Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '08

 
Kategori
Gelenekler
 

Cesaretin bedeli ve gönüllü cesaret

Cesaretin bedeli ve gönüllü cesaret
 

*****************************


Keşke, cesaretin bedeli bu kadar ağır ve bu kadar acımasız olmasa.

Hiç değilse arada bir cesaret edebilsek hayata meydan okumaya.

Her dönemde, her yaşta, her ortamda hiç birşeyi umursamadan.

Kimlik, kariyer, çevre, etiket ve daha bir çok şeyin hesabını yapmadan, her insanın eşit olduğu o noktalarda, yani duygudaşlıklarda, aslında yapmak istediğimiz şeyler çok farklıyken hep başkaları adına hiç de istemediğimiz kararları kabul etmek zorunda kalmasak.

Hatta o başkaları, normalde bizi hiç ilgilendirimiyorken, hayatımızdaki tek yerleri yalnızca ( ne derler) olan bu sıfatsız kişiler, kararlarımızda ne kadarda önemli yerlere sahip olabiliyorlar.

Tabandan - tavana, hiç ayırım yapmadan hepimizin hayatında var olan bu, ( ne derler).

Gözle görünmeyen zincirlerin birer halkası olarak nasılda kenetlemiş ve ne adilane bir şekilde eşitlemişler hepimizi.

Nasılda kanatırcasına ve acımasız baskılarla kilitlenmiş bileklerimize o göremediğimiz ama pas tutmuş kelepçeler.

Tabiki kurallar olmadan yaşanmaz olurdu dünya, elbetteki kurallarımız olmalı ama toplasak, çıkartsak, çarpsak, bölsek elimizde kaç şey kalırki acaba, yalnıca kendimiz için yaptığımız.

Hani şöyle, o ne der, bu ne yapar diye düşünmeden, herkesten, her şeyden arınmış yalnızca ve yalnızca kendimiz için kaç karar alabildik ki.

Aslında bizim kararımız diye böbürlendiğimiz, kaç kararımızın ardında gerçekten başkaları yok.

Cesaretimizi toplayıp isyan ettiğimizde nasılda sabote edilmiştir o -başkaları- tarafından, kırk yılda bir kendimiz için aldığımız kararlarımız.

Hatta hiç o konuya dahil olmaması gerekenler bile, acaip yardımlaşma ve dayanışma içerisine girerek en yakınlarımızla, nasıl da yerle bir etmişlerdir hayallerimizi elbirliği ile.

Peki biz, kaç defa başkaları veya o ( ne derler) pozisyonunda olup kaç kişinin hayallerini çaldık, belki de yerle bir ettik son umutlarını.

Ahh ne olur, bir kez olsun haykırabilsek içimizden geçenleri, dilimizin ucuna gelenleri söylememek için dilimizi ısırmasak...

. Hiç değilse bir defa haykırabilsek, korkmadan incinmekten veya incitmekten.

Ne olur bir tek defa sığınmasak, saklanmasak duvarlar ardına, saklandığımızı zanederek, aslında ne kadar aşikar görüldüğümüzü bir farkedebilsek...

Bize ait olmayan kurallara uymak zorunda kalmadan, bir kez yıkabilsek tüm gereksiz engelleri.

Hem, şu üç günlük dünyada dilimize pelesenk edip, hem de zamanı sonsuzmuş, sınırsızmış gibi o kadar kolay harcamasak.

Bunu ben kendime yüzlerce kez söyledim ama asla işe yaramadı.

İnadına tekrar ediyorum ve edeceğim, son nefesime kadar hem de.

Hani, çıkmayan candan umut kesilmez derler ya veya fakirin ekmeği umuttur hani.

Ben de, cesaret fakiriyim, umutlarım, avuntum olsun ahir ömrümde ve son nefesime kadar sürsün, kendime inat.

.Bıkmadan tekrarlıyorum dua gibi.

Hadi cesaret hadi, belki bu son seferidir at kendini, korkma, fırlat kendini, hızla geçmekte olan Bu Trenin son Vagonuna...

Kendimi fırlatacağımdan değil de, hayat benimle hep oyun oynadı ya, aklımca ben de hayatla oynuyorum, kurallara ve kuralcı bana inat.

Sevgilerimle

 
Toplam blog
: 10
: 4464
Kayıt tarihi
: 26.12.07
 
 

Cevap vermekte en çok zorlandığım soru bu işte, evliyim bir kızım ve bir oğlum var, Mersinliyim ve ç..