Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '17

 
Kategori
Edebiyat
 

Cengiz AYTMATOV, Dünyanın en güzel aşk hikâyesinin yazarı

Cengiz AYTMATOV,  Dünyanın en güzel aşk hikâyesinin yazarı
 

Resim internetten alınmıştır


1928 yılında, kızıl rüzgârlar eserken Kırgızistan’da doğdu. Anılarını yazdığı kitabında annesinin Kazandan bir trene bindirilerek Kırgız steplerine sığındığı anlatır. Babası Stalin kurbanı… Birçok çağdaşı gibi sürgünden ölüme gider. Annesi ise, dünyanın yeni deneyimi olan kızıl ihtilali gerçekleştirmiş ve İkinci Dünya Savaşına hazırlanan Sovyet topraklarında dört çocuğunu yetiştirmek için kâdim çağlardan beri kadınların yaptığını yapar.

Aytmatov; İkinci Dünya savaşının yıkımını babasız, çalışarak geçirir. On yaşında toprağın başındadır. On dördüne bastığında Köy Sovyet’i Kolhoz sekreteri olur. O sıralarda, erkekler cephede, köylerdeki kadın ve çocuklarsa ekmeklerini topraktan çıkartmaktadır. Çocukluk için altın çağ denilir, yazarken döner döner oradan beslenilirmiş. Aytmatov’un romanlarında (Cemile, Toprak Ana, Elveda Gülsarı vb.) bunun izleri görülür.

Anavatanı olan Kırgızistan bir yanı ile Tanrı Dağlarına bel vermiş, doğanın insana cömert davrandığı topraklardır. Issık Göl ve dağlar birer kartal yuvası adeta. Sovyet döneminde Pırjıvaliski adıyla anılan Karakol şehri, çarlık zamanında zenginlerin çocuklarını askerlikten kaçırdıkları bir saklanma yeriymiş.

Aytmatov 1953’de veteriner olarak mezun olur. İlk eseri, 1952 yılında Pravda Gazetesi’nde yayımlanan Gazeteci Cyudadır. Bunu 1957 yılında yayımlanan Yüz Yüze takip eder. 1956-58 yılları arasında Moskova’da Gorki Edebiyat Enstitüsü’ne devam eden yazarın Cemile’si 1958 yılında Novy Mir (yeni dünya) dergisinde yayımlanır. Bu eser büyük ilgi görür. Aytmatov şöhreti, Cemilenin Fransız şair Louis Aragon tarafından Fransızca’ya çevrilmesi ve Avrupa’da yayımlanması ile yakalar. Aragon, Cemile için yazdığı önsözde “dünyanın en güzel aşk hikâyesi” ifadesini kullanır.

 “Elips Kitap” tarafından yayınlanan Aytmatov’un kitaplarının (hangi dilden çevrildiği, orjinal adı ve yayım yılı belirtilmemiş) takdiminde yazar hakkında, “en geniş anlamda Türk kültürünün dünyada yeni ve güçlü bir atılım yapabilmesini sağlayacak önemli bir değerdir”, “Türkiye ve Türk kültürünün bu eşsiz hazinesini layıkıyla değerlendirebilmenin altyapısını kurmayı amaçlıyoruz” gibi ifadeler yer alır. Bu söylenenler, yazarın yazdıkları ile paralellik taşımakta mıdır?  

Aytmatov yazım dünyası için, “Her yazar bir milletin çocuğudur ve o milletin hayatını, eserlerini, kendi milli gelenek ve törelerini kaynak olarak zenginleştirmek zorundadır. Fakat orada kaldığınız takdirde bir yere varamazsınız. Yazar ufkunu milli olanın ötesine doğru genişletmek ve ‘evrensel’ olana ulaşmak durumundadır”,  “İyi yazar ‘tipik insanı” ortaya koyma ustalığına erişen yazardır.” der.

Kullandığı dil, yetiştiği kültür, beslendiği kaynak, anlattığı konu, uzandığı evren ve ortaya koyduğu tipik insan bağlamında Aytmatov kimdir?

Bir yazarı değerlendirirken tanıklık ettiği dönem yok sayılabilir mi? Ekim Devrimi sonrası Bolşeviklerin iktidara gelmesi, Lenin’in kısa Sovyet yönetimi ve ardından gelen Stalin dönemi, İkinci Dünya Savaşı ve sonrası, Aytmatov’u değerlendirirken bunları hatırlamakta fayda var. Boris Pasternak, Maksim Gorki, Mihail Şolohov gibi yazarlar için Rus edebiyatının ötesinde Sovyet yazarları demek daha doğru olur. On dokuzuncu yüzyılın sonunda doğdular, devrime tanıklık ederek 2. Dünya Savaşını yaşadılar. Yazım dilleri Rusça olan bu yazarların eserleri; Sovyet’in kuruluşuna, onun dünya görüşüne ve o dönemde yaşananlara tanıklık etmektedir. Kuşkusuz büyüktüler, devlerin omuzlarında yükseliyorlardı, onlarda Tolstoy’un, Dostoyevski’nin, Lermontov’un izleri görülür.

