Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '08

 
Kategori
Tarih
 

Cern deneyinin düşündürdükleri - kültür ve uygarlık - 3

Cern deneyinin düşündürdükleri - kültür ve uygarlık - 3
 

Uygarlık ATEŞtir. Yaklaşanı aydınlatır, uzaklaşanı karanlıkta bırakır...


CERN’deki deneyde yaratılışın sonuçları anlaşılmaya çalışılırken, İslâm Dünyası’nın Bilimsel açıdan, geçmişle kıyaslanınca içinde bulunduğu içler acısı durumun düşündürdüklerini, hatırlattıklarını kısaca anlatmaya çalıştım. Batı Medeniyeti’nin temelinde Türk-İslâm Medeniyeti’nin bulunduğu savına karşı, bu görüşün bir avuntu olduğu ileri sürülünce, Kültür ve Uygarlık kavramları üzerinde durmayı ve birbirlerini nasıl etkilediklerini belirtmeyi gerekli gördüm.

*KÜLTÜR

Kültür; tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde, bir toplumun(milletten aileye kadar) kendine özgü olarak yarattığı ve benimsediği,

-Maddi gerçeklerin(araç, gereç, bina, yol, bilim-teknik vb),

-Manevi gerçeklerin(dil, din, ahlâk, örf, adet, gelenek, sanat, felsefe, yaşam biçimi vb),

-Bu değerleri yaratmada, kullanmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların tümüne denir.

Kısacası bir toplumun kendine özgü olarak yarattığı her şey kültürdür.

*KÜLTÜRÜN ÖZELLİKLERİ

-Kültür içgüdüsel, ya da kalıtımsal değildir, ö ğ r e n i l i r.

-Kültür, örgütlenmiş grup ve toplumlarda yaratılıp, paylaşılır, t o p l u m s a l d ı r.

-Kültür, kuşaktan kuşağa aktarılır, t a r i h s e l ve s ü r e k l i d i r.

-Kültür, ideal veya idealleştirilmiş kurallar bütünüdür.

-Kültür, ihtiyaçları karşılayıcı ve d o y u m sağlayıcıdır.

-Kültür, b ü t ü n l e ş t i r i c i d i r.

-Kültür, d e ğ i ş i r. Bu değişime uyum yoluyla gerçekleşir.

*UYGARLIK .

Uygarlık(Medeniyet); bazı toplumların ekonomik, siyasi, toplumsal, düşün ve sanat bakımından ulaştıkları ve bir ideal sayılan gelişme durumu.

Uygarlık ve kültür çoğu kez eş anlamlı olarak kullanılsa da, Uygarlık bir toplumun kültür düzeyini anlatmak için kullanıldığı gibi, (kültür kavramı XIX. yüzyılda kullanılmaya başlandığına göre) XIX. yüzyıla kadar geçerli olan tek sözcük, -Arapların Medeniyet(Medine-medeni), Batılıların Civilisation dediği- Uygarlıktır.

Uygarlık, evrensel olup, insanlığın ortak malıdır. Uygarlık, özleri değişik insan topluluklarının uzun süre içinde edindikleri evrensel bilgilerinin incelenmesi, ilerletilmesi ve paylaşılmasıdır.

İnsanların nicelikleri ne kadar çok olursa olsun, her topluluk uygarlığa yol açmaz. Bir topluluğun uygarlık aşamasına vardığını söyleyebilmek için, kendinde bazı koşul ve nitelikleri toplamış olması gerekir. Uygarlık denilince, birbirinden iki farklı kavram anlaşılır:

-Uygarlık, barbarlığın karşıtı olup, bu anlamda “uygar toplum” denilince, gelişme yolunda epey ilerlemiş, ideal ölçülere yaklaşmış bir topluluk anlaşılır.

-Uygarlık, bir toplumu başka toplumlardan ayıran, onun özgün yanını ortaya koyan, yaşam biçimlerinin, kullanılan alet ve teknolojinin, çalışma biçim ve yöntemlerinin, inançların, düşünsel ve sanatsal faaliyetlerin, siyasal ve sosyal örgütlenme biçimlerinin bütününün gelişmelere uygun, yani Çağdaş olmasıdır.

*UYGARLIĞIN DOĞUŞU

Tarih yazının icadıyla başlar, Uygarlık ise çok daha önce Ateşin bulunmasıyla başladı.

