Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '09

 
Kategori
Sinema
 

Cem Yılmaz aileyi genişletiyor

Cem Yılmaz aileyi genişletiyor
 

Kovboy gibi durduğuna bakmayın, o aslında Aziz.


Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu ile başlayan süreçte uzaylılar, gelecek ve geçmişleki insanlarla tanışmamızı sağlayan Cem Yılmaz, Yahşi Batı'da geçmişteki bir hikaye üzerinden bugünümüzle tanıştırıyor.

Cem Yılmaz, Yahşi Batı'nın basın gösterimine katıldıktan sonra salondan ayrılırken yüzünde "cenaze kaldırıldıktan sonra ağlar rahatlar" dedirtecek ciddiyette bir ifade vardı. Bu ifade, 1 Ocak'ta gösterime girecek filmle ilgili doğum sancısından ya da karanlıkta iyi görememesinden kaynaklanıyor olabilir ancak Türkiye'de zeki ve detayları yakalamayı bilen bir sinema seyircisi topluluğu varsa, strese gerek yok.

Öncelikle film, CMYLMZ'nin tiyatro sahnesinde başarı kıstasını oluşturan çıktığında bir şey hatırlayamama kıstasını sinema perdesine de taşımış durumda. Bir an için aklınıza gelen bir detayı hemen sözcüklere dökemezseniz, hatırlayıp dile getirmek için bir sonraki şansınızın ne zaman geleceğini bilmeniz imkansız. Filmin bu açıdan etkisi, iki duble rakı üzerine cin mentaya eşit.

İzlerken ise, şampanya tadı alınıyor. Çok stresli bir dönemden geçiyorsanız ve geceleri uyumakta zorluk çekiyorsanız, gülerken aşırı rahatlayıp birkaç dakikalık bir kapalı göz moduna geçmeniz mümkün. Bunu bizzat yaşamış biri olarak müthiş bir rekreasyon olduğunu yazabilirim. 20 sene kadar önce Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon ikinci balkonunda Figaro'nun Düğünü'nü izlerken uyuklamanın yarım saatte yarattığı rahatlamayı Yahşi Batı temposunda en fazla iki dakikada elde ettim.

Dışarıdakilere karışmam ama deve görmemiş olanların başta olmak üzere Türkiye'de yaşayan herkesin bu filmi mutlaka izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun için filmde şu oluyor, şöyle gidiyor konularına fazla girmeyeceğim ama filmdeki Jack Daniels ile Jack Danyals of Manyas arasındaki ilişkinin sadece benzerlik olduğunu belirtmek istiyorum.

Deve ve (daha önce bahsetmediğim) Garfield meselelerini filmi izleyenler anlayacaktır. Benim hayalimde ise, filmi izleyenlerin birlikte yaşadıkları insanları Amerikan modellerine kurban etmemek için daha kararlı olarak salondan çıkması var. Muhafazakarlık adı altında işler yaparken, mahallemizin eczacısını süpermarket tezgahtarı ile ikame etme, işçisini yattığı yerden para kazanma suçlamasıyla senaryodan çıkarma ve Türkiye ile ilgili hiçbir projesinde insan unsuruna zerre kadar değer vermeme tavrı sergileyenlere karşı alternatif bir senaryo ortaya koymuş Cem Yılmaz. Kızılderili, haydut, zenci, ve uçuk karakterleri tanıyıp salondan çıktığınızda, bu topraklarda üzerinizin ve kimsenin üzerinin çizilmediği bir hayatın mümkün olabileceğinize inanıyorsunuz.

Son günlerde kimin kimin kellesinin peşinde olduğunu tam olarak da anlamadan izlemek zorunda kaldığımız gerilim filminin aksine, sonradan sayıları artan iki kişinin b.tan bir durumun, hatta döngünün üstesinden nasıl geldiğini öğrenmenin verdiği katarsisi yaşıyorsunuz. Gülerek de ve gülerken de insan olabileceğinize inancınız güçleniyor. Cem Yılmaz'a kanaat notu vermek ya da kültürünüzü göstermek için izlemediğinizde zevk almanın kaçınılmaz olduğu bir film.

Yan etkisi ise, bu kadar güzel bir işi izleyip çıktığınızda, benim bu bloğu sıcağına sıcağına yazmamda olduğu gibi, kendinizi bir türlü dile getirmediğiniz özlemlerinizi anlatmak zorunda hissettirmesi.

 
Toplam blog
: 38
: 987
Kayıt tarihi
: 04.08.06
 
 

1968 İstanbul doğumluyum. Hayatım boyunca elemelerden geçerek önce Kadıköy Anadolu Lisesi'ni, sonra ..