Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Çeşme'de turkuazlara bulanmak...

Çeşme'de turkuazlara bulanmak...
 

Annem , " senin canın sokakta çıkacak, bi gün " derdi , bana hep.


Göbek bağımı sokaklara atmış olmalı zahir. Belki bi göle, denize ya da ormanın içine...

Kimbilir ?

Çeşme'de türkuazlara bulanmak fikrine, kim hayır diyebilir ki?


Ben de diyemedim tabii, göbek bağı denize atılmış bi insan olarak.


Sabahın 6'sında düştük yollara, Ülkü ile.


Ama bu sefer program hazır. Taaa geçen yıldan keşfetmişim , gideceğimiz yerleri. Bütün kış, düşlerini kurmuşum denize sıfır, yerlere kadar camlı odalı pansiyonumun. Biliyorum yine dolunay zamanı, yattığım yerde , gümüşe kesen denizi seyretmekten ve yakamozların parıltısından uyuyamıyacağım...


Saat 10.00'da varıyoruz, pansiyonumuza. Üstümüzü değiştirip hemen fırlıyoruz. İstikamet, AYA YORGİ KOYU.


Aya Yorgi, Çeşmenin en güzel koyu bana göre. Tepede eski bir manastır kalıntısı var. İsmini oradan alıyor. Denizi , hem diğer koylara göre daha ılık hem de daha az tuzlu. Yaptığım araştırmalar sonucu, deniz suyunun içine tatlı kaynak suyu karıştığını öğreniyorum.



Çimenlerin üzerinde sereserpe yayılıp güneşlenmeyi- gölgelenmeyi tercih edebilirsiniz ya da benim gibi iflah olmaz bir deniz kuşu iseniz , tahta iskeleyi ve puf minderleri tercih edersiniz ki iki adımda denize dalıp dalıp çıkasınız.


Çeşme, her daim esen imbatı ile hiç bunaltmıyor. Arada bi şemsiyeler denize uçsa da , 40 dereceyi aşan sıcaklıkları yaşadığımız haftadan sonra , tenimi okşayan imbata teslim olmak harika bi duygu, Aya Yorgi'de.


Arif'in Yerini tercih etmekle ne kadar isabetli davrandığımız, sempatik ve yakışıklı garsonumuz sevgili Mehmet'in servis ve ilgisi ile anlaşıldığı gibi , birazdan yediğimiz ızgara sardalye balığı, ege salatası ve harika spagetti ile de ortaya çıkıyor.


Denizde arkadaş olduğumuz minik Meriç Naz'ımız da bizimle aynı fikirde olmalı ki, anasının memesini emdiği yetmiyormuş gibi, spagettilerimize gözünü dikiyor ve bütün sevimliliği ile avuçlayıp, ağzına dolduruyor.



Aya Yorgiye kanabilmek , doyabilmek ne mümkün ! Müzik dozunda, servis harika, yatak kadar rahat şezlonglarımıza serdiğimiz vücutlarımızı imbat okşuyor ifil ifil. Deniz deseniz, türkuazdan başlayıp , kobalt mavisi sonrada ultra marine uzanan , mavinin en sıcak tonundan en soğuk soğuk tonuna kadar yaptığı armonilerle, ressam geçinen bana nazire yapıyor.


Dalıp dalıp çıkıyorum karabataklar gibi. Zor vedalaşıyoruz kendisi ile.

Paket programımızda akşam Alaçatı, ertesi günde tekne turu var. Muhteşem alaçatı gecesini bir başka yazıya bırakarak, pazar sabahı Çeşme koylarının peşine düşüyoruz.


Koylara ulaşmak, pek de göründüğü kadar kolay değil. Bir saat kadar, açık denizde kocaman teknemizin en tepesine ulaşan dalgalarla boğuşuyoruz. Dalgalar vücutlarımızı ıslattıkça, hep bir ağızdan bağrışıyoruz. Adrenalinler en üst seviyede. Derken... yavaş yavaş sakinliyor hırçın Ege. Uslu çocuklara dönüyor. Ve kıpırtısız, türkuaz kollarıyla sarmalıyor bizi yeniden.


Teknemiz gençlerle dolu. Onların enerjisi, bize de bulaşıyor. Şarkılar, oyunlar, sohbetler. Karaada, Mavi koy, eski adıyla Goni yeni adıyla Eşek adasında türkuazlara bulanıyoruz hep birlikte. Ve her koyda başka bir maviyi keşfediyoruz dala çıka.

Gün bitiveriyor.


Hüzünlü martıları peşimize takıp, limana dönüyoruz...

Dünya yaşamakla tüketemediğimiz bir sevgili.



Her köşesinde bir başka renk, her denizinde bir başka dalga, her kuytusunda bir başka insan yüreği...

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..