Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '14

 
Kategori
Güncel
 

Cemaatçılığa karşılık Şeriatçılık

Cemaatçılığa karşılık Şeriatçılık
 

tr.forwallpaper.com


 Siz işleri sadece din işlerine bağlarsanız, bütün dünyevi işlerinizi kutsal bir görev uğruna yaptığınızı söylerseniz ve kendinizi yeni bir nebi gibi göstermeye kalkarsanız, her devirde sizi geçecek başka nebi taklitçilerinin ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Siz bomba atarken “Allahuekber!” derseniz, diğer taraftaki de roketatar mermisi atarken “Allahuekber!” diyecektir. Peki, masum insanları vahşice katletmenin, Allah neresindedir?  Dini ve kutsal değerleri ne kötü kullanıyoruz; insanları harcarken, ne fena halde onların inançlarıyla alay ediyoruz. Yazıklar olsun.

Yine silahlar gelip gidiyor, alıp satılıyor.. Bağışlanıyor. Gözümüzün önünde insanlar aynı dinin mezhepleri adına birbirlerini boğazlıyorlar.

Hangi dinde hangi mezhepin üyeleri diğer mezhepin üyelerini beğenmiş ki, Protestanlar mı Ortodoksları beğenir.. Yoksa , Katolikler mi Anglikanları ? Aynı şey İslamiyet içinde de mevcut. Mezhepler adeta birbirlerine düşmandırlar. Ve biraz meydanı boş gördükleri andan itibaren birbirlerini ölesiye hırpalarlar.

Belli ki ne dinler, ne mezhepler çağlar boyunca birleştirici olmuşlar… Durmadan birbirlerini küçük görmüşler ve ellerinden gelen ilk fırsatta karşı dinin mensuplarını tepelemek için onların üzerine gitmişlerdir. Niye ? Çoğu kez yanlış anlayışlar dolayısıyla…

Zaman zaman birbirleriyle anlayışla, dayanışmayla davrandıkları durumlarda bile (bu çoğu kez laiklere karşı cihatlarında söz konusudur..) yine de birbirlerine diş bilemekten vazgeçmemişlerdir.

İşte bakın şu Suriye’deki mezhep çatışmasına. : Alevilere karşı Sünniler… Aslında meseleler tabii ki bu kadar basit değil… Burada daha çok bir ülkenin varlıklarının hangi çıkar grupları tarafından paylaşıldığı meselesi var. Kültürel meseleler var… Ama tarihi bir diş bileme sonunda geldi ülkeyi bu noktaya getirdi.

“Filler oynaşırken ayaklarının altındaki karıncalar ezilir..” Elbette çimenler de ezilir. İnsanlar ezilir ve o ülkenin maddi ve manevi varlıkları mahvolur. Şimdiki dünyanın silahları çok ağır; taraflar hemencecik en ağır silahlara başvurabiliyorlar. Kimyasal silahlar kullanabiliyorlar. Ellerinde nükleer silahlar olsa belki de onları da kullanacaklar. Aynı vatandan, aynı dili kullanan insanlar birbirlerini öldürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ve bir vatanı, ülkeyi mahvediyorlar.

Bugün 600 bin Suriyeli  Türkiye sokaklarında dolaşıp duruyor. Zavallı halde. Ama onlar yine de memnunlar… Çünkü savaştan şimdilik uzaktalar.

Onları, bakkalların önünde, çeşitli yerlerde, kahvelerde dilenirken görüyoruz. Kimisi de ne bulursa marjinal işlerde çalışmak istiyorlar. Ve onları ölesiye sömürmek isteyen kötü niyetli insanlarımız da bu zavallıları kullanmak istiyor.

Size iş vereceğiz diye götürüyorlar. Aileyi  hayvanların bile zor yaşayabileceği bir eve yerleştiriyorlar ve evin kadınının, erkeğinin iş gücünü sonuna kadar sömürüyorlar. Onlar da bir ekmek parası uğruna ezilmeyi, kullanılmayı göze alıyorlar. Ne yapsınlar. Umut dünyası. Evde çoluk çocuk var. Bu günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Onları her yerde görüyoruz. İstanbul’da, Gaziantep’de ve hatta Bandırma’nın sokaklarında. Türkiye’nin her tarafına yayıldı 600 bin insan. Şimdi Devlet onların yararlı bir şekilde işgücüne katılması için formüller üretiyor.

