Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '09

 
Kategori
Gelenekler
 

Çeşmeler yaptırdım…

Çeşmeler yaptırdım…
 

Yenice'de bir çeşme.


Yolların kenarlarına, cadde ve sokakların dirseklerine, insanların en çok uğradıkları yerlere yapılan çeşmeler…
Bütün canlıların emrinde olan, gece gündüz bıkmadan akan çeşmeler…
Kimisinin suyu çok, kimisinin suyu az, kimisi de kurumuş çeşmeler…
Sessizliğin ve yalnızlığın kol gezdiği bir yerde şırıltısı ile türkü söyleyen çeşmeler…
Bir hayatın sürdürülmesine, sürekli katkı yapan çeşmeler…
Kuşları, etrafına toplayan çeşmeler…
En yaban bir canlının bile, dostu olan çeşmeler…
Herkesin dostu olan çeşmeler…
Çeşmeler…
Çeşmeler…
Sahipsiz, isimsiz çeşmeler…
Bir olayı, bir kişiyi hatırlatan çeşmeler.
...

Şarkılara, türkülere konu olmuştur, ”çeşmeler.”
Âşıkların buluşma yeridir, eski zamanlarda.

“Köprüler yaptırdım, gelip geçmeye.
Çeşmeler yaptırdım, suyun içmeye.”

70 yıllarda arabesk müziğin temsilcisi sayılan, şimdilerde şarkıları paylaşılamayan Ferdi TAYFUR’un, çıkış şarkısı olan;

“Susadım çeşmeye, varmaz olaydım.
Elinden bir tas su içmez olaydım.

Çeşmenin başına bir güzel inmiş,
Taramış zülfünü suya düşürmüş.” Gibi güzel sözleri olan şarkıyı ezberlememek haksızlık olurdu o günlerde.

Bir Antalya türküsü;
“Çay benim çeşme benim
Aman derdimi deşme benim
Hakikatli yar isen
Aman önümden geçme benim”
dizeleriyle başlar.

Bir UŞAK türküsü ise şöyledir.
Çeşmeden dudu geçti
Elini yudu geçti
Çeşmem seni yıkarım
Dudum ne dedi geçti.”

Edebiyatımızda da ”Çoban Çeşmesi” (F.Nafiz ÇAMLIBEL) gibi şiirler de vardır.

Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi.
Ey suyun sesinden anlayan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi?

Gönlünü Şirin'in aşkı sarınca,
Yol almış hayatın ufuklarınca;
O hızla dağları Ferhad yarınca,
Başlamış akmağa çoban çeşmesi.
….

Devam eder şiir.

Bozkırın ortasında, sarı sıcakta, sabırla, ince bir çizgi gibi akan çeşmenin değeri biçilir mi?
Orman içlerinde, tarlalarda, yol kenarlarında her nerede olursa olsun, ”çeşmeler” hayatın ve canlılığın en aktif olduğu yerler değil midir?
Keklikler, ceylanlar ve geyikler hep pusuya çeşme başlarında düşürülmezler mi?
“Yaşam” ve “ölüm” yan yanadır çeşme başlarında.
Çeşme başları, ”Hayatın ta kendisidir.”

Çeşmeler; bizim “Türk Kültürü” içinde önemli bir yer tutar.
Bizim kültürümüzde çeşmeler, insana ve diğer canlılara verilen değerin önemin bir göstergesidir.
“Selçuklu ve Osmanlı Kültürü” içinde, çeşmelerin çok büyük önemi vardır. Türkler çeşmeden içilen suyun en büyük hayır (sevap)olduğuna inanmışlardır. Şehirlerin önemli noktalarına, ”Sebil Çeşmeler” yapılmıştır. İnsanların bu çeşmelerden faydalanması sağlanmıştır. İstanbul’da Osmanlı döneminde yapılan bazı çeşmeler, mimari yapısıyla hala birer sanat eseri olarak hizmet vermektedir. ”Sebil” demek; bedava demektir. Herkesin ücretsiz olarak yararlanması için yapılan çeşmelere, su içilen yere de “sebil” denmektedir. Yapısına göre; ”sersebiller” ve de ”selsebiller’de” vardır.

Günümüzde artık su, ”pet şişeye” girdi. Büyük damacanalarla evlere servis ediliyor. Artık su parayla satılıyor. Hem de “sütten” daha pahalı. Öyle her yerde, Yenice’deki gibi ”şaldır şaldır” akan çeşmeler yok. İstanbul gibi büyük kentlerde, parasız su bulup içeceğim derseniz, yandınız. Ya susuzluktan ölürsünüz ya da bedava su içip mevta olabilirsiniz.