Bu kısa hatırlatmadan sonra Aytmatov’un eserleri incelendiğinde:

Cemile; İkinci Dünya Savaşının ortasında, insanların birbirini kırdığı kan topraklarında yeşeren bir umuttur. Hikâyesi için aşk denilebilir. Ancak bu ifade Cemileyi anlatmak için o kadar cılız kalır ki...  Romanı bu kadar özel kılan şeyse, savaş gazisi Danyer’in sesi ile bütün bozkırı, toprağı, dağı, kuşu kurdu ayaklandırıp, yeryüzü güzelliklerini Tanrıya göstermesidir. Sayfalar sayfalara ilendikçe, Kazak ve Kırgız halkının kadim türküleri okurun yüreğine sızar. Kitabın sonunda Danyer ile Cemile,  Altayları aşıp mutlu yarınları yaratmak için Sovyet’in simgesi Sibirya’ya doğru el ele yola koyulurlar.   

Aytmatov, Cemile’nin yayımlandığı 1958 yılında Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne girer. Aynı yılın sonunda Kruşçev’in Anti-Stalinist kampanyası sırasında Sovyet Komünist Partisine ve Yazarlar Birliğine kabul edilir. Aytmatov’un Sovyet’e eleştirel bakışı Perestroykanın ayak sesiyle paralellik gösterir.

1980’lerde yazmaya başladığıGün Olur Asra Bedel en önemli eseri olarak kabul edilir. Romanın adeta ana kahramanı olan deve Karanar’ın sahibi Boranlı Yedigey’in Abutalip’i aklatmak için Almata’ya gidişi 1960’lı yıllara denk düşer.

Gün Olur Asra Bedel, Kazak ve Kırgız halkının yaşamlarını anlatan romandır kuşkusuz. Diğer taraftan,  Stalin’in “Bizim savaş esirlerimiz yoktur, vatan hainlerimiz vardır.” sözünü de hatırlayarak bu esere bakmak gerekir. Romanın kurgusu, Abutalip Kuttubayev’in savaş sonrası yaşadıkları, geride bıraktığı iki çocuğu ve karısının yaşam savaşı çerçevesinde kurulur. Buna tipik bir Sovyet dramı denilebilir. Yaşlı Kazangap’ın Ana-Beyit Mezarlığına gömülmek için götürülüşü, ders kitaplarına giren deve Karanar, Mankutlar, bir bilimkurgu hikâyesi ve Boranlı Yedigey’in aşkı “Gün Olur Asra Bedel” romanının katmanlarından sadece birkaçıdır. Bu katmanlar Aytmatov’un kaleminde birleşip insanlığın sesine dönüşür. Orta Asya stepleri, dağları, çekik gözlü insanları, at etinin tadı…

Cengiz Han’a Küsen Bulut’ta ise, Abutalip Kuttubayev’in hazin sonuna, yedi cihan imparatoru Timuçin’in başındaki bulut eşlik eder. Kitabın sayfalarında dolaşırken, keşke Aytmatov, Abutalib’i anlatacağına, onun dul karısı Zarife ile çocuklarını yazsaydı fikri akla geliyor.

1963’de yayınlanan Toprak Anave Elveda Gülsarı’da da yine, II. Dünya Savaşı,  erkeklerini cepheye göndermiş köylerdeki anaların, gelinlerin, kardeşlerin, kısacası kadınların yaşamı anlatılır. Aytmatov’un kadın kahramanları; yaşamı sırtlayıp çocuklarını umuda taşıyan, savaş altındaki ülkeyi ayakta tutan, doğru ile yanlışı erkeğin önünde var eden, geleneklere kol kanat gererken yarını yaratan varlıklardır.

Aytmatov 1963 yılında, İlk Öğretmen, Deve Gözü, Cemileve Selvi Boylum Al Yazmalımadlı hikâyelerden oluşan Steplerden ve Dağlardan Hikâyeleradlı kitabıyla Lenin Edebiyat Ödülü’nü kazanır. 1959-1967 yılları arasında Novy Mir’in editörlüğünü yapar. 1968’de Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’nü kazanır. Aynı yıl Kırgızistan milli yazarı seçilir. Bu yıllarda Literaturnyi Kırgızistan dergisi editörlüğünü, sonra beş yıl boyunca Pravda’nın Orta Asya muhabirliğini yapar.

Eserleri ile Orta Asya’nın sesini dağlardan, steplerden, nehirlerden toplayıp okura ulaştıran, sistem kurbanı olmayıp yaşama galebe çalan, Rusça yazan, Kırgız asıllı, Sovyet’ten günümüze uzanan Aytmatov için dünyalı denilebilir.

 

Sofya Kurban 

sofyakurban@yahoo.com

 

Bu yazı Lacivert Öykü ve Şiir Dergisinde yayımlanmıştır.

 

Kaynak:

  1. Cengiz Aytmatov’un Elips Kitaptan çıkan kitapları
  2. http://www.patikalar.net/Mehmet Haldun 
 
Toplam blog
: 8
: 503
Kayıt tarihi
: 27.12.16
 
 

1994'de Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünden mezun oldu...