Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Cevap bekleyen iki soru?

Cevap bekleyen iki soru?
 

Geçen akşam arkadaşlar çağırınca kıramadım gittim. İki-üç sene olmuştu top ayağıma değmeyeli. Eğlenceli bir halı saha maçı, gecemize renk kattı. İlçemizde baharın bu ilk günlerinde yapacak daha güzel bir şey olduğu da söylenemez. Amaç da güzel bir saat geçirmekti. Futbola aşık biri sayılmam, oturup seyretmek için önemli bir sebebim olmalı ancak futbol sporunun " hayat" ı örneklediğini düşünür, gündelik yaşamımda karşılaştığım olayları futboldaki kararlarla özdeşleştiririm kimi zaman...

Bu sefer tam tersi oldu. Futboldan yola çıkarak bir varsayımı kanıtlamaya doğru yol aldım. Sizinle de paylaşmak istedim...

Olay: ...ve top out' a çıktı. Kaleci topu bir an önce oyuna sokmak için hemen en yakınındaki arkadaşına veriyor ama araya giren rakip oyuncu topu çalarak boş kaleyi dolduruyor... Goooooooool???

İtirazlar, kısa bir tartışma...

Soru 1: Profosyonel bir karşılaşma olmadığı ve bahsine oynanmayan bir maç için atılmış ya da atılmamış golun ne önemi var?

Soru 2: Sıradan bir oyun olsa bile oyun oyundur. Yapılan hata kabul edilmeli ve bu gol sayılmalıdır. Yoksa boş yere oynamanın ne önemi var?

Buyurun cevaplayın...

İlk soruyu soran orta yaşlı oyunculardan golu yiyenler, golu kabul ederken; golu atan takımdakiler, golu saymadılar. İkinci soruyu soran genelde genç oyunculardan golu yiyen takımdakiler, golu kabul etmediler; golu atan takımdakiler ise gol oldugu konusunda ısrarlıydılar...

İşte bu noktada hayat görüşü devreye giriyor! İlk soruyu soranlar olayı kendi aralarında kolayca karara bağlarken, ikinci soruyu savunanlar arasında kısa sürelide olsa bir tartışma yaşanmış ve fikirler çatışmıştı.

Öncelikle kalecinin topu bir an önce oyuna sokma isteği (1), rakip oyuncunun bunu farkederek müdahalede bulunması (2), topu güçsarf ederek alıp gol atması (3) ve golun sayılıp sayılmama tartışması yaratılması (4) tamamen "HIRS"la alakalı bir durumdur. Ve bu durum ister istemez ortamda gerginlik yaratmıştır.

Dolayısıyla buradan şu sonuca varmak mümkündür: Hırslı insan, herşeyin olması gerektiği gibi yapılmasını isteyip, olması gereken gibi davranır. Kurallara uyma, hayatı önemsemek gerekliliği, bize başarılı olmak için çizilen yoldur. Bu insanlar başarılı olur. Hatta başarılı olmak için ebeveyn çocuklarına biraz hırs teklif eder. Ancak bu insanlar elde etmek istediklerini (gol atmak) elde edemeyince (gol atamaz yada attığı gol sayılmazsa) hırçınlaşıp ortamı gergerler. Hırs öfkeye davetiye çıkarır.

Diğer taraftan sadece rahata ermiş ve görmüş geçirmiş, hayat tecrübesi olan insanlar gibi, aslında hayatın kalp kırmak kadar uzun sürmeyeceğini farkedenler -ki biz onlara geniş görüşlü insanlar diyoruz- olayları ve sorunları mümkün olduğu en kestirme şekliyle çözüme ulaştırarak asıl önem verilmesi gereken değerlere sahip çıkarlar.

Nitekim, maçta atılan gol sayılmadı. Tartışan arkadaşların tartışması bir an önce söndürülerek oyun aynı heyecanla devam etti ve bitti. Ancak hayat hala devam ediyor. Avrupa Birliği ve Amerika soru2'yi savunurken, Türkiye ve diğer henüz üçüncü olabilen dünya ülkeleri insanları başarı uğruna soru1'de takılıp yoruluyor. Belki de bazı şeyler için bu kadar hırs yapmamalıyız, kafamızı kaldırıp ve eksiklerimizi kabul bunları telafi etmek için çalışmalıyız. Zaten Atatürk de Türk Milleti hırslıdır dememiştir. O, bizim çalışkan ve zeki olduğumuzu vurgulamıştır.

 
Toplam blog
: 68
: 4699
Kayıt tarihi
: 14.01.07
 
 

Tıp doktoru ve iki senedir online sağlık danışma hizmeti veren  sitesinin yöneticisiyim. Sık ka..