Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '14

 
Kategori
Güncel
 

Cemaat-İktidar savaşı-2

Cemaat-İktidar savaşı-2
 

Cemaat-iktidar savaşı tüm hızıyla devam ediyor. Bunu bir savaş olarak nitelemek doğru mu diye düşünülebilir ama yapılanlara bakılınca farklı bir nitelendirme yapmanın da uygun olmayacağı görülüyor. Zira gerek başbakan ve gerekse cemaat sahip oldukları tüm güçle karşısındakini yok etmeye çalışıyor. Cemaat yıllar yılı elde ettiği kazanımlardan hareketle geliştirdiği araçları kullanarak hükümeti yıpratmaya çalışıyor. Muhaliflerle birlikte hareket ediyor. Muhalefetin söylemlerini, kişilerini, haberlerini, argümanlarını kullanıyor. Hükümet de ekonomik önlemlerle, sahip olduğu makamlarla cemaata ait kurumlara, kişilere, organizasyonlara zarar vermeye, en azından cemaatle aralarında mesafe koymaları konusunda sempatizanlara göz dağı vermeye bütün hızıyla devam ediyor.

Cemaat-iktidar savaşını, mücadelesini doğru bir şekilde anlayabilmek, değerlendirebilmek için devlet-toplum ilişkilerinin geçmişine, mahiyetine bakmak gerekiyor. Geçmişte devlet, topluma dayatılması gereken değerlere sahiplenme içgüdüsü ile hareket ediyordu. Toplum dönüştürülmesi gereken bir yığın olarak görülmekteydi. Devletin sahip olduğu değerler başta eğitim kurumları olmak üzere her tür araç gereçle sürekli topluma aşılanmaya çalışılıyordu. Bu çerçevede devlet kurumları başta olmak üzere basın yayın kurumları çok etkin bir şekilde kullanıldı. Devletin bu dayatmacı anlayışı toplum içinde küçük bir azınlık dışında benimsenmemekle birlikte devletin sahip olduğu baskıcı güç nedeniyle ses çıkarılamıyordu. Devletin sahiplendiği değerlere karşın dışladığı değerler daha çok toplumun önemli bir kesimi tarafından sahiplenilen değerlerdi. Toplumun içinde çok farklı grupların kendilerine göre sahip oldukları anlayışa, bakış açısına göre devlet nezdinde dışlandıklarını düşünmekteydiler. Hala da bu düşüncede olan insanların, grupların sayısı hiç de az değil. Özellikle dindarlığı bir yaşam biçimi olarak seçenler devletin baskıcı tutumuna karşı zamanla farklı argümanlar, araçlar geliştirdiler. Yıllar yılı dini yayınların dağıtımı için kurulan yayınevleri zamanla gazete, dergi gibi farklı basın yayın ve kitle iletişim araçlarına sahip olmanın gereğini gördüler. Özel televizyonlar, radyoların kurulması bu çerçevede önemli bir adımdı. Gazete, televizyon, dergi, radyo türü kitle iletişim araçları dindar gruplar içinde önemli bir araç olarak görüldü. Basın-yayın araçları zamanla diğer alanlara da yayıldı. Her cemaat kendine göre seçtiği bir alanda toplum içinde varlığını sürdürmenin yollarını buldu. Süleymancılar, Nurcular, Fethullahçılar, Tarikatlar ve diğer inanç grupları kendilerine göre varlıklarını sürdürmenin yollarını bulmaya çalıştılar. Bu çaba devletin baskıcı tutumuyla her geçen gün güçlendi. Devletin tutumu özellikle dindarlık çerçevesi içinde herhangi bir ayrım yapmıyordu. Devletin bu toptancı yaklaşımı dindar gruplar arasında da devlete karşı toptancı bir yaklaşım benimsenmesine neden oldu. Dindarlık Türkiye toplumu için oldukça önemli bir unsur olduğu için toplumu oluşturan tüm kesimler tarafından genel olarak hoşgörü ile karşılandı. Dindarlığı dışlayan kesimler toplumun içinde küçük bir grup oldukları için zaman içinde gittikçe küçüldüler. Buna karşın dindarlığı bir hayat şekli olarak görenler, yaşayanlar toplumun geniş kesimlerini kucaklayacak yol ve yöntemler geliştirdikçe toplum içinde daha görünür hale gelmeye başladılar. Özellikle devlet yönetiminde söz sahibi olmaya başlamakla birlikte dindarlık geçmişte kendisine çizilen dar kalıplardan çıkmaya başladı. Ekonomi, siyaset, eğitim, basın-yayın, kültür alanları başta olmak üzere gittikçe güçlenen dindar gruplar toplumda devletin baskısından kurtulmaya, güçlü bir unsur olarak varolmaya başladılar. Devletin içinde varlığını sürdüren güç odakları özellikle siyaset içinde güçlenen dindarları yok etme adına attıkları her adımda dindarların daha da güçlenmesine neden oldular. Bu süreçte iktidar-cemaat çatışması yerine iktidarın dönüşümü söz konusuydu. Bu dönüşüm sürecinde dindar kesimlerin tümü cemaat ayrımı yapmaksızın birlikte hareket ettiler. Fethullah Hocaefendi grubu bu aşamada diğer cemaatlere göre daha güçlü bir konuma geldiler. Bunun bir çok nedeni olmakla birlikte bu cemaatin kullandığı argümanlar toplum kesimleri arasında daha fazla taraftar buldu. Daha fazla toplum kesimlerine ulaşma imkanı cemaatin daha fazla güçlenmesine neden oldu.

