Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '13

 
Kategori
Öykü
 

Çeşm-i bülbül

Çeşm-i bülbül
 

deha20.com


İncecik, narin boynu üzerindeki uçuk mavi çizgileri, camın şeffaflığıyla, içiçe geçmiş, usta ellerden çıktığı belli bir Çeşm-i Bülbül'dü annesinin  hatırası. Ruhu olan, üzerinde göz nuru saklı, bir eserdi. Çocukluğundan beri duruyordu oysa ki ,annesinin evinde salondaki sehpanın üzerinde. Evde koştururlarken, hep azarı yerlerdi, 'Devirirseniz, bacaklarınızı kırarım, sakın! Gidin sokakta oynayın' . Melek ve kardeşi Enis çok korkarlardı onu kırmaktan. Ama yine de koşuşturmaktan geri kalmazlardı.

Beş yıl önce Melek'e annesi hediye etmişti onu, kendi, yuvasına uçarken. 'Bak kızım, bu sana benden hatıra olsun. Evinin güzel bir köşesine koy ve beni hiç unutma.' Melek bunu alırken, kafası uçuş uçuştu. Yeni bir hayata adım atıyor olmanın verdiği mutluluk, heyecan gibi etkenlerden dolayı, bir gün annesini kaybedeceği hiç aklına gelmemişti.

Şimdi ise, gözleri dolu dolu bakıyordu Çeşm-i Bülbül'e. Annesinin bu nadide parçayı kendisine hediye ederkenki ,yüz ifadesini gözlerinin önünden geçirerek. Yuvasına hep uğur getirmişti, en sıkıntılı anlarında iki kahve yapıp, karşılıklı koltuklarda, fiskos köşelerinde annesiyle dertleşmiş, sohbet etmiş, her defasında da içi aydınlanarak ayrılmışlardı günün sonunda köşelerinden. Annesinden güzel nasihatler almıştı burada. Suların her zaman berrak ve duru olmadığını, bazen fırtınaların çıkıp, masmavi suyu, kapkaranlık dipsizliğe dönüştürebidiğini öğrenmişti. Sakin olmayı, ayakta dimdik durabilmeyi, bilinenin aksine, kötü günde herkesin dost olduğunu, asıl dostun ise, mutlu günlerde senin mutluluğunu paylaşabilen, ardında desteğini gördüğün insanların dostların olduğunu şaşırarak öğrenmişti.

Yine böyle bir günde oturdu camın önüne. Ama annesi yoktu, yalnızdı artık. Melek annesini çok özlediğini ve rüyalarında bile görememekten çok üzgün olduğunu paylaştı Çeşm-i Bülbül ile. Son sözlerini Çeşm-i Bülbül'ü eline alarak içine doğru söyledi, sanki kulağına fısıldar gibi ve annesinin yadigarını öptü. Günün devamında da dışarı çıktı, çoktan unuttu sabahki yaşadıklarını. Akşam da kocasının gelişi, yemek, biraz tv ve sohbet derken, gün bitti ve uyku zamanı geldi. Melek rüyasında annesini gördü, uzun zamandan sonra. Konuşmadı, sadece sımsıkı ve uzun bir sarılıştı yaşadıkları. Sonra fiskos köşelerine geldiler kahvelerini alıp. Melek durmadan anlattı, içinde birikenleri, annesi ise sadece dinledi, uzun uzun sessizce. Sabah kalktığında Melek rüyasının etkisindeydi halen, içinde bir hafifleme, derin bir huzur hissediyordu. Soğuk suyla yüzünü yıkarken, içerden kocasının seslenişiyle irkildi. 'Aşkım dün bize biri mi geldi, fiskos köşende iki tane içilmiş kahve fincanı var.' Melek'in soğuk suyla açılan uykulu gözleri, bunu duyunca iyice irileşti. Bir gayretle, lavobonun kenarına tutundu düşmemek için. Yüzü bembeyaz olmuştu, hemen havluyla kurulayıp, salona uçtu sanki. Evet, sehpanın üstünde iki adet boş fincan vardı. Kocasına birşey belli etmeden, titreyen elleriyle fincanları aldı ve mutfağa gitti. O farkında değildi zaten, çoktan yatak odasına gitmiş giyinmeye başlamıştı bile.  Yine titreyen elleriyle, kocasına kahvaltı hazırladı, çayı koydu.

