Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

Cellatlarımla davam mahşere kalsın

Cellatlarımla davam mahşere kalsın
 

Onlarınkine de hayır, yeni anayasaya da!


12 Eylül vahşetinden, sadizminden en fazla zarar görenlerden biri olduğumu, bedenimin her yerinde hemen her işkence aletinin denendiğini ve idamla yargılandığımı söyleyerek başlayayım yazıma. Yani bu konuda en çok konuşma hakkı olanlardanım…

Başbakan birkaç gün önce 12 Eylül’de ipe giden gençlerin mektuplarını okurken duygulandı, sesi titredi. Bunun rol olmadığı açık, başbakanın duygusal biri olduğu herkesin malumu. Ancak…

Başbakan da, AKP de samimi değil. Akıttıkları gözyaşının yüzde onu kadar samimi olsalardı sekiz yıllık iktidarları döneminde darbecilerin yargılanmasını engelleyen geçici 15. maddeyi çoktan kaldırırlardı. Hadi diyelim daha önemli öncelikleri vardı ya da akıllarına gelmedi; ama anayasa değişikliği oylaması sırasında bu maddeyi tek başına oylasalardı, meclisteki tüm partiler onları destekler ve belki de şu anda eli kanlı katiller yargı önünde olurdu.

Geçici 15. maddenin kaldırılması iktidarın bir yemi aslında. Bu yem sayesinde 12 Eylül mağduru milyonlarca insanın oyunu alarak yargının bağımsızlığını ortadan kaldırmayı, böylece yürütmenin hukuksuz uygulamalarına dur diyen tek kurum olan yargıyı kontrol altına almayı hedefliyorlar. Bunun da sonu diktatörlük…

Ey 12 Eylül mağdurları! Ey 30 yıl öncesinin çilekeş gençleri!

Biliyorum, hepiniz ayrı yerlere savruldunuz, bazılarınız hiç akla gelmeyecek limanlara sığındınız.

Bazılarınız, tıpkı o ünlü filmdeki firari Japon askerleri gibi savaşın sona erdiğinden bihaber ormanın ta derinliklerinde saklanmaya devam ediyorsunuz.

Çıkın ortaya! Savaş bitti! Nerede olursanız olun, gün yine eski günlerdeki gibi ülkemiz için ayağa kalkma günüdür. Yapacağınız şey sadece oy kullanmak. Ucunda işkence yok, hapis yok, idam yok…

Önümüzde iki seçenek var: Oylamada evet dersek, uzak ihtimal de olsa bizlere olmadık acıları tattıranlarla mahkemelerde hesaplaşma imkânı elde edeceğiz; fakat bu defa ülkemiz adım adım karanlığa gömülecek.

Hayır dersek, hesaplaşma umudumuz ortadan kalkacak, ama ülkemizi totaliter bir düzene ve çağın gerisine taşımak isteyenlere arka çıkmamış olacağız.

Hangi yolu seçelim?

İdeallerimiz ve düşüncelerimiz uğruna olmadık eziyetlere katlandık. Çığlıklarımız işkencehane duvarlarında yankılandı, bedenlerimiz lime lime oldu, cehennem azabı çektik, ölümden beter acılar tattık, öldük… Sırf gelecek nesiller daha iyi, daha özgür, daha mutlu ve bağımsız bir Türkiye’de yaşasın diye.

Bunca acıya göğüs gerdikten sonra, hesaplaşma ihtimali uğruna ülkemizi tehlikeye atmaya değer mi?

Ben şahsen ülkemin karanlığa gitmesine destek vermektense, cellatlarımla hesaplaşmayı huzuru mahşere ulu divana bırakmaya razıyım. Aksi halde orada bile hesaplaşmamız zor görünüyor...

 
Toplam blog
: 173
: 2173
Kayıt tarihi
: 03.10.07
 
 

1958 Trabzon doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve M.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Yazdığı kitapla..