Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '10

 
Kategori
İzmir
 

Çeşme'nin En "Sıkı" Plajı

Çeşme'nin En "Sıkı" Plajı
 

Fotoğraf: Aydın Sevinç


Hayatım boyunca hatırı sayılır derecede gezip, tozmuşluğum, görüp, geçirmişliğim var diyebilirim rahatlıkla. Özellikle de Ege ve Akdeniz sahil bölgesinde, hele hele de İzmir çevresinde. Yüzlerce sahil-plaj işletmesi gördüm, hizmetlerinden yararlandım. Ama burası bir farklı, bir başka sormayın gitsin.

Bahsettiğim mekan Çeşme-Dalyan’da. “Hacettepeliler Koyu” olarak bilinen, ünlü “Aya Yorgi Koyu” ile “Dalyan” arasındaki enfes koyda bulunuyor. İsimlerini “Sera Pilaj” koymuşlar. Kendi sloganları ile “hayatı Pi’ye alıyorlar”.

Şezlong, güneşlik, masa, sandalye kapasiteleri oldukça yüksek. DJ yönetiminde müzik yayınları, kafe-bar-restoran hizmetleri, duş-tuvalet-kabin gibi bir plaj işletmesinde olmazsa olmaz ayrıntıları, otoparkları kısaca herşeyleri mevcut. Oldukça kalabalık da bir personel kadroları var.

Fiyatları, Çeşme standartlarına göre normal seviyelerde. Yalnız acayip bir takıntıları var, bence onları benzer mekanlara göre çok ama çok farklı kılan. Bu farklılığın özeti aslında, plajın her tarafında görebileceğiniz uyarıcı tabelaların dilinden yansıyan yandaki fotoğrafta, ayan-beyan ortada.

Tesise gelen müşterilerin, dışarıdan yiyecek-içecek getirmelerine fena halde “kıl oluyorlar”. Bu aslında çok anormal bir şey değil. Ama burada durum cidden farklı. Tesise giriş yapan insanların direkt ellerine, çantalarına odaklanıyor garsonlar. Hani gıda maddelerine duyarlı bir X-Ray cihası olsa eminim yirmi-otuz tane koyarlar tüm giriş noktalarına. Belki de vardır, bir araştırsınlar bence.

Üzerinizde herhangi bir yiyecek-içecek maddesi tespit ederlerse yandı gülüm keten helva. Ha yüz gram toz esrarla yakalandınız ha bir tabak zeytinyağlı sarmayla. Direkt sizi tesise alamayacaklarını ifade ediyorlar. “<ı>Ya hocam, bizim çocuklar kahvaltıda kumru yemek ister, var mı sizde?” falan diyecek oluyorsunuz; “<ı>Ayvalık tostu var bizde onu yesinler” deyip konuyu çözüyorlar(!).

Hatta şezlongumun yerini değiştirmeye kalktım son gittiğimde, görevli kardeşim hemen yanımda bitti. Zaten pek ayrıldıkları yok yanımızdan ya. Zulamda kan ter içinde asi bir ekmek arası kuru köfte çıkar mı acaba diye. Acaba dedim yanlış bir şey mi yaptım kendi kendime. Öyle ya biz böyle yerlerin acemisiyiz, yol, yordam, adap, görgü, racon bilmeyiz(!).

“<ı>Bir sakıncası var mı acaba sizin için?” dedim. Ne diyecek diye merakımdan. Kendisini iyiden iyiye havaya sokan güneş gözlüklerinin ardındaki gayet cool bir tavırla “<ı>bence problem yok ama niye değiştirdiniz” falan diye mırıldandı, rahatsız olduğunu çok aşikar bir şekilde belli eden beden diliyle.

Ortam çok güzel. Deniz harika. Çeşme’nin diğer yerleri gibi tıklım-tıkış değil mekan. Mutfakları da fena değil. Ama bu gereksiz kasma durumu vallahi beni rahatsız etti.

Biliyorum her ne kadar otoparktaki araçlardan, şezlong ve şemsiyelerden hatırı sayılır bir para kazansalar da yiyecek-içecekten de kasayı doldurmak istemekteler. Çok da anormal bir durum değil oradaki şartlara göre 33 cl.’lik birayı 7-8 liraya satmaları mesela. Ama neredeyse nazi toplama kampı gibi insanları bu denli kasmalarını doğrusu ben yadırgadım.

Sabahtan akşama kadar orada vakit geçirmek isteyen bir insan zaten illa ki oradan yiyecek-içecek sipariş etmek isteyecektir. Bu denli rahatsız edici olmaya gerek var mı, takdir sizlerin dostlarım.

tüm İZMİR yazılarım için tıklayınız

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..