Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '09

 
Kategori
Deneme
 

Cennet ve huri- cehennem ve zebani

Bir zamanlar bana söylenen bir cümleyi daha fazla düşünür oldum, son zamanlarda “Ne kadar az bilirsen, o kadar çok mutlu olursun”.

Zaman zaman bu aklımın ucuna takılır kalır. Düşünmekten, öğrenmekten korkmak mı gerecekir acaba? Acaba olayları ve duyguları çok daha fazla sorgulamamak mı gerekir?

Herşeyin, bir başka şey ile bağlantılı olduğunu, asıl nedenin başka yerlerde olduğunu sorgulayacak düzeyde olmanın kişisel olarak yararı veya zararı ne olabilir ki?

Yağmurun neden yağdığı veya neden oluştuğu sorusunu bilmek, çiftçiyi ne kadar mutlu edecek? Bildiğinde, tarlasındaki kuraklığın giderilebilmesi için ne yapabilecek; yaptıklarına rağmen ya hala yağmıyorsa! Ya da “Allah’ın bileceği iş böyle olmasını istemiştir” diyen bir çiftçinin ne kadar mutlu olabileceğini düşündünüz mü hiç?

Aslında duygularda böyle değil mi? Sizi mutsuz eden bir olayın yada olgunun nedenlerini bilip onları çözmeye çalışıp, çözemediğinizde hissettikleriniz ile hiç sorgulamadan mutluluğu veya mutsuzluğu kabullenmek ne kadar doğrudur?

Şu kısacık yazıda dahi o kadar soru işareti ile biten cümle varki…

Ve soruyorum kendime; bütün bunları bilsen veya öğrenmeye çalışsan ne değişecek diye?

Maddenin enerjiye dönüştüğü ve evrende biçim değiştirerek mevcudiyetini devam ettirdiği bir gerçektir. Vücudumuzun ölümü ile açığa çıkan enerji (ki bazıları buna ruh diyor) nerede ve nasıl devam eder varlığını sürdürmeye? Yaşamımız boyunca edindiğimiz ve ölçümü dahi yapılamayan bilgilerimiz vücudumuzun ölümü ile nereye gider? Vücudu terk eden enerjiye mi yüklenmiştir bu bilgiler?

Karşımızdaki kişiye herhangi bir konuda açıklama yapıyorsak eğer; onun anlayacağı dilden anlatmamız gerekir ki, soru işaretleri oluşmasın kafasında. Nedense en ütopik düşünceleri dahi karşımızdakine anlatırken hep maddeleştiririz. Örneklemek zorundayızdır. Onun yaşamından, bildiklerinden verdiğimiz örnekler onun daha kolay anlamasını sağlamaz mı?

Yaptığımız bir işin yanlışlığı nedeni ile zor duruma düşecek olan insanların durumunu ve uzun yada kısa bir süre sonra (ölüm kapınıza geldiğinde) çekeceğiniz vicdan azabını anlatmanın en kolay yolu Cehennem ateşi değilmidir? Hele hele yaptığınız iyiliklerin karşılığını günü geldiğinde görebileceğinizi anlatmak için Cennetin İrem Bağları ve Hurileri en kolay yöntem değilmidir?

Ancak, siz bu duyguları anlatmak için Cennet ve Cehennem gibi iki mekan örneklemesi yaptığınızda, nerede bunlar, var mı gören diye sorduklarında hatanızı anlarsınız. Ya yaptığınız maddi örneklemeler, anlattığınız kişinin kafasında yarı yarıya kabul görüpte, çelişkiler var olduğunu söylediğinde; ne olacak? Ona anlatabilecekmisiniz, bunları sadece o anlasın diye maddeleştirdiğinizi.

Hiç sanmıyorum.

Çünkü şu an, ben kendimle bile hesaplaşırken kullandığım örnekler nedeniyle kendimi çürütür durumdayım.

Ve tekrar soruyorum kendime; acaba bu yazdıklarımı yazmaya yetecek kadar bilgi sahibi olmasaydım daha mı iyiydi? Acaba daha mı mutlu olacaktım?

 
Toplam blog
: 71
: 606
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

1967 Yakacık doğumluyum. H.Ü. Edebiyat Fakültesi'nde 2 yıl öğrenimden sonra İ.Ü. Arkeoloji ve San..