Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '07

 
Kategori
Dilbilim
 

Çevirsin biri bana bu hayatı

Çevirsin biri bana bu hayatı
 

Olmuyor, olmuyor, olmuyor... Çevrilemezlik sorunu değil bu seferki, erek metin de, kaynak metin de, skopos da yerli yerinde, içimden oturup sayfalarca çevirmek, yazmak, çizmek, bozmak, delice bir cümlenin peşinden at koşturmak, bir cümleyi anlamlandırabilmek için olmadık konuların içine dalmak, yeni şairler keşfedip bir cümlesini bile çeviremeyişime isyan etmek geçiyor. Ne hınzır bir yazar mecazı, ne hiçbir sözlükte bulamadığım bir kelime ne de kaynak dildeki bir deyim şimdi canımı sıkan. Ah keşke canım onlara sıkılsaydı, mutlaka geçerdi sancım, dindirirdi telaşımı bir kelime eninde sonunda. Geçinemeyişim büktü belimi hem de en fena yerimden, cebimde kalan son bozukluklarım imzalıyor ayrılık fermanımızı ve doğrulmam için sana tutunmamam lazım bir süre beni bekleyen sevgili metnim. Sen bilirsin ne inatçı olduğumu, kolay vazgeçmediğimi, sevdiğim bir şeyi kara sevdaya dönüştürdüğümü. O yüzden durumumu anla nolursun. İlk terk ettiğim sevgilim değilsin; ama içimi en acıtan ayrılış bu bilesin canım.

Seninle beraber gözyaşı döke döke az metne anlam bulmaya çalışmadık bu dilde, yazarların mahremiyetine az ortaklık etmedik, dilin uçsuz bucaksızlığı karşısında yanlış anladığımız çok metne seninle az gülmedik sonrasında ve şimdi uzun bir ayrılık girecek galiba aramıza ama az değil. Ve bir daha sana böyle doya doya bakamayacağım, tek işim sen olamayacaksın, seni aldatacağım içim kan ağlaya ağlaya ama hiçbir şey senin kadar güzel kokmayacak, senden daha tutkulu olmayacak hiçbir işim, sen aklıma gelince burnumun direği sızlayacak, pes ettiğim için kendimi hiç affetmeyeceğim ama başka çarem yoktu bahaneleri bulacağım inanmasam bile, seninle buluştuğum her seferde başım önüme eğilecek, yalnızlığın bir kat daha artarken benim kimsem kalmayacak, kimseye edemeyeceğim şikayet ve ağlayacağım halime dost masalarında gülerken gözlerim ama sırtım tok, karnım pek olacak bir statüm, bir konumum, asıl bir işim olacak. Ah bilemezsin içimi en çok neyin yaktığını! Asıl aşkımın hep gizli kalacağını bilmenin dayanılmaz ağırlığının beni nasıl boğduğunu, herkesin haberi ola, sevdiğim herkes aldatılıyor diyememenin çaresizliğinin nasıl belimi büktüğünü anlayamazsın.

Yarı yolda bırakmak bir cümleyi ve çekip gitmek. Arkanda bilinmeyen bir dilin boşluğunu ve hüzünle tamamlanmayı bekleyen kelimeleri öksüz bırakmak...Olmuyor sevgilim işte, senle biz dünyanın en mutlu ikinci çifti olabilirdik (en mutlusu için bakınız kaynak metin) ama aramıza öyle bir engel takıldı ki aşmamız imkansız. Senle ben ne güzel geçiniyoruz da bize verilenlerle ikimizin karnı doymuyor işte. Artık etrafımdakileri üzmenin bir anlamı yok; çünkü koskoca dünya bize düşman olmuş ki anlaşılmıyor aşkımızın büyüklüğü, yazmanın gücü, sihirli bir güçle var olanı yok edip başka bir şekilde çevirişimizin kudreti. Senle aşkımız bir kitabın altında ya da kapağın içerisinde herhangi bir yerde ölümsüzleşse, çeviren, Türkçeleştiren dense aşkımızı anlatmaya yetecekti oysa. Verdiğimiz sevginin, emeğin karşılığı bu kadar da basitti yani.