Öyle her yerde Yenice’deki gibi, kaynak suyu akan çeşmeler bulmak mümkün değil. Öyle “bedava” akan çeşmeleri hiç bulamazsınız. “Bedavalar” eski günlerde kaldı artık. Birde Yenice’de var, ”bedava su.”

İşi fazla sulandırmayalım.
İstanbul’da birer sanat eseri olması nedeniyle, birkaç çeşme hakkında bilgi vereyim size.

Sultan Ahmet (3.Ahmet)Çeşmesi; İstanbul'da Topkapı Sarayı'nın giriş kapısı ile Ayasofya arasında III. Ahmet tarafından inşa ettirilen çeşmedir. Türk rokoko tarzının en güzel örneklerinden olan çeşmenin yapım tarihi 1729'dur. Mimar Ahmet Ağa tarafından yapılmıştır.

Alman Çeşmesi; İstanbul’da Sultanahmet Meydanı`nda, Sultan I. Ahmed Türbesi`nin karşısında yer alan tarihi çeşme. Alman İmparatoru II. Wilhelm'’in sultana ve İstanbul’a hediyesidir. Almanya’da yapılıp 1901’de İstanbul’daki yerine monte edilmiştir. Neo-Bizanten üslubunda bir çeşmedir; içerden altın mozaikle süslüdür.

Tophane Çeşmesi; İstanbul’un Tophane Meydanı’nda yer alan Sultan I. Mahmut tarafından 1732 yılında yaptırılmış, bir meydan çeşmesidir. İstanbul’un üçüncü büyük çeşmesidir.

Yurdumuzun çeşitli il ve ilçelerinde bulunduğu yere ismini vermiş, her biri birer sanat eseri olan çeşmelerle doludur.

Günümüzde artık birer “sanat eseri” olabilecek nitelikte çeşmeler yapılmıyor.
“Uzun bir plastik boru, bir hazır kurna, iki torba çimento, on tuğla al sana bir çeşme?!”
Tepe tepe kullan. Adı “Çeşme mi çeşme, Derdimi deşme.”

İstanbul'da hüküm süren hemen hemen her sultan, sadrazam, valide sultan ve diğer ileri gelenler Osmanlı kültüründe, sosyal yaşantısında ve mimarisinde önemli yer tutan; döneminin ekonomik, sosyal ve siyasi gücünün göstergesi birçok çeşme yaptırmışlardır.

İstanbul’da yapılan çeşme çeşitleri şöyledir. “Duvar Çeşmesi, Köşe Çeşmesi, Meydan Çeşmesi, Namazgâh Çeşmesi, Oda Çeşmeleri Sütun Çeşmeleri, Selsebiller.“
Genellikle, yapılan çeşmelerin çoğu, ”Meydan Çeşmeleridir.”

Her çeşmenin bir de ”kitabesi” vardır. Bu kitabede yaptıran kişi, yapıldığı yıl, bir dua, bir şiir yazılabilir.

Piknik yapmak, dinlenmek ve eğlenmek için genelde “çeşme başları” seçilir.
Çeşmenin suyu güzelse, ağaçların gölgesi koyuysa, moralinizde düzgünse daha ne istersiniz, ”Allah'tan.”
Bir çeşme başında, farkına varın güzelliklerin.
Çeşmelerin su sesinden başka, ”dili” yoktur.
Bizler çoğunlukla her gün suyunu içtiğimiz çeşmenin farkında değilizdir. Suyu nereden gelir? Kim yapmıştır?
Bizim bildiğimiz bir şey vardır. ”Çeşmenin etrafında” oturmak. Suyunu içmek. Araba yıkamak. Suyundan eve götürmek .”Ohhhh! Güzel suymuş” deyip deyip çekmek.
Bizler su içmeden ”besmele” çekeriz. Suyu içtikten sonra da ”Yarabbi Şükür” deriz.
Suya, ”şükür” ederiz.

Peki! Çeşmelere hak ettiği saygıyı gösteriyor muyuz?
Nerde!
Çeşmelerin durumu çok kötüdür. Birçok çeşmeden, “su yerine gözyaşı” akar sanki.
Çeşme, çeşme olduğuna pişman olur, bizim elimizde. Etrafını kullanılmaz hale getiririz.
Çeşmenin dili bir çözülse: ”Etrafıma çöp atmayın. Havuzumu çöple doldurmayın.” diye bağırır.
Herkes çeşme başında oturur, çöp bırakanlara sitem eder. Çöpünü de bırakır gider.
“Çeşmeleri ve etraflarını temiz tutun.” Çocuklarınıza, her yere çöp atmama alışkanlığı kazandırın, diye birde ders vereyim size.