O gün kafası allakbullaktı. Korktu, evde de duramadı, yaşadıklarını sindirmeye çalışıyordu. Boş boş vakit geçirdi etrafta, alışveriş merkezine gitti, saçlarını boyattı. Hiç kimseyle konuşmak istemedi, telefonunu kapattı saatlerce. Sadece kocasına haber verdi, merak etmesin ve uzun uzun birşeyler anlatmak zorunda kalmasın diye. Tüm bu anlaşılmaz ve ürkütücü olaya rağmen, içinde tarifsiz bir hafiflik hissi devam ediyordu. Sanki taşlar yerine oturmuştu. Hayata dair telaşları, gün içinde yaşadığı çok basit sebeplerle oluşan öfkeleri, kırgınlıkları yok olmuştu. Sular durulmuştu sanki. Yaşadığı şeyin büyüsünü korumak ve bozulmasından duyduğu korkuyla hiç kimseye birşey söylemedi günlerce. Fiskos köşesinden bile uzak kaldı. Sonunda bir salı günü yine kahvesini yapıp, geçti Çeşm-i Bülbül'ün karşısına. Uzun uzun ve içine sindirerek sohbet etti yine. Bir yandan da 'Acaba deliriyor muyum?' diye düşünüyordu, kendine bile itiraf edemeyerek. Sohbeti yine Çeşm-i Bülbül'ü eline alarak ve içine annesini çok özlediğini ve keşke bir çocuğu olsa da birlikte büyütebilseydi, şeklindeki dileğiyle bitirdi, onu öptü ve yerine bıraktı. Gece gördüğü rüyada yine annesiyle birlikteydi. Hem de Melek'in kucağında pembe tulumu içinde, minicik gamzesiyle gülümseyen bir kız bebekle birlikte. Onunla keyifle oynadılar, sevdiler. Sabah kalktığında yine mutlu ve kuş gibi uyandı Melek. Koşarak salona, fiskos köşesine gitti. Sehpanın üstünde mama dolu bir biberon görmesiyle yere yığılması bir oldu. Kocası endişeyle koşarak, yanına geldi. Uyanırken Melek annesinin sesiyle kendine geldi, gözlerini açtığında başucundaki kocasıydı. Bir yandan kolonya koklatıyor, bir yandan bileklerini ovuyor ve 'Melek, karıcığım iyi misin?' diye sesleniyordu. Kanepeye uzandı Melek eşinin yardımıyla. Öğleden sonraya kadar gelemeyeceğini bildirdi işe endişeli adam. Birlikte hastanenin yolunu tuttular, Melek hiçbirşeyi olmadığını defalarca söylemesine rağmen. Tansiyonu ölçüldü, kan tahlili yapıldı, muayene edildi. Sonra doktor elindeki bilgilerle onları kabul etti, karşısına oturttu. 'Merak etmeyin, ilk aylarda olabilir böyle olaylar bazı hamilelerde.' dedi. Melek ve kocası birbirine baktılar, bir an. Sonra haftalardır biriktirdiklerini kusar gibi Melek ağlamaya başladı. Kocası ise çok mutluydu, ellerini tutup, 'Herşey çok güzel olacak, her an yanında olacağım.' dedi, sarılıp kaldılar bir süre. Dönüş yolunda Melek kocasına herşeyi anlattı yolda, heyacana kapılarak. O günden sonra Çeşm-i Bülbül bir daha mucizelerini sunmadı onlara. Ama en büyük mucizeyi yaşamışlardı zaten, Melek annesini zaman zaman görüyordu kendiliğinden rüyasında. Annesi Çeşm-i Bülbül ile vermişti güzel haberi, kızının olacağını onunla direkt paylaşmıştı işte. Bir kızın annesiyle paylaşmak isteyebileceği en özel mucizeyi.

 
Toplam blog
: 46
: 826
Kayıt tarihi
: 07.08.12
 
 

Küçük bir gülümseyiş ya da farkındalıklar yaratacak atıştırmalık öyküler yazmayı planlıyorum, bun..