Yunan Mitolojisinde Prometheus, tanrılara karşı bir silah olarak kullansınlar diye, sadece tanrıların kullandığı ateşi insanlara armağan etmişti. Buna kızan baş tanrı Zeus, Onu Kaf Dağında bir kayalığa bağladı ve ciğerini hergün gagalaması için bir kartal gönderdi. İnsanlar da bu tanrısal gücü, Prometheus’un öcünü almada ve insanı köle durumuna düşüren bağlardan kurtarmada, aklın ışığıyla(rasyonel) doğayı yenmede, sonsuz yeniyi aramada kullanmaya başladılar ve başardılar. Bu nedenle, her yaratıcı insan bir ateş yakıcıdır. İlk Peygamberler, Hz.Musa, Hz.İsa, Hz.Muhammet, Konfüçyüs, Solon, Platon, Beyruni, İbni Sina, Galileo, Copernicus, Newton, Gandhi, Darwin, Einstein, Freud, Marx gibi bilge ve bilginler birer ateş yakıcı sayılır. Her ateş yakıcı, kendinden sonraki yaratıcı atılımları için bir başlangıç noktası ve atlama tahtası olmuştur. Hz.İsa Platondan, Rönesans düşünürleri ise Eski Yunan’dan, Roma’dan ve İslamiyet’ten ‘ateş’ almışlardır.

Uygarlık, Eski ve Yeni Dünyanın değişik yerlerinde, zaman zaman yakılan ateşlerin, her türlü sınırlar ötesinde, birbirine eklenen alevleriyle beslenip gelişmiş ve gelişmektedir. Ancak, hiçbir ateş başlı başına yüzyılların sınavına dayanamamış, er geç sönüp geçmiştir. Göçüp giden nice uygarlıklar ve dinler bunun tanığı olmuşlardır. Her sönen ateşin ilerisinde ve ufkunda başka ateşler yanıp insanlığa yeni gelişme olanakları, yeni mutluluk yolları getirmeseydi, dünyamız birbirine sadece içgüdülerini, biyolojik özelliklerini geçiren hayvanlardan farksız güdük bir insan soyunun korkunç kalabalığıyla taşardı çoktan.

Uygarlıkların temelinde dört etmen bulunmaktadır.

-Ekonomik Yapı: İnsanların “doğa” ile mücadelesini ve o mücadelenin ortaya çıkardığı ilişkileri içine alır. İşte insanların üretim etkinliklerinde kullandıkları araçlar ve teknik, bu etkinliklerin doğurduğu ilişkiler, giderek bütün bunları kapsayan üretim biçimi, uygarlıkların tanımında etkin olmakta ve uygarlıkların temel yapısını oluşturmaktadır.

-Değerler Sistemi: Siyasi ve hukuk kurumlar ile din, ahlak, felsefe, edebiyat, sanat gibi kültürü oluşturan tüm etkinlikleri içermektedir

-Din: İnsanlığın her döneminde uygarlıkları olumlu veya olumsuz yönlendirmiştir. Aydınlanma Dönemi’nden itibaren, Batı’da, ağırlığı gitgide artan laik anlayış, o uygarlığın en belirgin özelliği oldu. Buna rağmen, günümüzde bile, İtalya’da Katolikliğin, İngiltere ve ABD.’ nde ise Protestanlığın etkisi göz önüne alınmadan, o toplumların bazı olayları açıklamasız kalır.

Müslümanlığın yaygın olduğu ülkelerde, uygarlık, İslamlığın damgasını taşıyor. Bu ülkelerde uygarlık, uygulamalardaki önemli farklılıklara rağmen bugün de bir İslam uygarlığıdır. Afganistan’daki katı radikal uygulamalardan, Türkiye’deki rasyonel, çağdaş uygulamalara kadar geniş bir yelpaze de farklılık gösterse de, yine de bir İslâm uygarlığıdır.

-Bilim ve sanat:-Uygarlığı oluşturan diğer önemli etmen de, düşünce, sanat yaşam ve etkinlikleridir. Bu düşünce, sanat yaşam ve etkinliklerinin biçimi ve içeriği, uygarlıkları bir birinden ayırmada çok kez en başta gelen ölçülerden biri olmaktadır

-Uygarlık ve Kültürlerin Özellikleri:

* Uygarlık

.Kültürlerden oluşuyor
.Yazısı ve tarihi var
.Kentleşmiş bir hayat .
.Tekile varan evrensellik
.Bilim- teknoloji üretimi .
.Güçlü, egemen .
.Uluslarüstü .

