Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '07

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Celsus, yedi uyurlar, hilal ve elma ağacı

Celsus, yedi uyurlar, hilal ve elma ağacı
 

Celsus Kütüphanesi’ nin önünden keskin bir dönemeçle yukarı doğru kıvrılan ve adı Kuretler (Yöneticiler) Caddesi denilen yola giriyoruz. Caddenin sol yanında güzelim kabartma ve işlemeleriyle Hadrianus Tapınağı... İS 2. yüzyılda kurulan bu yapı, Efes’in küçük ama en süslü yapılarından biri.

Hadrianus Tapınağı’nın hemen arkasında Skolastika Hamamı yer almakta. Efesli zengib bir kadın olan Skolastika’nın 5. yüzyılda yaptırdığı hamam, oldukça sağlam kalabilmiş. Hamamın tam karşısındaysa, şu an çalışmaların sürdüğü Efesli rahiplerin, zenginlerin evi yer almakta.

Daha ilerlediğimizde İS 2. yüzyıldan kalma Traianus Çesmesi’ni görüyoruz. Çeşmenin ortasındaki bölümde İmparator Traianus’un heykeli var. Sular heykelin altından çağlayarak havuza dökülür ve oradan halkın su aldığı ince, uzun bir havuza akarmış. Çeşmenin karşısında ise İmparator Domitianus (İS 51-96) adına yapılmış Domitianus Tapınağı’nın temeleri yer almakta.

Eskiçağda ürettiği buğdayı Ege kıyılarındaki kentlere satan Mısır’ın, bu bölge ile yoğun ilişkileri varmış. Mısır heykellerinin ve bazı belgelerin Mısırlılar’ca yapıldığı gösteren Serapis Tapınağı, Hıristiyanlık döneminde kiliseye döndürülmüş. Sürekli yabancı kafilelere tarihi anlatan rehberler ve turistler var... Sonunsa tepedeyiz. Siyasi konuların görüşüldüğü, önemli tören ve şölenlerin yapıldığı belediyle binası olan ve Prytaneion adıyla anılan yapıdayız. Abu yapının ve Devlet Agorası’nın önünde ise yine bir tiyatro var. Odeon denen, yarım daire biçiminde bu yapı 1400 kişilik bir konser salonu.

Biz de bir çam ağacının altına oturarak doğanın konserini dinliyor, İzmir’den aldığımız simitlerimizi yiyip, meyve sularımızı içiyoruz. Yürümekten acıkmışız. Öğle yemeğini neşeye dönüştürüyoruz. Yerlerde onlarca salyangoz kabuğu var. İnsan bu kadar kabuğu görünce, “salyangozların da bir cenneti var mı” diye soruyor...

Sonunda Efes’e doyamadan ayrılıyor, Yedi Uyurlar’a gidiyoruz. Yol boyunca bayırlarda biten yeşil otlar ve papatyalar var.

Bir tepede kurulmuş olan Yedi Uyurlar’a çıkıyoruz. Ölümden sonra dirilişe ilişkin ünlü bir efsanenin kahramanları olan Yedi Uyurlar’ın (bazı kaynaklara göre sekiz) diğer ismi “Eshab-ı Kehf”’tir. Ortaçağ boyunca Hıristiyan ve İslam dünyasında çok tutulan efsaneye göre, Roma İmparatoru Decius döneminde Hıristiyanlara yapılan baskılar sırasında (İS 250) yedi Hıristiyan asker doğdukları kent olan Ephesos (Efes) yakınında bir mağarada gizlenirler. Daha sonra mağaranın girişi kapatılır. Böylece imparator Decius’un çıkardığı ferman uyarınca pagan kurban törenlerine katılmaktan kurtulan yedi Hıristiyan mucizevi bir uykuya dalarlar.

Doğu Roma İmparatoru II. Theodosius döneminde (İS 408-450) mağaranın ağzı açılınca uyanırlar. İmparator bu kişilerin mucizevi biçimde yaşamlarını sürdürmelerinden ve böylece bedenin dirilişine ilişkin Hıristiyan öğretisinin canlı tanığı olarak ortaya çıkmalarından etkilenir. Yedi askerin yaşadıkları deneyimi açıklamalarından sonra hemen ölmeleri üzerine, anılarına bir kutsal mezar yapılmasını emreder. Ölümden sonra dirilişe inandıkları için baskı uygulanan piskoposları da bağışlar.

