt bellidir: “Paylaşıyorum ayol, yetmez mi?” diyecektir size. İnanmazsanız bu kategorideki (bazı)yazılara bir göz atın.

Siz nasıl algılıyorsunuz blog yazarlığını?

“Blog yazarlığı, blog yazarı olmayanların zerrece ilgi duymadığı ve zamanınızı hortumlayan bir uğraştır" işte. Blogla haşır neşir olmayanın bir blog yazarını algılaması pek mümkün değildir. “Zıpırlık” der, geçer, “haytalık” der, geçer, biraz kibarsa, alaycı bir eda ile “aferin” der, geçer. En çok da " Para var mı bu blog işinde, para?" diye sorar! Meslek desen meslek değil, karın doyuracak bir iş değil. Buz üzerinde yaz, dur işte. İyi tarafı da yazdıklarını geniş kitlelere (200/300 kişiye) ulaştırabiliyorsun ve yazdığın yazıya gelen olumlu veya olumsuz tepkileri izleyebilme şansın var.

Bir de blog siteleri var tabii?

Blog sitesi olmadan blogger olur mu? Öncelikle tartışılması gereken blog yazarlığı değil ki zaten! Uzağa gitmeye gerek yok. Güzide sitemizde 1000 üye kayıtlıyken günde 250 yazı yayına veriliyordu. Bugün 6000 üye sayısına merdiven dayamış durumda ama günde 170 yazı zar zor yayına veriliyor. Ben bu verileri zırt pırt öne sürdüğümde kimseciklerin sesi çıkmıyor nedense! Bu düşüşün nedenlerini hiç merak etmiyoruz ama “Türkiye’de blog yazarlığının nasıl algılandığını” söyleşiyoruz. Yani efendim evimiz yanarken balkona asılı çamaşırları kurtarma telaşındayız. “Blog yazarlığında istikbal varmış da, gelecekte gündemi blog yazarları belirleyecekmiş de, bir sürü içi boş ve milyonlarca kez söylenmiş tekerlek laflar”! Bugün hepsi de canavar gibi olan meslekten muhabirler, editörler ve basın emekçileri işsiz durumda. Kimse de dönüp basın sektörünü bakmıyor. Gönüllerde yatan aslan “ulusal bir gazetede” köşe kapmak…. Hatasız iki satır yazmayı beceremeyenler çoğunlukta ama nedense “ gencim, güzelim, benim onlardan neyim eksik” havalarında. Dediğim gibi; ortada "başarıız" olduğumuz bir durum var ve bu da "algılama"dan kaynaklanıyor.

Blog yazarları gündemi belirleyemiyorlar mı, sizce?

Gözlemlediğim kadarıyla MB'deki üyelerde "Chet" kültürü var. Yani yazı maceraları internette "chetleşmeyle" başlamış. Bu kültür, yazıda kullandıkları terminolojiye de yansıyor zaten. Çoğunun kullandığı jargon, internet jargonu. Kitapla mitapla araları da pek hoş değil ve bu yüzden imlâlarını da pek geliştirememişler. Köşe yazarlığına heves ediyorlar ama bir gazete "mufağının" nasıl çalıştığı hakkında bir bilgileri yok. Bilgilenmek için bir çaba da sarfetmiyorlar. Gündemi belirlemek için biraz "özgünlük", çokça da "birikim" gerekir. Kabul edersiniz ki "herkes sakız çiğner ama Fatmanım gibi çıtlatamaz" durumları şart yani!

Öte yandan, üyesi olduğumuz bu sitenin dört yılı aşan bir mazisi ve bir de arşivi var. Açın bakalım gündem belirleyen kaç tane yazıya rastlayacaksınız. Gazetelerde çıkan haberleri “yorum” diye millete sokuşturan üyeler “enler” bölümünde "taltif" ediliyorlar! Site yetkilileri “yemek tarifi verin, gazetede yayınlayacağız” demiş, millet “hurrraaaa” hücum etmiş. Patlıcan kebabı mı istersin, Tokat kebabı mı, yoksa kısır mı? Koskoca site mutfağa dönmüş, resmen soğan, salça kokuyor! Sitemizde yaşandı bütün bunlar. Mesela bir ara herkes "astrolojiye" merak sarmıştı.(Goggle'dan iyi tık geliyordu zira) Siz hangi gündemden bahsediyorsunuz? Kes, kopyala, yapıştır ve Milliyet Bloğa kakıştır! Ondan sonra da “MB temalı bir blog sitesidir” söylemleri! Blog yazarları gelecekte gündemi belirleyeceklermiş! E, peki; bugün niye belirliyemiyorlarmış? Klavyelerine pranga vuran mı var? Böyle yuvarlak söylemlere niye bu kadar meyilliyiz anlamıyorum.

"Meslek desen meslek değil" dediniz, biraz açar mısınız?

"Yazarlık" meslek değil, "uğraştır" zaten. Bu işten ekmek yemeniz bu gerçeği değiştirmez. Site içinde kendini istediğin kadar yırt, seni sürüden ayırmazlar. Bu siteden dört senede tek bir yazar sivrilemiyorsa oturup düşünmek lazım, hem site, hem de üyeleri açısından! Hasbelkader bir yazın “seçkilerde” çıkarsa gülümser gibi olursun, o kadar. Ortaya bir konu atarak gündem belirlemek istersin, bir dayak yemediğin kalır. Seçicilik yok, denetim yok, gelene ağam gidene paşam vaziyetleri. İki satırlık şiirler, imlâ hatalarıyla dolu tek paragraflık “felsefe” yazıları… Heyecanlandıran bir yarışma, gönül çelen, teşvik eden küçük bir armağan, yok yok yok!