* Kültür

.Uygarlığın parçası

.Töresel veya geleneksel

.Göçebe/ küçük yerleşme

.Çoğulcu bir çeşitlilik

.Bilim- teknoloji kullanımı

.Zayıf, bağımlı

.Ulusal

*UYGARLIKLAR

-MEZOPOTAMYA . . -M U ? (Kayıp Uygarlık) . . . -ÇİN

-MISIR . . -ATLANTİS ? (Kayıp Uygarlık). . . -HİNT

-ANADOLU . . . . . . . . . -İRAN

-YUNAN(GREK) . . . . . . . . . -TURAN

-HELLENİSTİK(Yunan+Doğu Med.) . . . . . . . . . . .. . . . . . -HUN

-ROMA . .... ........ .............................. -GÖKTÜRK

-BİZANS . . ................................................................................................ -UYGUR

-İSLÂM . . ............................................................................................. -MOĞOL
(DOĞUŞ-DÖRT HALİFE-EMEVİLER-ABBASİLER-ENDÜLÜS EMEVİLERİ)

-TÜRK-İSLÂM(SELÇUKLU-OSMANLI))

-BATI . . . . . . AMERİKA’DA

.Skolastik . . . . . -İNKA

.Hümanizma . . . . . -MAYA

.Rönesans-Reform . . . . . -AZTEK

.Aydınlanma

.ÇAĞDAŞ

BATI, Ortaçağ boyunca süren Skolastik Düşünceden, Batıdan Endülüs Emevileri, Doğuda Haçlı Seferleri aracılığıyla kurtulmaya başladı. Dinsel düşüncenin yerini, insan ve tabiat sevgisini işleyen Hümanizma aldı. İstanbul’un Fethiyle İtalya’ya giden Bizans bilginleri aracılığıyla İlkçağ Yunan eserleri incelendi ve Rönesans’ın temelleri atıldı. Uzun süren Din Savaşları’ndan sonra Reform Hareketleriyle Lâik anlayış benimsendi ve bilimsel çalışmalar da çığ gibi birbirini izlemeye başladı.

Uygarlığın ilginç tarafı, Dünyanın her yanında aynı anda etkin olmamasıdır. Batı da ivme yatayken, Doğuda diktir. Doğuda yatayken, Batıda diktir. Avrupa Ortaçağ’da Karanlık bir dönem yaşarken, Doğu tam bir Bilim Rönesansı yaşıyordu. Bu Rönesans Dönemi Türkler’in İslâm Dünyasına egemen olmasıyla daha da yüceldi. Dinin siyaset dışı tutulması, hoşgörü ve Bilim Adamlarının koruma altına alınması bunda etken olmuştur. Ne zaman Din siyasete alet edildi, ekonomik dengelerin de bozulmasıyla Doğu’da bilim çökmeye başladı. Batı ise aynı dönemde Coğrafi Keşiflerle ortaya çıkan Ekonomik zenginleşme ve lâik anlayışla Uygarlıkta yücelmeye başladı.

Türk-İslâm Dünyasında, Uygarlık Ateşini tutuşturan bilim adamları 4. bölümde işlenecek.

Ufukta hüzmeleri süzülen Aydınlık Türk Çağı’nı görmek dileğiyle, esen kalınız…

*KAYNAKLAR

-Büyük Larousse, C.23, Milliyet Yayını, İstanbul-1986

-Berke Vardar : Aydınlanma Çağı Fransız Yazını, Ankara-1985

-Celâl Aydın : Sosyal Bilimler, Doğan Yayıncılık-Ankara

-Charles Seignobos : Avrupa Milletlerinin Mukayeseli Tarihi,

Çev.Samih Tiryakioğlu, İstanbul-1960

-www.historicalsense.com/

 
Toplam blog
: 214
: 5488
Kayıt tarihi
: 03.08.08
 
 

Emekli eğitimci, araştırmacı yazar, şairim. Ülkemin cennet ile cehennemi bir arada yaşadığı bir zama..