Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '16

 
Kategori
Güncel
 

Cerattepe

Demokratik toplumlarda yasalara uygun olarak , izinli olarak toplantı ve gösteri yapılabilir.

Ancak ben istediğim yerde , istediğim şekilde miting yapabilirim hiçkimse karışamaz diye bir tavır olamaz.

Benim özgürlüğüm, komşumun özgürlüğünü olumsuz etkilediği anda biter.

Aslında demokratik hukuk devletlerinde kargaşa çıkaracak şekilde miting yapmak asli uygulama değildir ve olmamalıdır. Daha öncelikle sözlü ve yazılı başvurular yapılmalı sonuna kadar diyalog yolları denenmeli, gerekirse de  hukuki başvurular yapılmalıdır. Siyasi nedenler haricindeki durumlarda toplantı ve gösteriler en çaresiz durumlarda başvurulan bir yol olmalıdır.

Örneğin en son Artvin Cerattepedeki durum. En yetkili makam, çevre ve hukuki konularda gerekli hassasiyeti göstereceğini belirtmiştir. Açık galeriden, kapalı galeriye geçildiği, Bakırın Murgulda ayrıştırılacağı, bakırın kamyonlara naklinin de teleferikle yapılacağını belirtmiştir. Ayrıca hukuksal onay alınmadan da çalışmalara başlanmayacağını açıklamıştır.

Bu noktada artık şu soru sorulmalıdır. En gelişmiş yöntemlerle ve çevreyi maksimum koruma çalışmalarıyla birlikte yeraltı zenginliklerimizi değerlendirecek miyiz yoksa değerlendirmeyecek miyiz

Bu kadar çok işsizlerimize , açlarımıza, olanaksızlıklarımıza, ayrıca teröre ve artık milyonlara ulaşan göçmenlere rağmen, çevreye en az da olsa zarar verse de manzara keyfimizi bozacak diyerek, yeraltı zenginliklerimizi değerlendirmeyelim diyemeyiz.

Sivil Toplum Kuruluşlarımızdan, yeraltı zenginliklerimizin değerlendirilmesine engel olmalarını değil, bu zenginliklerin en gelişmiş yöntemlerle ve çevreye ya hiç ya da minimum zararla ama insan sağlığına hiç zarar vermeden çıkarılıp değerlendirilmelerini denetlemelerini ve izlemelerini bekliyoruz.

Maden mühendisleri, söz konusu madenin stratejik önemde olduğunu, muhtemelen iki milyar dolarlık yıllık dışarıdan tedarik edilen bakırın büyük kısmını, döviz kaybı olmadan ve cari açığa yol açmadan kendi kaynaklarımızdan temin edilmesinin öneminin büyük olduğunu belirtmektedirler.

Çevrenin bir miktar etkilenmesi hususunda da Artvinlilerden, T.C.halkı  olarak bir fedekarlık beklenmesi doğaldır. Biz Aliağalılar olarak bu fedakarlığı onlarca yıldır yapmaktayız. Bu fedekarlığı T.C. tinde birçok belde onyıllardır yapmaktadır.

Sağlık hizmetleri için en iyi hastaneleri istiyoruz, eğitim hizmetleri için en iyi okulları istiyoruz, ulaşım hizmetleri için en iyi yolları istiyoruz, v.s. ama fedakarlıklara gelince örneğin Artvinde olduğu gibi manzara keyfimizin bile ortadan kalkmasına izin vermek istemiyorsak burada bir çelişki içindeyiz.

Tekrar vurgulamak istiyorum, en gelişmiş yöntemlerin kullanılmasını istemek, çevreye hiçbir zarar verilmemesini istemek ve hukuki olarak mahkemelerde hakkımızı aramak doğrudur.

Ama insan sağlığını olumsuz etkilememe şartı ile ve  örnekte olduğu gibi sadece 3500 ağacın kesilecek olması gibi bu çaptaki stratejik önemdeki bir getiri için minimum sayılabilecek bir çevresel etkilenmeye rıza göstermek bu koşullarda uygun görülmektedir. Kaldı ki kesilen her ağaç için Bakanın 3 ağaç dikileceği taahhüdü vardır.