Özellikle eğitim alanındaki çalışmalar cemaatin hareket noktası olarak diğer alanlara göre daha fazla ön plana çıktı. Eğitim alanında önceleri uluslararası yarışmalarla başlayan başarılı uygulamalar daha sonra yurt dışında okul açılmasına dönüştü. Yurt dışı okul açma uygulamaları özellikle ülke içindeki toplum kesimleri tarafından büyük oranda desteklendi. Eğitim alanında yurt dışı yarışmalar ve yurt dışı okullarda elde edilen başarılar zamanla yurt içi okulların yaygınlaştırılmasını getirdi. Okul, yurt, dershane zinciri güçlü bir alt yapı desteği, sistemli bir çalışma ile daha da güçlendi. Kitle iletişim araçlarının gelişimi bu süreçte etkin bir şekilde desteklendi. Gazete, dergi, radyo ve televizyon zinciri eğitim zincirine paralel olarak gelişti. Ekonomik zincirin geliştirilmesi bu aşamada diğer alanlara göre önceleri daha yavaş gelişmekle birlikte adeta çığ misali diğer alanları da içine aldı. Ekonomik faaliyetlerin özelliği gereği bu alandaki büyüme diğer alanlara göre daha etkin hale geldi. Bürokrasideki gelişme zaman içinde gücünü geliştirdi. Bürokrasi zincirinin gelişimi kadrolaşma şeklinde ortaya çıktı. Hemen her kurumda ortaya çıkan kadrolaşma belli kurumlarda diğerlerine göre daha güçlü bir şekilde ortaya çıktı. Siyaset bu aşamada açık bir şekilde ön plana çıkmamakla birlikte diğer tüm partiler içinde kendisine destekçi, sempatizan, taraftar bulma şeklinde gelişti. Açık bir siyasal yapılanma cemaatin bakış açısına, yöntemine ve tarihi alt yapısına da uymamaktaydı. Bu nedenle diğer alanlara karşın en güçsüz kalınan yön siyasettir denebilir.

Hocaefendi Cemaatinin elde ettiği bu gelişme diğer gruplara göre çok çok fazlaydı. Bu güçlü konum bir yönüyle cemaat-iktidar mücadelesinin ortaya çıkmasına da neden oldu. Geçmişte herkes tarafından dile getirilen bu cemaate yönelik eleştiriler, iddialar her zaman söz konusuydu. İleri sürülen iddialar o zamanlar da söz konusu olduğu halde toplumda büyük kitleler tarafından fazla ciddiye alınmıyordu. Zira iddiaları ileri süren ve eleştiri getiren devlet genel olarak dindarlık adı altında tüm cemaatlere toptancı bir anlayışla yaklaştığı için bu iddialar kimse tarafından ciddiye alınmıyordu. Ancak 2002 seçimleri sonrası meydana gelen siyasal değişim sonucunda dindarlığı ön planda tutan kesimler devlet yönetiminde söz sahibi oldu. Bu dönüşümle birlikte toplum içinde devlet-dindarlar arası mücadele kısmen ortadan kalktı. Şekil değiştirdi. Hocaefendi Cemaatinin kendi yöntemine yönelik takındığı tekçi tutum diğer cemaatler ve toplumun önemli bir kesimi tarafından olumsuz bir bakış açısıyla değerlendirildi. Hocaefendi Cemaati sahip olduğu tüm araçları ve gücü sadece kendi grubundan kişiler için kullanmaya başladı. Geçmişte devletin gözünde tek bir kategori olarak ele alınıp yok edilmeye çalışılan dindarlık anlayışını fark gözetmeksizin destekleyen toplumun büyük kesimleri, Hocaefendi Cemaatinin adeta bencilce kendi üyelerine yönelik olarak kullandığı gücü hoş görmedi. Bu nedenle iktidara karşı kendisini desteklemedi. Bir bakıma iktidara karşı Cemaati yalnız bıraktı.

Bu mücadele nereye kadar devam eder? Veya nerede sonuçlanır? Sorusunun cevabını vermek zor. Kim kazanır? veya Cemaat yok edilebilir mi? sorularını cevaplamak da yine oldukça zor. Şu aşamada iktidar şimdilik kazanmış gibi görünüyor. Ancak bu Cemaatin yok olacağı veya Cemaatin mücadeleyi bırakacağı anlamına da gelmiyor. Fethullah Hocaefendi’nin hayatta olduğu sürece mücadelenin farklı yoğunlukta devam edeceği kesin. Ancak Hocaefendi sonrası aynı şeyi söylemek için zamana ihtiyaç var gibi görünüyor.

Soru, görüş ve değerlendirmeleriniz için...

Ahmet Hikmet

eagensea@gmail.com

 
Toplam blog
: 26
: 934
Kayıt tarihi
: 03.05.10
 
 

Eğitim insandaki cehaleti alır. Ancak eğitimin gideremeyeceği bir çok özellikler vardır. Bu neden..