Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '07

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Ceviz ağacı ve ben.

Ceviz ağacı ve ben.
 

Yazdan kalma bir gündü. Bu günden faydalanmak için bizim yakınımızdaki parka doğru yürümeye başladım. Yazın, sonbahara dönüşmesi bir başka oluyordu; Doğada ciğerlerime çektiğim temiz hava, ağaçların arasından süzülen güneş ışıkları içimi işitmişti. Her zaman oturduğum banka iliştim. Önümde kocaman suni bir gölet vardı. Orada yolculuğa hazırlanan kuşlar son hazırlıklarını yaparcasına kafalarına suya sokuyorlar bir kaç metre havalandıktan sonra kendilerini suya bırakıyorlardı. Günün erken saatleri olduğu için parkta sabah koşusuna çıkmış bir kaç insandan başka kimse yoktu.

Gözlerimi kapıyarak doğadaki sesleri dinlemeye başladım. Hiç denediniz mi? Belki kulağınıza binlerce defa gelen bu sesleri tek tek ayırmaya başladığınız zaman, bir başka şeyler ifade ediyor. Arkamdaki koca ceviz ağacının yaprakları arasından geçen rüzgar, tanıdık melodiyi andırıyordu sanki.

Bir ara omuzuma biri dokunuyor hissine kapıldım. Dönüp baktığımda kimsecikler yoktu. İnsan biraz romantik ortamda kalınca diye düşündüm. Sonra kulaklarımda daha doğrusu içimde bir ses duydum. Sakın gözlerini açma ben arkandaki Ceviz ağacı, ne zamandır gelip; burada bizlerin dünyasına dalıp gidiyorsun. Bu sefer karar verdim, seninle biraz laflıyalım diye. Biraz irkilmeme rağmen gözlerimi açmaya cesaret edemedim. Belki de bu güzel büyünün bozulmasından korktuğum içindir.

Ben diye devam etti, o eski ceviz. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Daha burası park haline gelmemişti. Bir kuşun ağzından düşerek senin oturduğun yerin hemen ardına kök saldım. Şimdiye kadar kimse bana dokunmadı. Sonra burayı park haline getirdiler, bir ara bayağı korkmuştum. O kocaman makinaları görünce. Elinde kağıtlarla dolaşan adam bir ara beni işaret etmişti. O günü hiç unutamam şimdi işim bitti demiştim. Yanılmışım, tam aksine senin oturduğun banki koydular. Hadi canım deme bank bir kaç defa değişti. Geçen seneler içinde.

Bakma ben çok sevilirim burada, hem gölgemle, tabii o lezzetli meyvelerimi de bir kenara atmamak lazım. En çok ne zaman korkarım bilirmisin? Çocuklar dallarıma çıkartıklarında, işte o zaman düşüp bir yerlerini kıracaklar diye. Ne de olsa insanları severim. Hiç kötülüklerini görmedim şimdiye dek.

Sahi sana bunları niye anlatıyorum. Bak bunu ben de çözemedim. Belki de Sonbaharın havasına mı girdim. Ben buradaki bank da yaşanılanların hepsine şahit oldum. Anlatmaya kalksam. Bazen elinizde taşıdığınız şey adını unuttum, ona geçerim. Anlamışsındır herhalde. Şu en sağda bir kuş yuvası var. Sonra dikkatle bakarsan görürsün o yuvada senelerce önce ağzında beni buraya getiren kuşun ailesi yaşar. Onları dallarımın arasında saklar korurum. Ne de olsa onların büyük büyük dedeleri sayesinde buralara gelmiştim. Sen hiç Ceviz ağacını tanır mısın? Meyvemizin hariçinde. Bak sizlerle müşterek bir hobimiz de var. Fotoraf sanatı. Tabii sizler gibi hızlı değiliz. Biz ömrümüzde bir kere çekeriz o fotorafı... İçimize işleriz. Ve bir gün gelir bu fani dünya dan ayrılırken sizlere sergileriz o resmi, bir masanın üzerinde, belki de bir gardrobun kapısında. O resme iyice bakarsan eğer, o ağacın nerede, kimin anısını yansıttığını görürsün.

Sonra içimdeki ses gene doğanın seslerine, birde yaprakların arasındaki esen rüzgarın hışırtısına bıraktı. Ben güneşin ışıklarını tepeme alırken; o Ceviz ağacı yeni dostlar peşindeydi. Her zaman o banka otururum. Benimle bir daha hiç konuşmadı. Kimbilir belki o da bir kereye mahsusdu.

Eğer sizde bir ceviz ağacı görür de altına oturursanız gözlerinizi kapayıp onun anlattıklarını bir kere olsun dinleyin.

Saygılarla.

 
Toplam blog
: 271
: 1289
Kayıt tarihi
: 20.02.07
 
 

Bütün canlıları seven, kendi penceresinden yaşamı anlamaya çalışan, onlardan bir şeyler öğrenmek ist..