Dün (Yılbaşı’nın arifesi günü) onlara bu kentin sokaklarında rastladık. Bir ufak marketin kapısının önündeydiler. Bir anne kızı ve oğlu. Ellerinde görünen bir beş lira vardı. Çocuk elmaları gösteriyor; kız ise domatesleri işaret ediyordu. Benim hanım bu gibi durumlara hiç dayanamaz, hemen karışır. Ailenin durumunu anlamaya çalıştı.

Baba işteydi. Anne elindeki parayla (5 lira..) en mübrem ihtiyaçlarını almak için buraya gelmişti. İlkokul çağında olan kız, Türk’çeyi çat pat anlıyordu. Belki okula burada başlamıştı. Erkek çocuk ufaktı. Annede hiç Türkçe yoktu. O anlaşmada daha çok kızını kullanıyordu. Güzel, utangaç, halim selim bir hanımefendiydi… Belli ki bu durumları kendine hiç yakıştıramıyordu. Ama ne yapsın bombalardan kaçmışlardı. Bir ölümüne mezhep çatışmasının içinden gelmişlerdi. Ve yaşıyorlardı. Kadın için önemli olan oydu. Evet, bir işveren bunları küçük bir eve yerleştirmiş. Adam çalışıyor. Kadın ve çocuklar evde ama o ev nasıl döner… Allah bilir!

Ve kadın bir 5 lirayla marketin önünde. Çırpınıyor, utanıyor.. Çocukları ikna etmeye çalışıyor. Kendi hallerinde konuşuyorlardı.

Eşim herkesle konuşur, anlaşır.. Kızları vasıtasıyla, sorup soruşturarak durumlarını anladık. Berbat bir durum. Ailenin durumu feci. Adam eve para, ekmek getiremiyor. Yeni gelmişler.
Biz onlara gereken yardımları yaptık… Gözleri aydınlanarak ve sevinçlerinden ağlayarak el sallayarak gittiler. Daha sonra eşim onlara, giyim, gerekli eşyalar verdi… Neyse ? Bir an için olsun, bir dertlerine derman olabildik ama… Onlar 600 bin kişi . Dil bilmiyorlar, yol yordam bilmiyorlar.

Bence her kentte bir takım komiteler kurulmalı bu insanlar saptanarak, yardıma muhtaç hale gelmeden desteklenmelidir. Çünkü onları İstanbul’da Taksim meydanında da gördüm, daha başka yerlerde de… Çocukları çıplak ayaklarla dileniyorlardı. Anne babalar arkada onları utanç içinde izliyorlardı. Yazıktır bu insanlara, ama… Diğer yandan gözü dönmüş caniler, din adına, mezhep adına bu insanları öldürüp duruyorlar.

Siyaset insanlara hiç acımıyor… Kötülük yapmakta sonuna kadar gidebiliyorlar.

Ondan sonra yurtlar yuvalar dağılıyor, yüzbinlerce insan göç ediyor. ABD ve Avrupa ülkeleri de uzaktan vah vah ediyor. Göçmenlerin kendi ülkelerine gelmemesi için de bin bir türlü önlem alıyorlar. Ama göç kaçınılmaz… Bunu da biliyorlar..

İşte dinin ve mezhep çatışmalarının insanları getirdiği noktalardan biri. Din, iman, cemaat, şeriat… neyi halletti?  Bu insanlar hep bu sloganların uğruna ya şehit oldular ya gazi… Ama belli ki “.ok yoluna gitti Niyazi!” Bu kadar insanın ser sefil olmasına neden hep din, mezhep savaşları : Sünniler ve onun karşısında Nasturiler veya…Neyse! Sebep oldu…

Aptallık.. Aptallık… İnsanlar hep “benim bildiğim doğrudur!” uğruna ölüyorlar. Kendi bildiklerinin doğruluğundan biraz kuşku gösterseler, insan olacaklar, düşünmeye başlayacaklar ama… nerde? Çocukların hemen eline silahları veriyorlar. Parmak kadar çocuklar din, iman, vatan, millet uğruna birbirini doğruyor… Emperyalistler de ellerini oğuşturuyorlar.. “Oh ne güzel daha çok silah satılıyor… mermi yakılıyor..” diye.
Şimdi o aile bu ilçenin sokaklarında ellerinde 5 lira ile yaşamaya çalışıyor.

Bundan çok dersler çıkarmak gerekir.

Toplumlar “laiklik”ten ayrılırsa. Devleti din esaslarına göre yürütmeye çalışırsa olacağı budur. Atatürk bunu, anlatmak istedi. Gösterdi. Kurdu, yönetti… Ama biz berbat ediyoruz…Hep yanlış yorumluyoruz…

Yoksa nereden çıktı bu cemaatçılar, şeriatçılar…Haydi buyurun!

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..