Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '11

 
Kategori
İnançlar
 

Cennette yaratılsaydık?

Cennette yaratılsaydık?
 

Yüce Allah dünya hayatında herşeyi zıddıyla birlikte yaratır. Gece-gündüz, güzel-çirkin, sıcak-soğuk, aydınlık-karanlık, temiz-kirli, yeni-eski, genç-yaşlı, hepsi dünyada bir aradadır. Tüm bu zıtlıkların yaratılış hikmeti ise aralarında kıyas yapabilmemiz içindir. Bu yaratılış nedeniyle her şey zıttıyla bilinir. İyinin değeri, kötü ile anlaşılır. Herkes iyi olursa, iyinin değeri bilinmez. Güzellik, çirkinlikle değer kazanır. 

Sahip olunan bir nimetin gerçek değeri de genellikle yitirildiğinde daha iyi anlaşılır. Bütün nimetlerin gerçek sahibi Yüce Allah’tır. O, mülkün asıl sahibidir; imtihan gereği dilediğine nimeti hesapsız verir, dilediğinden geri alabilir. 

Örneğin sağlıklı olan insan genellikle sağlığının değerini tam anlamıyla bilemez. Ağrısı, acısı yoksa, kişi hep aynı şekilde sağlıklı olacağını zanneder. Ancak bir hastalık geldiğinde sağlıklı olmanın büyük bir nimet ve lütuf olduğunun bilincine varır. 

Dünya geçici ve eksikliklerle dolu bir imtihan mekanıdır. Allah, insanı üstün özelliklerle yaratmış ancak ona acizliğini hatırlatacak birçok eksiklik vermiştir. İçinde yaşadığımız dünya da kusursuz sistemlerle yaratmasına rağmen içeriden ve dışarıdan yüzlerce tehlikeyle doludur. Göktaşları, karadelikler, kuyruklu yıldızlar, atmosferdeki yıkıcı etkileri olan şiddetli rüzgârlar, fırtınalar; dünyanın derinliklerinde ise binlerce derece sıcaklıkta magma tabakası... 

Diğer yandan sık sık mal ve can kaybıyla sonuçlanan doğal afet tehlikesi. Bunların hepsi imtihan ortamının gerekleridir. İnsan, hiç beklemediği bir anda bu tehlikelerden biriyle karşılaşabilir; övündüğü fiziksel bir özelliğini, mallarını ya da yakınlarını yitirebilir. Bütün bunlar insanın, hiçbir şeyin kendi kontrolünde olmadığını fark etmesi, Rabb'imiz karşısındaki aczini anlayıp boyun eğmesi ve geçici, kusurlu, sonlu dünyaya bağlanmak yerine sonsuz ahirete yönelmesi içindir. 

Cennet ise eksikliğin ve fiziksel acizliğin olmadığı, insanın arzulayacağı her şeyin bulunduğu, kusursuz ve sonsuz bir mekandır. Eğer doğrudan cennette yaratılmış olsaydık cennetin kıymetini bilemezdik. Eksik ve kusurlu olanı bilmediğimiz için, sahip olduğumuz cennet nimetlerinin de bir anlamı olmazdı. Hiçbir güzellikten yeterince zevk alamazdık. Ayrıca affedici insanı affediciliği nedeniyle sevemez, nezaketli insanı onore edici güzel sözlerinden dolayı takdir edemezdik. İçinde Allah, peygamber aşkı taşıyan, Allah yolunda malını canını vermiş, şehitlik mertebesine yükselmiş insan bulamazdık. Bütün insanlar birbirine benzeyen, vasat insanlar olurdu. İşte bu durumda cenneti de gerçek değerinde hissedemez, güzellikler benzersiz ve kusursuz olduğu halde haz alamazdık. 

Kur'an'daki Hz. Adem (as)'in kıssası bu konuda bizim için güzel bir örnektir. Hz. Adem(as) dünyaya gönderilmeden önce cennette yaratılmıştı. Kusursuz cennet ortamında mükemmel bir yaşam sürerken, İblis'in planı da hazırdı. Birer melek olacaklarını ve sonsuzluğu elde edecekleri söyleyerek, Hz. Adem'i(as) ve eşini kandırarak onları Allah'ın buyruğuna isyana sürükledi. Allah'ın, yaklaşmalarını yasakladığı ağaç konusunda onlara vesvese verdi. Ve "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti. Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim? Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız. (Allah) Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta (geçim) vardır. Dedi ki: "Orda yaşayacak, orda ölecek ve ordan çıkarılacaksınız." (Araf Suresi, 19-25) 

Ardından Yüce Allah onları dünya boyutuna indirdi. Dünya hayatını yaşayıp imtihan olduktan ve eğitildikten sonra cennet kapıları onlar için açıldı. Eğitimden geçtikten sonra cennete kavuştuğunda insan, her şeyden zevk alır. Çünkü acıyı, çileyi, zorluğu tatmıştır; zorluk yaşamayan insan gerçek mutluluğu bulamaz. 

Allah'ın imtihanı kusursuzdur. Dünya hayatındaki eğitim çok önemlidir; yüreği Allah aşkıyla dolu mümin için Allah’tan nimettir, rahmettir. Allah’ın hoşnutluğunu kazanma yolunda çektiği çileler insanı inceltir; sağlığını, şevk ve heyecanını artırır, imanını derinleştirir. 

İmam Rabbani konuyla ilgili olarak şunları söyler: 

"İnsanlar, dünyada, birkaç gün dert çekmeselerdi, Cennetin, ebedi sıhhat ve afiyet nimetlerinin sonsuz lezzetlerinin kıymetini bilmezlerdi. Açlık çekmeyen, yemeğin lezzetini anlamaz. Acı çekmeyen rahatlığın kıymetini bilmez." 

Eğer her şey mükemmel yaratılsaydı, insan, imtihanın sırrını bilemeyecek, Allah’a kul olması gerektiğini anlayamayacak, Allah’ın rızasını ve cenneti kazanabilmek için bir çaba içinde olamayacaktı. Pek çok canlı, olağanüstü koşullarda da son derece dayanıklıyken, insanın birçok eksiklikle yaratılmış olması özel bir hikmet üzeredir. İnsan, aczini gördüğünde Rabb'ine daha yakınlaşır, her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah’ın cennetine ulaşabilmek için O’na içten yönelir. 

Sonuç Olarak; 

Hz.Adem(a) şeytana ve nefsine kanarak yasak ağaca yaklaştı; karşılığında aşağılara indirildi. O, dünyayı bilmediği için kıyas yapamamıştı ancak bizler, Allah’ın tarif edip tanıttığı cenneti, dünyadaki güzellikler vesilesi ile kıyaslama imkânına sahibiz. 

Ahireti, dünyadaki kavramlarla kıyaslayarak cennetin kusursuz güzelliğini düşünelim, böylece cennet özlemimizi artıralım. Bizi sonsuz azaptan uzaklaştıracak, Allah’ın rahmetine ve sonsuz kurtuluşa ulaştıracak özelliklere sahip olma çabası içinde olalım. 


Edebistan Dergi 

 

 
Toplam blog
: 727
: 972
Kayıt tarihi
: 09.02.10
 
 

Ekonomi okudum. 5 yıldır haber siteleri, portal ve dergilerde yayınlanan yazılarımı ve inandıklar..