Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '09

 
Kategori
Siyaset
 

Çelik-çomak mı oynuyoruz, ip mi atlıyoruz?...

Çelik-çomak mı oynuyoruz, ip mi atlıyoruz?...
 

Başbakan Erdoğan, Baykal’a mektubunda, “Yaklaşık 30 yıldır Türkiye’nin gündemini işgal eden, çok sayıda vatandaşın hayatını kaybetmesine, yaralanmasına, maddi ve manevi kayıplara uğramasına yol açan, ülkenin kaynaklarını ve enerjisini tüketen bir sorunla karşı karşıya olduklarını belirterek terörle mücadelenin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kararlılıkla sürdürüleceğini, ancak gelinen noktada meselenin sadece teröre ve terörle silahlı mücadeleye indirgenemeyeceğini” vurguluyor…

Devamla “Terörle mücadelede, eşzamanlı olarak sosyal, kültürel ve ekonomik alanda daha kapsamlı adımların atılmasının kaçınılmaz bir gereklilik olduğuna” dikkat çekiyor…

Erdoğan aynı mektupla, "Türkiye’nin bu kanayan yarasını tedavi etmek, toplumsal huzuru güçlendirmek suretiyle kardeşliğimizi pekiştirmek, millet olma şuurumuzu daha da geliştirmek, huzur ve istikrarı geri dönülmez şekilde ülkemizde hâkim kılmak gibi son derece halis bir niyetle yola çıktık. Amacımız, Türkiye’nin demokratik standartlarını yükselterek, hangi farklılıklara sahip olurlarsa olsunlar tüm insanlarımızın huzur, mutluluk ve esenliğini sağlamak; ülkemizin birlik ve bütünlüğünü pekiştirmek, anayasal düzenimizi daha da yüceltmektir" diyor…

Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin demokratik sisteminin her türlü sorunu tartışacak ve çözüm yoluna koyacak birikim ve donanıma sahip olduğunu ifade ederek mektubuna şöyle devam ediyor: "Ancak, takdir edersiniz ki, ülkemiz adına son derece önemli olan ve gelecek tasavvurumuzu şekillendirecek böyle bir sürecin, geniş bir toplumsal mutabakata, özellikle de siyasi partilerimiz arasında gerçekleşecek asgari bir diyalog zeminine dayanmasında büyük yarar vardır. Milletimizin büyük çoğunluğunun da bizlerden böyle bir demokratik olgunluk beklediği kanaatindeyim” diye bitirmiyor, devam ediyor…

“Nitekim Türkiye’nin bu en önemli meselesine müteveccihen Cumhuriyet Halk Partisi’nin öteden beri mesai sarf ettiği ve çözüm arayışları için muhtelif öneriler ortaya koyduğu da kamuoyunun malumudur.

Ana muhalefet partimiz CHP’nin ve onun Genel Başkanı olan şahsınızın bu konularla ilgili görüş, öneri, talep ve eleştirilerini almak, birikimlerinden istifade etmek bizim için ziyadesiyle mühimdir. Demokrasinin temeli diyalog, müzakere ve tartışmayla ortak aklı harekete geçirmektir. Sürece ilişkin gelinen noktayı aktarmak, değerli görüş ve önerilerinizi almak üzere zat-ı alinizi ziyaret etmek arzu ve niyetindeyim. Keyfiyeti, saygılarımla takdir ve tensiplerinize sunarım" diye de meydanlardakinin aksine bir üslupla bitiriyor…

İş bu mektubu “Mektup” olarak okuduğumuzda “Aman ne güzel… Erdoğan, üslubunda da davranışlarında da kendine çekidüzen vermiş ve gerçekten en halisane niyetle olayın üzerine gidiyor” diyebiliriz…

Ancak, bu mektubun bir de “Meali” var… Dahası, olması gerekir, “siyasi” içerik taşıyan mektuplarda buna dikkat etmek gerekir…

İşte o “Meale” baktığımızda kendime “Şimdi ne demiş” diye sormadan edemiyorum…

İki aydan bu yana önce “Kürt açılımı” adı ile tutmayınca “Demokratik açılım” adıyla ortaya koyduğu, daha doğrusu koyamadığı konuyu, bu kez CHP’ye göndermiş…

Gerçi “Sürece ilişkin gelinen noktayı aktarmak, değerli görüş ve önerilerinizi almak üzere zat-ı alinizi ziyaret etmek arzu ve niyetindeyim” diye yine ortaya bir şey koymak yerine “Siz ne diyorsunuz” demeye getiriyor…

Oysa CHP’nin ne dediği, ya da şöyle diyelim, AKP’nin dışındaki görüş sahiplerinin ne dediği apaçık ortada iken, kendilerinin ne dediğini bir türlü öğrenemiyoruz.

Bi öğrenebilsek!...

Öğrendiğimizde neye veya nelere karşı çıktığımızı, neye ve nelere destek verdiğimizi apaçık ortaya koyabileceğiz.

Ancak öyle olmuyor…

Erdoğan, milletin önüne koyduğu çelik-çomak ile oynatmak ve bu arada da “Aklının dibindekiler” konusunda yapmaya çalıştıklarını icraata dökmek arzusunda…

Neden böyle düşünüyorum?...

Mektubun içeriği ile meydanlarda veya her yerde ve her fırsatta söyledikleri, birbirinin üzerine oturmuyor…

AKP iktidar değil mi?

İktidar da… Muktedir değil… Ancak “Muktedir” olanlar düşüncelerini “Net” olarak ortaya koyarlar, sonra da “Ben böyle düşünüyorum, siz ne diyorsunuz” diye sorarlar…

Ne çelik-çomak oynamaya ihtiyacımız var ne de ip atlamaya… O yaşları biz geçtik…

Umarım, genç nesil “Oyuna” dalmaz…

09 EKİM 2009

 
Toplam blog
: 146
: 576
Kayıt tarihi
: 17.01.09
 
 

Yazacak belki bir çok şey vardır, ancak sadece "Yazmak en büyük tutkum" desem!... Sonrasında da zate..