5. yüzyıldan kalma bu efsanenin kökeni, 1953’te Ernest Honigmann’ın “Klise Büyükleri Üstüne Araştırmalar” adlı kitabının yayınlanmasına değin bilinmez. Öykünün Yunanca, Süryanice, Kopt ve Gürcü dillerinde yazılmış biçimleri de günümüze ulaşmış... Kuran’da Kehf suresinin 9-26. âyetlerinde, insanların öldükten sonra yeniden dirilişlerine bir örnek olmak üzere ayrıntıya inilmeden öyküye yer verilir. Batıda yaygın olan anlatıda yedi uyurların isimleri Maksimianos, Malkhos, Markianos, Ioannes, Denis, Serapion ve Konstantinos’tur. Doğu’daki alıntılarda ise bu isimler Mekselina, Yemeliha, Mernuş, Saznuş, Debernuş, Meslina ve Kefeştatayyuş olarak geçer, bir de Kıtmir adında bir köpekleri vardır.

Hangi isimler doğrudur bilmiyorum ama bende uyumak istiyorum burada. Bir sedirdeyiz... Beyaz çiçeklerini açmış elma ağaçlarının altında ev yapımı ayranımızı içtikten, gözlememizi yedikten sonra uyku bastırıyor.

Yüzüme yüzüme savruluyor beyaz çiçekler.

Kavuniçi renkli, siyah benekli bir kelebek çiçekten çiçeğe konuyor.

Çayırın iyice uzamış yeşil otları sallanıyor bahar rüzgârıyla. O rüzgârdan anlıyorum mevsimi.

Ayakkabılarımı çıkarıp, sevdiğimin bacaklarına koyuyorum başımı.

Cennet falan istemez biraz daha uyuyayım yeter” diyor insan. Bahar sarhoşluğu bu olsa gerek!

3.
Bugün Nisan!
İşte karşımda güneş
büyüyor uykum, mevsim bahar
gözlerimden damlıyor uyku
dizlerine uzanmışım Yedi Uyurlar’ın.

Uyudum: Düşlerimde kendime kaldım.
Taç yapraklarıyla konuştun
bir kuş uzun uzun öttü parmaklarının ucunda.

Parmaklarının ucu: Aşk içindir
yeryüzü aşk içindir ve bahar
kalbimin ortasındaki kırmızı kapıyı aralayan.
Uykumun bile yalnız olduğu bir düşteyim.

Yükseliyor papatyaların kokusu
içimde ayaklanmak isteyen baharın ayak izleri.

Dalgın gidiyorum
hiç kimsenin bilmediği, yalnızlık olan bir yolu.
Öpüyorum baharın kalbini
bana yetişirsin diye bekliyorum.

Delice seviyorum, rüzgârından anlıyorum mevsimi.

4.
Gün dönüyor uzayarak
yedi uyurun yedisi birden uyanıyor içimde.

Koparana da kokusunu veriyor papatyalar
ayrımsız dağıtıyorlar mutluluğu.
Yeşillenmiş otlar, uyanan toprak
çiçeklerden bir yatakta
tek başına yıkan, tek başına uyu.

Dünden bugüne yayılacak sarhoş eden kokun.

Turuncu kanatlı, siyah benekli bir kelebek
baharın özünü topluyor
gözlerimi alıyor bütün çiçekler.

Fışkın rüzgârlarla dans ediyorum,
dans ediyorum Ege’nin kraliçesiyle.

Eski bir resim görsem yüzünle değiştiriyorum.

Gün dönüyor, uzayan saatleriyle bizi mutlu ediyor. Gözlerimi alıyor bütün papatyalar. Canlanıyor ve bize en güzel yüzlerini gösteren papatyaları topluyoruz. Eksiksiz bırakıyorlar kokularını avuçlarımıza. Yeşilleniyoruz. Doğanın ve tarihin uyumuyla dans ediyorum. Dans ediyorum Ege’nin kraliçesiyle. Fışkın rüzgârlar biliyor bunu.

Mevsiminden ve rüzgârından anlıyorum aşkı. İşte karşımda hilal ve elma ağacı.

Hilal bana bakıyor, ben Hilal’e.

Sonra yaşamak ve sevişmek, yeniden yürürlüğe giriyor. Son dizerini atarak, “Hilal ve Elma Ağacı” koyuyorum şiirimin adını...

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..