STK lar lütfen, Başbakanın taahhütlerinin, bakanın taahhütlerinin takipçisi olsunlar, gerekirse öncelikle hukuki olarak ama olmazsa diğer yollarla haklarını savunsunlar, o zaman gerekirse bizler de gelelim destekleyelim. Ama bu belirttiğimiz durumda ve birlik beraberliğin çok önemli olduğu günlerde sanki birtakım T.C. düşmanlarının ekmeğine yağ sürer gibi olaylar çıkarılması hiç de doğru değildir.

Sera gazları nedeniyle, Dünya da iklim değişikliği olacağı bu durumun da 2050 lerde (kimi bilim adamlarına göre ise 2030 yılında ) insan türünü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakacağı bilinen bir gerçektir.

Sera gazlarının oluşmasını önlemek için de fosil yakıt kullanımın tamamen terk edilmesi gerektiği de bir gerçektir. Ayrıca rüzgar, güneş ve su enerjisi kullanılması bilim adamlarınca şiddetle önerilmektedir. Ve ne mutlu ki bu üç kaynak açısından da ülkemiz çok zengindir. Benim bulunduğum Aliağa da güneş enerjisinin çok yetersiz değerlendirildiğini görmekteyiz. Türkiye maalesef su enerjisini de diğer ülkelere göre çok yetersiz kullanmaktadır. Birçok ülke su enerji kapasitelerini %90 lara varan oranda kullanırken ülkemizde bu oran %50 lere ulaşamamıştır.

STK lardan en önce bu konuda girişimler beklemekteyiz.

T.C. halkı olarak Artvin ve diğer Doğu Karadeniz halkından bu konuda da fedakarlık beklemekteyiz. Ben de aslen Rizeliyim. Ama yukarıda belirtilen şartlarda tüm Doğu Karadeniz deki akarsuların kullanılması konusuna karşı çıkamıyorum. Bu mutlaka bir fedakarlık gerektiriyor.

Keşke seçeneğimiz olsa. Keyfi olarak bütün bunlar yapılıyor olsa hep birlikte karşı çıkalım. Tüm bunlar T.C. nin bekası için gereklidir.

Burada tüm mücadelemizi insan sağlığının olumsuz etkilenmemesi ve çevreye minimum zarar verilmesi konusuna yönlendirmeliyiz. Ayrıca en gelişmiş yöntemlerin kullanılmasına . Örneğin HS nedeniyle heyelan riski için Doğu Karadeniz de önlemlerin çok sıkı alınması için şarttır.

Şu anda maalesef, kendi kaynaklarımızın kullanılması nedeniyle çok daha ucuza mal olacak termik santraller gündemdedir. Bu, ülkemiz için mutlaka çok karlı bir enerji sağlama yöntemidir. Ama fosil yakıt kullanılacağı için ne derece doğrudur. Bu çok tartışılmalı ve çok iyi değerlendirilmelidir.

Termik santraller tartışılırken, Doğu Karadeniz Halkının bir kısmının çıkıp, ülkemizin çok önemli bir kabul edilebilir enerji kaynağı olan su kaynaklarına sahip çıkmak istemeleri Türkiye gerçeği ile çakışmıyor. Ve inanın T.C. bu lükse sahip değil.

Çocuklarımıza nasıl bir Türkiye bırakacağız. Doğal olarak  gittikçe artan bir enerji gereksinimiz varken, çıkıp da Dünyanın sera gazı kirliliği konusunda önerdiği en önemli enerji kaynağı olan "su" dan vazgeçmemiz beklenmemelidir. Bu konuda duyarlılık bekliyoruz.

 
Toplam blog
: 94
: 313
Kayıt tarihi
: 23.06.09
 
 

1958 Nisan İstanbul doğumluyum. Ama tatiller dışında İstanbul'da uzun süreli yaşamadım. 1975 yılı..