Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '14

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Cennet bahçesi

Cennet bahçesi
 

“Her insan, öldükten sonra girmek ister cennet bahçesine. Oysaki esas olan, ölmeden önce girebilmektir sevdiğinin gönül hanesinde yatan cennet bahçesine...”

Soyut olan bu durumun tek mimarı sendin ve hala sensin ve her daim sen olacaksın. Ve birçokları sadece soyut olan bu diyara ulaşmaya çalışırken; ben ulaşılması zor görünen ve bu âlemde imkânsız bilinen bu diyara, en somut haliyle ulaşıp yaşıyordum seninle ve hala yaşıyorum ve sonrasında da yaşıyor olacağım.

Ve yaşadığım her gün: “Nefes aldığın her gün, nefes alabildiğim her güne şükrediyor olacağım…”

Ve yeni bir güne uyandığım her sabah, ebedi mutlulukların kapısı olan bu cennet bahçesine yeni doğmuş bir çocuk misali bir günahsız olarak gireceğim. Ki her gün, yeniden doğmuş gibi gözlerimi dünyaya açıp da aldığın her nefeste yeniden hayat bulacağım. Ve hayat, sema gözleri ile sana her baktığında bu cennet bahçesine, her yeni güne işaret eden kırmızı bir gül dikeceğim.

“Bu güller, ismin gibi cennet bahçesinden gelmemiş olsa da… Senin kadar kıymettar ve sana layık olmasa da… Sana karşı beslemiş olduğum bu sevginin en büyük göstergelerinden biri olacaktır… Kabul etmen halinde nefes almaya devam edip yaşayacaklar, tıpkı ben gibi… Aksi halde solup da veda edecekler bu hayata, tıpkı ölüm gibi…”

Ve sana(cennet bahçesine) ulaşmanın tek yolu sadece ölüm olsaydı eğer, kıyametin olabilecek en kısa sürede kopması için her gün dualar ederdim ki en kısa yoldan sana ulaşabileyim. Ve sana ulaştığım anda kulağına eğilip de: “Eğer ki sen, hakkımda en hayırlı olanı isen; bu gönül buna çoktan razı olmuş demektir…” sözünü sessiz bir şekilde fısıldayabileyim.

Hayat, doğum ve ölüm arası bir mesafe uzaklığında yer alıp bu denli kısa iken; senin dünyama girişinle önüme cennetten bir kapı açılır. Ve adımlarım beni bu yere doğru hareket ettirir. Yürürüm alabildiğince. Bu kapıdan içeri girdiğim anda, bulunduğum bu yere, ömrü hayatımda hiç şahit olamadığım cennet kokuları yayılır. Kokunu çekmeye başlarım içime ve bir anda sen kokmaya başlar içim, dışım, her yerim.

“Sen, benim bu dünyadaki ve öte dünyadaki hayra açılan kapılarımın evvel ve ahir olanısın...”                                                                                                            

Kalbimde gizlediğim kutsal mabedimde seninle birlikte yaşıyor olacağım hem bugünü, hem yarını, hem de yarından sonrasını. Ve seninle gökyüzüne uzanıp da yeryüzüne baktığımız her anda durdurmaya başlayacağım, su misali akıp da giden zamanı. Zamanın durmaya başladığı her anda kâinata duyuracağım senin adını:

“Sen, uyanıkken kalbime ve uykudayken de ruhuma tesir ve tasarruf ederken, görüp de yaşamış olduğum bütün her şey, ne bir rüya idi ne de bir yalan. Bunların hepsi, belki de bu âlemde yaşamış olduğum en büyük gerçeklik idi. Ve bu gerçeğin adı, sendin ve hala sensin ve ebediyen sen kalacaksın…”

 

MURAT TAŞ

14.03.2014 02.00

 
Toplam blog
: 102
: 1428
Kayıt tarihi
: 24.06.11
 
 

Çukurova Üniversitesi Maliye Bölümü mezunuyum. 8 Nisan 1987 doğumluyum ve Adana'da Seyhan ilçesin..