Yenice’miz ve köylerinde, ”hayır” olsun, yapılan iyilik ve alınacak sevap daim olsun diye, birçok insanımız tarafından “çeşme” yaptırılması gelenek olmuştur.
Çeşmeye yaptıran kişinin ve ailenin adı yazılır, çeşmenin önüne.
Artık, “o çeşmenin çevresi o kişi veya ailenin adı” ile anılır.
Küçük gibi görünen “büyük eserlerdir” çeşmeler. Bu çeşmeleri yapan ve yaptıran insanlarda ”büyük insanlardır.”

Ben, “Suyunu içtiğimiz” çeşmeyi tanımamız gerektiğine inanıyorum.
Her çeşmenin, ”hikâyesi” nesilden nesile aktarılmalıdır diye düşünüyorum.

Bu nedenle sizlere Yenice’de ilgi odağı olan bir ”çeşmeyi” tanıtmak istiyorum.
Önce sizlere bildiğim bazı çeşmelerin isimlerini vereyim. Merak edenler, bu çeşmelerin hikayelerini öğrenebilir.
“Mahmutoğlu Çeşmesi, Atalaylar Çeşmesi, Gazi Çeşmesi, İdris Dayı Çeşmesi, Dostlar Çeşmesi, Hacı Ahmet Çeşmesi, Hacıoğlu Çeşmesi, Üç Çeşmeler, İbrahim Bodur Çeşmesi, Ahmet Demirbaş Çeşmesi, Kalkım’da Yunus Emre Çeşmesi, ”……”
Daha yüzlerce çeşme.

Gelelim bilinen bir çeşmenin hikâyesine:

“İdris Dayı Çeşmesi”

Yenice-Çan yolu üzerindedir. Yenice’ye 3 km uzaklıktadır. Çan’a giderken sağ taraftadır. Eski yolun üstündedir. Etrafı çam ağaçları ile kaplıdır. Çamların gölgesi çok güzeldir. Manzarası, insana huzur verir. Piknik alanı olarak düzenlenmiştir. Ulaşımı kolaydır.
Çeşmenin suyu soğuktur. İçimi güzeldir. Dört mevsim suyu akar.
Çeşmenin kitabesinde, ”İç Suyunu Şükret Ulu Allah’ına/Su Uğruna Genç Yaşta Canını Veren/İdris Dayı Ruhuna/Bilirsen Ve İstersen Oku Bir Fatiha. 1982 Mehmet BODUR” diye yazmaktadır.
Çeşmeye adı verilen, “İdris Dayı” kimdir? Bu ismi İdris dayı diye okuduğunuzda, amca/dayı gibi anlamayın. Çeşmeye adı verilen kişinin Adı: İdris, soyadı: Dayı
İdris Dayı, Yenicelidir. 10.09.1946 tarihinde Nevruz Köyü’nde, kazma kürekle, bir çeşme için su getirme çalışmaları sırasında, kazılan su kanalındaki bacanın göçmesi sonucunda, toprak altında kalıp ölmüştür. “İdris Dayı” 28 yaşında hayatını kaybetmiştir. Yenice’de taksicilik yapan, Enver Dayı’nın babasıdır. Enver Dayı’nın oğlunun adı da İdris Dayı’dır. Babasının adını vermiş oğluna.

“İdris Dayı, Nevruzlu Mehmet BODUR’ un arkadaşıdır.(Mehmet BODUR, Çanakle Seramik Fabrikaları kurucusu İbrahim BODUR'un abisi) Öldüğü zaman Mehmet Bodur yanındadır. O günlerde Mehmet Bodur, arkadaşının ölümüne çok üzülmüştür.

Mehmet BODUR, bir gece rüyasında, genç yaşta çeşme kazarken ölen arkadaşını görmüştür. Arkadaşı, Mehmet BODUR’ dan “kendisi adına bir çeşme yaptırmasını” istemiştir. Mehmet BODUR’ da bu çeşmeyi yaptırmıştır. Çeşmeye de arkadaşının adını vermiştir.” “İdris Dayı Çeşmesi”

Küçük bir hikâye değil mi?
Bu Dünya’da, “28 yıl yaşayan birisine” göre büyük hikâye.
Uzun ömür sürdürüp de adı bilinmeyen, anılmayan insanlarda var bu âlemde.
“Su gibi aziz olmanın” güzelliğini bir çeşmede bulmuş “İdris Dayı.”
Bir çeşmeyi yapanda, yapılmasına neden olanda, “her gün duasını alıyor” ziyaret edenlerin.
Su içenlerin…
Kana kana su içenlerin…
Yudum yudum, suyun tadına varanların…
Yüzlerine su serpenlerin…
Kuşların… Kurtların… Börtü böceğin…
Her gün, “duasını” alıyor.

“SU” gibi, başka bir hayır var mı?

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..