Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '12

 
Kategori
İnançlar
 

Cevapsız sorular....(3)

Cevapsız sorular....(3)
 

arsiv.sabah.com.tr


 

"Selamünaleyküm hocam."
 
"Aleykümselam, da  sen böyle selam vermezdin evladım."
 
"Hocam, geçenlerde yeni hacı olmuş bir büyüğüm telefonda "Selamünaleyküm" diye söze başladı, bir süre konuştuktan ve konuşmayı bitirdikten sonra yine "Selamünaleyküm" diye sözünü bitirdi. İnsanlara bu şekilde mi selam vermek gerekir?
 
"Öyle bir şart yok evladım.. Merhaba, günaydın gibi kelimeler de kullanılabilir selam vermek için."
 
"Tanımadıklarımıza da selam vermeli miyiz hocam?"
 
"Dinimize göre selam vermek sünnettir evladım. Bir topluluğa girerken selam vermek caizdir. Ama kalabalık kentlerde tanımadığımız kimselere selam vermek pratikte pek mümkün görülmüyor. Köy gibi yerlerde insanlar birbirlerini tanıdıklarından selam vermeleri doğaldır."
 
"Hocam, şimdi gençlere bakıyorum da, birbirlerine "Hay", "Bay" diye selam veriyorlar."
 
"Hay arapçada hayat demektir. Ama "Bay" diye bir selam bilmiyorum."
 
"Yok hocam, onlar yabancı dilde selamlaşıyorlar. Yani Hay , at kişnemesi gibi yazılıyor. "Bay" da "Bye" olarak yazılıyor. Bu şekilde selamlaşmak caiz midir hocam?"
 
"Ülkemizde kendi dilimizde selamlaşma varken, neden bu şekilde selamlaşılır? Onu anlamıyorum. Ama yabancı ülkelerde bu şekilde selamlaşma pek tabii ki doğrudur."
 
"Hocam hiç sormayın. Ben İngiltere'de bir kasabada bir süre yaşadım. Orada beni tanımayanlar bile bana selam veriyorlardı. Bir de gavur diye adamları küçümseriz."
 
"Allahın selamı her yerde aynıdır evladım. Bu arada sen bana boşuna gelmezsin, herhalde selam şekilllerini sormak için gelmedin."
 
"Hocam, sen de amma cinsin ha. Hemen bir şey için geldiğimi anladın."
 
"Alıştık artık, sor bakalım bu defa ne soracaksın?"
 
"Hocam, kadınlar nasıl dövülür?"
 
"Bu ne demek şimdi?"
 
"Yani karılarımızı nasıl dövmeliyiz?"
 
"Şimdi nereden aklına geldi böyle bir soru sormak?"
 
"Dün gece üst komşumuzdan dayak ve ağlama sesleri geliyordu. Adam karısını dövüyordu. Biz de polise haber verdik. Polis geldi. Kapıyı adam açtı. Komşuların şikayetinden bahsetti. "Sen karını mı dövüyorsun?" dediler. Adam da "Ben karımı dövme hakkını Kutsal kitabımızdan alıyorum" demez mi? Daha sonra karısını çağırdılar. Kadın herhalde elini yüzünü yıkayıp, üstünü başını düzelttikten sonra geldi ve polislerin "Şikayetçi misin?" sorusuna "Hayır" cevabı verdi ve ekledi. "Kocam beni hem sever, hem de döver" dedi. Şimdi, hocam, kutsal kitabımızda eşlerin dövülmesiyle ilgili bir ayet var mı?"
 
Bir ayet var ama, o ayette karılarınızın ağzını burnunu kırın demiyor. Ayet şöyle:
 
"(Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün."
 
"Hafifçe dövün demekle ne demek isteniyor hocam?"
 
"Şimdi evladım, bu konuda değişik görüşler var. Bana sorarsan bu dövme işi sembolik. Ama bazı kişiler kadının misvak veya mendil benzeri şeylerle dövülebileceğini söylüyor."
 
"Misvak nedir hocam?"
 
"Eskiden dişleri temizlemeye yarayan ince bir dal parçası. Günümüzde diş fırçasının karşılığı"
 
"Kadının neresine vurmamız gerek hocam?"
 
"Yüzüne vurmayacaksın tabii ki. Bazı görüşlere göre de orada geçen darp kelimesi, cinsel tatminden uzak bırakma anlamını da taşıyabilir."
 
"Bırak hocam ya, kadının dövülmesine inanan kişiler, kadının cinsel tatmininden ne anlar?"
 
"Öküz hoşaftan ne anlar diyorsun yani"
 
"O hayvan, eşek değil miydi hocam?"
 
"Neyse ne, her ikisi de hayvan işte"
 
"Bence karılarını dövenler o hayvanlardan daha hayvan"
 
"Doğru söylüyorsun evladım. Ama bir takım cahiller, karılarını döverken, Kutsal kitaba sığınıyorlar. İşte yanlış olan da bu zaten."
 
"Ama bazı kadınlar da "O benim kocam, hem sever, hem de döver diyor, başta verdiğim örnekteki gibi."
 
"Dayak yemek isteyen kadın, mazoşisttir. Döven erkek de sadisttir. Bunlar da birer hastalıktır."
 
"Hocam, geçenlerde gazetelerde okumuştum. İran'lı bir kadın, kocası kendisine şiddet uygulamıyor diye boşanmak için mahkemeye başvurmuş. Kocası da "Ben karımı seviyorum. Ona vuramam" deyince, kadın "Ben kocamın bana şiddet uygulamasını istiyorum" deyince, hakim de kocasından şiddet uygulama sözü aldıktan sonra, çiftleri barıştırmış. Buna ne diyorsun hocam? Biz de de böyle kadınlar var mıdır?"
 
"Onu bilemem ama, dayak yemekten zevk alan kadınlar olduğunu duymuştum."
 
"Hocam, bize küçüklüğümüzden beri "Dayak cennetten çıkmadır." diye her önüne gelen dayak attı."
 
"Nasıl yanı?"
 
"Küçükken, bir yaramazlık yaptığımızda, annemiz ve babamızdan dayak yedik. İlkokulda öğretmenimizden, daha sonraki eğitimimiz sırasında, hak aradığımızda polislerden, askere gittiğimizde komutanımızdan...Ömrümüz dayak yemekle geçti. Gerçekten dayak cennetten çıkma mıdır?"
 
"Yok evladım. O deyim, "Dayak cennetten kovulmadır" anlamındadır. İnsanlık onuru olan dayak atmaz."
 
"Ama geçen gün polisler karakolda bir kadını öldüresiye dövüyorlardı."
 
"Yetersiz adamlara yetki verirsen, böyle olur işte. Cehalet desem değil. Dayağı otorite sağlamak diye düşünen zavallı adamlar bunlar..."
 
"Hocam son bir soru?"
 
"Sor bakalım."
 
"Ülkemizde kadına şiddet ne zaman son bulacak?"
 
"........................."
 
 
NOT: Misvak konusunda bilgi almak isteyen arkadaşlarımız için  blog yazarı arkadaşımız Bashico-Başak Pirtini'nin blogunun linkini aşağıda veriyorum.
 
 
 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..