Yazar olma derdimiz yoktu, hikayenin baş kahramanı olmak değildi bizim aşkımızı yücelten, buzdağının altıydı ölümsüz aşkımızın mabedi. Gizli kahramanım benim, içimi coşturan, masa başlarında beni uykuma düşman eden, bazen kızdıran, bazen sevinçten çılgına döndüren, kahve fincanlarıyla sabahlara kadar odalara hapseden sonra bir anda kelimelerin ipini salarak kendisini affettirmenin yolunu bulan sadık sevgilim. Gitme zamanım yaklaşıyor, elvedaları sevmezsin bilirim sen tıpkı benim kolay gidişleri sevmediğim gibi. Ama daha fazla acı çektirmeyelim kendimize. Sadece bir şeyden çok korkuyorum birtanem, giden sevgililerimin hiçbirisi geri dönmez benim, galiba memnunlar yerlerinden; ama sen hep beni aklının bir köşesinde tut, memnun olma emi yerinden! Döneceğimden umudu kesme, yeni aşkların arasında beni unutup da sana döndüğümde gözümdeki başka izlere rağmen beni bağrına basmayı unutma.

Kolay değil biliyorum ayrılığımız ama bir de beni düşün. Senin sevgililerin çoktur, çevirenin, yavuklun, gönül verenin, gelenin gidenin çok olur, peki ben? Bilmediğim bir diyara, içimdeki kanayan yaraya tuz basarak yalınayak bir bilinmeyene doğru gidiyorum ve kimsem yok yanımda. Kelimelerimi de sana ödünç bırakıyorum, beni unutsan bile bir gün hep iyi bak onlara. Çünkü hepsinde benim renklerimin, hayallerimin, kırgınlıklarımın, sevinçlerimin, kederlerimin, farklılığımın, hatalarımın ve her şeyden önemlisi ikimizin düşleri var. Kelimelerime iyi bak, gözüm arkada kalmasın olur mu canım.

Akşam oldu, soğuk bastırıyor, zaman geçiyor, elveda için tek bir kelime yeter mi sana şimdi ya da anlatabilir mi derdimizi, ayrılığımızı versem sana bildiğim tüm kelimeleri. Senle biz olamadık sevgili şimdilik, hazırdık oysa uykusuz gecelere, kafein bağımlısı olmaya, beynimizin her hücresiyle sevmeye birbirimizi, sarılmaya en zor anlarımızda, küsünce darılsak da kırılsak da asla yüz çevirmemeye birbirimize ve mütevazı yaşayıp ölmeye bir odada beraber bir başımıza.

İnceden bir hüzün kapladı etrafı, hüzne yer yok oysa aşkım. Sadık bir çevirmen olmaz mı diyorsun, gidince sen de diğerleri gibi gelmez misin diyorsun? Belki haklısın sana bir daha döndüğümde tek başıma bıraktığın saflıkta olmayacağım; ama çoğalarak döneceğim sana coşmak için beraber sonsuz boşlukta. Yeni kelimeler, yeni bağlamlar bulacağım; sözlükler sunacağım sana. Aşkım emin ol çıkaracağız bu ayrılığın acısını çevire çevire yalnızlıklarımızı bir bir vuslata ve öğreteceğiz birlikte çocuklarımıza hayallerinin peşinden koşmanın zor, bedellerinin ağır olduğunu ama imkansız olmadığını tıpkı bana öğretildiği gibi şimdi...Ve bazen ayrılıkların kaçınılmaz olduğunu...

Çevirmen notu: Resimdeki İngilizce kelimenin Türkçe karşılığı "Çeviri"'dir.

 
Toplam blog
: 5
: 1239
Kayıt tarihi
: 03.02.07
 
 

Çevirmen olmaya çalışıyorum; ama hâlâ işin tekniğindeyim. İçinde yazı olan ve kalemle ruhumu buluştu..