Beğenmiyorsanız...

Beğenmiyorsam çekip giderim, değil mi? Pek çok üye arkadaş da öyle yapıyor zaten. 2006 senesinde üye olan 1050 üyeden 700’ü bugün siteyle ilişkilerini kesmiş durumdalar. Sayfaları kalmış yadigâr. Öncelikli olan “blog yazarlığını” suzinak makamından söyleşmek değil, her geçen gün mum gibi eriyen bu siteyi tartışmaktır.

Sizce bu tartışmalar nasıl olmalı?

Bunu MB idaresi (istese de) belirleyemez; yani efendim, “Alın size bir konu, hadi tartışın” diyemez. (ki böyle bir niyetleri yok zaten, ilk konuyu mecburen belirlediler.) Zira suni kaçar! Velev ki dediler; “Şuraya değinmeyin, burayı ellemeyin, o açıdan ele almayın” diye müdahalelerde bulunamaz. Madem ana sayfada böyle bir etkinlik başlatıyorsun, “biz falanca üyenin şu yazısından yola çıktık, siz de çıkın” gibi “bağlayıcı” bir yönlendirmeye kalkışmamak gerekir. Kabak ister istemez o önerilen yazının başına patlar! (Ki o yazı tartışmaya açık bir yazı ama yazarı tartışılmak veya tartışmak istemiyor. Saygı duymak lazım.)At bakalım ortaya “Blog yazarları tartışmalı mı?” diye bir konu başlığı ve çekil kenara. Bakalım üyelerinin bu konuyla ilgili görüşleri neymiş? Ondan sonra gör katılımı! Sitende tartışma istiyorsan, tartışmayı başlatacak soruyu sormasını bileceksin!

"Tartışma için önerilen konu yanlıştı" diyorsunuz yani?

Şimdi lafa “Deveye sormuşlar 'Boynun neden eğri?' ” söylemiyle girmek istemiyorum tabii, bunun analizini elbette MB idaresi yapacaktır. Seçilen konu tartışmaya yönelik değil zaten. “Tartışma olsun ama güllü bülbüllü olsun” zihniyetiyle olmaz bu işler. “Türkiye’de blog yazarlığı nasıl algılanıyor?” Kusura bakmayın ama bu “soru” bile değil. "Blog yazarlığı ayva mıdır, yoksa armut mu?" diye sorsanız bir yerde anlaşılır yani. Soruyu kime soruyorsun ve kimden yanıt bekliyorsun? Ve hepsinden önemlisi; ne amaçla soruyorsun? Böyle bir soru tartışma başlatır mı? “Ayvadır” diyenlerle “Hayır efendim armuttur” diyenler saflaşır mı? Okuyoruz işte bu kategorideki yazıları.( Şu ana kadar olan yazıları) Vazgeçtik tartışmadan, sorulan soruya bile yaklaşılmamış!

Hep MB yönetimini suçluyorsunuz ama?

Hayır, efendim niye suçlayayım, sadece eleştiriyorum zira bu siteyi önemsiyorum.

Peki; kendi açınızdan bir özeleştiri yapmayacak mısınız?

Blog yazarları tartışıyor kategorisinin kuruluş aşamasını yakından izledim ama kategoriyle ilgili (kendimce)“olsa olsa böyle bir kategori olur” mantığı yürüttüm. Bu konuda hatalıydım tabii. İkincisi; Aydın Bey’in yazısı ile ilgili yazımı gece yarısı yayına verdim. Güvenilir üye olduğumda yazım denetlenmedi ama sabah mesai başlayınca editörlerin itirazını da bekliyordum açıkçası. Bile bile lades oldu sizin anlayacağınız ve kötü oldu tabii. Gerçi Aydın Bey’e yazıyla ilgili danıştım, o da “siz bilirsiniz” dedi ama yine de ben yazımı sabah vermeliydim yayına. Editörler de zor durumda kaldılar; çünkü yazımla ilgili üç, dört yazı daha gönderilmişti. (Onları da yayınlamadılar.)İşin özünde “haklı” olduğuma inanıyorum ama “şekilde” bazı yanlışlıklarım oldu. Bunun da altını çizmekte yarar var.

Son bir soru: "Paylaşmak" sözcüğü sizin için ne ifade ediyor? Çok kısa lütfen...

Benim için paylaşmak; "pastanın bana düşen bölümünden feragat etmektir" efendim.

Teşekkürler...Konuyu şöyle bir toparlarsak?

Olayı “dramatize” etmeye gerek yok. Blog, henüz oturmamış yeni bir kavram. Bu oturmamışlık sitemiz için de geçerli, üyeleri için de. Bu tür kargaşa ve acemiliklerin yaşanması çok doğal… Yeter ki yapılan hatalardan ders alınsın. Yayından geri çekilen yazımın derdinde değilim ama ilk günkü kargaşaya editörlerden daha fazla üzüldüm.

Editörleri eleştiren yazılar yazıldı?

Onlara eleştiri denmez işte. “Hak yiyorlar, adam kolluyorlar, benim tartışma konumu niye reddettiler” diye çocukça eleştiri yapılmaz! (Bir de küsme huyları var ki, beş yaşındaki çocuklar gibi.) Eleştirinizin arkasında sağlam gerekçeleriniz yoksa iş mesnetsiz suçlamalara varır ki bu da pek şık olmasa gerek.

Sonuç olarak?

Yavaş yavaş öğreneceğiz tabii. Su, bir şekilde akacak ve yolunu bulacak.

Başka çaresi yok.

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..