Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '07

 
Kategori
Sinema
 

Cenneti beklerken'in hayal kırıklığı

Cenneti beklerken'in hayal kırıklığı
 

Aslında bu filmi izleyeli epey oldu, izleyen herkes de izledi zaten, sanırım artık gösterimde değil. Ama ben yine de yazmak istedim çünkü diğer izleyenlerin de görüşlerini çok merak ediyorum. Yani, düşüncelerime katılan ya da katılmayan her türlü yorumunuzu bekliyorum.

Film çok büyük bir aşk filmiymiş gibi tanıtıldı ama hiç de öyle büyük bir aşk falan yoktu. Yanlış anlaşılmasın, aşksız film diye elştirmiyorum, öyle olmamasına rağmen aşk temasının baskınmış gibi yansıtılmasından yakınıyorum. Bence Eflatun gibi bir karakterin Leyla'ya aşık olması hiç inandırıcı değildi. Çünkü Eflatun kaybettiği eşi ve çocuğunun acısıyla yanan, kendisini üstün bir yetenekle nakşettiği tasvirlerine adamış, bambaşka bir yaşam kavgası veren olgun bir adamdı. Kavgayla, savaşla dolu bir yolculukta tesadüfen tanıdığı Leyla'yı ancak kardeşi olarak sevebilirdi. Başlarda kendi de ondan "bacım" diye söz ediyor zaten. Filmin fragmanlarını ve afişini görmemiş olsanız ve izlediğimiz onlarca filmden kazandığımız "Bu adamla bu kız aşık olur" önyargısına sahip olmasanız hiç böyle bir tahmininiz olmaz. Nitekim onlar kardeşmişçesine sevgi dolu bir sahnede birden öpüşüveriyor ve siz "Aa bunlar aşık olmuş"diyorsunuz. Sonra da evleniyorlar. Bu kadar. Kavganın ortasında kendi cennetini yaratan aşk, bu işte!

Ama diğer konuların işlenişinin hakkını vermek lazım. İyi bir hikaye var ve mekanlar çok güzel. Hele o tasvirlerden gerçek görüntülere geçiş yok mu? Çok samimi bir görsel şölen. Her şey 17. yy. şartlarına uygun düşünülmüş. Dilimiz de şimdiki İstanbul Türkçesi şeklinde kullanılmamış elbette ama Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü filmindeki gibi anlaşılmayan bir Türçe de değildi.

Bir de oyuncular. . . Bu filme gitmemin en büyük nedenlerinden biri Serhat Tutumluer'di(ikincisi de filmin yönetmeni Derviş Zaim elbette). Serhat Tutumluer'i ilk sahnede tanıdım ben. Birçok oyununu izledim ve neredeyse her dizisini takip ettim. Hele sahnede. . . Öylesine güçlü bir oyuncu ki sadece gözlerine bakarak karakterle bütünleşebilirsiniz. Ama ilk defa beni hayal kırıklığına uğrattı. Belki de oynadığı Eflatun karakterindeki uyuşmazlıklardan böyle düşünüyorumdur. Yönetmen hatası da var mı bilmem ama bu sefer çok inandırıcı değildi. Bir de o her zamanki bakışlar, hep o aynı aşık olma durumu. Alphan'ın Cemre(? )'ye aşık oluşu, Mithat'ın Sahra'ya aşık oluşu ve Demir'in aşkı. . . Hepsi aynıydı, hep aynı bakışlar, aynı romantizm. . . . Eflatun da Leyla'ya yine aynı baktı. Aslında bundan ötesini de bekleyemeyiz sanırım. Oyunculukta bir yerden sonra jestleriniz, mimikleriniz klişeleşiyor. Benim de tiyatro çalışmalarında canlandırdığım tiplemeler hep Derya'ca. Yani sürekli takip etseniz bir olayı nasıl canlandıracağımı tahmin edersiniz. Tabii ben kendimi Serhat Tutumluer gibi kaliteli bir oyuncuyla kıyaslamıyorum da bu durumu eleştirmek yanlış mı diye kendime soruyorum.

Beni şaşırtan bir diğeri de Melisa Sözen'di. Ama onun şaşırtıcılığı olumlu yönde. Ben Melisa Sözen'i her seferinde yapay bulmuşumdur ama bu kez gerçekten inandırıcıydı ve çok doğaldı. Bülent İnal ve hayranlıkla izlediğim Altan Erkekli, Nihat İleri de muhteşemdi elbette.

İşte benim görüşlerim böyle. Hiç beğenmedim diyemeyeceğim ama binbir hevesle ve heyecanla gittiğim bu film beni hayal kırıklığına uğrattı. Yönetmen iyiydi, oyuncu kötüydü, ses şöyleydi, kurgu böyleydi gibi bir sürü eleştirimizin ötesinde filmin sizce güzel olup olmadığını belli eden sonunda hissettiğinizdir. Mutlu musunuz, değil misiniz? Bir başkasına tavsiye eder misiniz? Ben sıkıldım ve salondan mutsuz ayrıldım. Arkadaşlarıma da "DVD'sini bekleyin, bu kadar paraya değmez"dedim. Acı ama gerçek. Siz ne dersiniz?

 
Toplam blog
: 39
: 2880
Kayıt tarihi
: 29.12.06
 
 

Sinema ve Televizyon bölümünde okuduğumdan sizinle sinema üzerine hasbihal etmeyi düşünüyorum... Si..