Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '12

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Çevre Sorunları Forumu ve çözüm formülleri

Çevre Sorunları Forumu ve çözüm formülleri
 

Türkiye Çevre Sorunları ve Kirli Teknoloji Forumu - 2012 / Şişli İstanbul


Trakya’nın ortasında, 20. yüzyılın ortalarına kadar tarım ve hayvancılığın devlete ait birkaç işletme hariç kendi halinde yürüdüğü, buna rağmen ülkemizin hububat ve ayçiçeği rezervinde önemli bir yere sahip olmayı başarmış bir bölgesinde bulunan Çorlu; günümüzde ‘sanayi’ ve ‘endüstri’ kenti olarak anılmaktadır.

Tarım sürecinde yaşanan kendi haline olma durumu sanayileşme süreci sırasında yerini kendi başına buyruk bir yapı ile devam ettirmiş.

Cumhuriyet Devrimi’nin sanayileşme atılımları 1945 sonrasında Batı kontrollü bir yapı tarafından kapalı kapılar arkasında planlanmış ve böylece 2. Dünya Savaşı sonrası ekonomisini toparlama aşamasına giren Avrupa elinde tutmaktan sıkıntı duyduğu sektörleri ve teknolojileri ‘ihraç’ edecek yer arayışına girdiği bir sırada; Türkiye bu iş için en güzel kurban olarak ortaya çıkarılmış!

Sonuç olarak 60’lı yıllar ile birlikte; petro-kimya, tekstil, kağıt ve deri gibi sektörler; mevcut teknolojileri ile birlikte ülkemize ‘armağan’ edilmiş…

Yaşanan sözde endüstrileşme hamlesi ile öylesine büyük bir sarhoşluk içerisine girmişiz ki bu gün ülke nüfusunun %20’den fazlasını ülke yüzölçümünün %3’lük bir bölgesine kıstırmayı başarmışız.

Yoğunluğun büyük bir kısmını Çerkezköy-Çorlu, Türkgücü Köyü-Çorlu-Lüleburgaz hattı üzerinde yerleşik işletmeler oluşturuyor. Tekstil ve kağıt sektörüne ait işletmeler ile sarılan bölge 1990 öncesinde İstanbul Zeytinburnu ilçesindeki deri işletmelerinin nakledilmesi ile dericilikte de yoğunluk kazandı. Böylece tekstil ve kağıttan sonra deride de “başı çekmeye” başladık! 

TEKSTİL-DERİ-KAĞIT

Bu üç sektörün bizi sevmesinin nedenleri neydi?

Birincisi: Bol suyumuz vardı.

İkincisi: Ulaşım imkanları uygundu.

Üçüncüsü: İşletme kurulacak uygun arazi mevcuttu.

Dördüncüsü: Bu arazileri keyiflerine göre planlamalarına izin verecek laçkalaşmış bir siyasi ve bürokratik ortam vardı.

Beşincisi: Kendi köylüsünü ‘ucuz işçi’ olarak pazarlayacak ağalar, her yerde dolanıyordu.

Böylesine bereketli bir ortam varken işletmelerini buraya kurmayacaklar da Avrupa’nın ortasına mı kuracaklardı?

Bugüne gelince: 1- Su bitti, 2- Dünya ‘küreselleşti, ulaşım avantajı diye bir şey kalmadı, 3- Toprak bitti (Şimdi de gözlerini ormanlara diktiler), 4- Aynı siyasi ve bürokratik düzen devam ediyor, 5- Ağalar iş adamı oldu, 4X4’lerle dolaşmak da yetmiyor! Hepsine birer Bussines Jet almak lazım. Daha çok köylü satsınlar ki bunu başarsınlar!

Endüstriyel kimyasallar, bu işletmeler aracılığı ile ülke topraklarına zarar vermekle kalmadı, ünü dünyayı sardı. Bazı ülkeler sebze ve meyvalarımızı zehirli diye almıyor. Bir toplantıda Ergene “AÇIK KANALİZASYON” tanımını kullandım. İzleyiciler arasından birisi kalkıp şöyle dedi: “Kanalizasyonda bile hayat vardır! İçerisinde fareler ve çeşitli parazitler yaşar. Ergenenin durumu ise daha acı. Hiçbir canlı, hiçbir şekilde yaşamıyor.” Geçen yıl binlerce kişi el ele verdik ve “Ergene ölüm akıyor” diye bağırdık

Ama bölgemizin çevre sorunları bununla sınırlı değil. 

ÇİFTÇİLİK DEĞİL ÖLÜM DEPOSU

Et fiyatlarının artması üzerine, canlı hayvan ithalatı başlatıldı. Ülkemizin çeşitli yörelerinde, ithal hayvanları kesilecekleri güne kadar bekletmek için büyük depolar kuruldu. Trakya’daki en büyük tesis Çorlu’nun Ulaş Beldesinde açıldığı zaman kimse olup bitenin farkında değildi ama Lüleburgaz yönünde yolculuk edenler KOKUYU fark ettiler. Yaşanan skandalın kokusu tüm Trakya’yı sardı. Tepkiler üzerine işletmenin yeri değiştirildi. Ama bu sefer de Çorlu’nun 13-15km Güneybatısında bir yer seçilmişti.

Çorlu Kent Konsey olarak halkımızda duyarlılık oluşturmak amacıyla 2012 Ocak ayında “Angus Kokusu İstemiyoruz” sloganı ile bir basın açıklaması yaptık! Bu basın açıklamasını eylem ya da miting gibi yorumlayıp; katılımın az olduğu yorumları yapıldı. Buna rağmen slogan ve açıklamamızda kamuoyu ile paylaştığımız içerik Türkiye çapında –hatta dünya çapında- etki yaptı.

Ülkemizde konuya eğilmesini beklediğimiz yetkililer sessiz kalırken sığırların ithal edildiği ülkelerden biri olan Avustralya’dan ses geldi! Ülkemizdeki ölüm depolarının durumunu, kesimi bekleyen hayvanların bekleme şartlarını, yapılan eziyetleri ve leşleri değerlendirme(!) şekillerini sorgulayan yine onlar oldu.

Kıtalar arası yolculuklarını Tekirdağ limanında tamamlayan sığırların karaya ayak bastıkları Tekirdağ bile kokuya tahammül edemedi. Geçenlerde günlerce gemi ambarlarında kapalı kalan sığırların kokusundan isyan ettiler! Pencerelerini açamadıklarından yakındılar! Ama çözüm bulundu: Artık gemiler Ereğli limanına yanaşacakmış. E, Ereğli’ler uzaydan geldiği için burunları yok! Koku moku duymazlar… 

NİYE SIĞIRLARI SORUN YAPTIK?

Milyonlarca sığırı, kesip yemek için ithal etmek yerine yetiştirip kendimiz büyütsek fena mı olur. Çevremizi saran yüzlerce çiftlikten milyonlarca sığırın, ineğin, buzağının kokusu kimsenin keyfini kaçırmaz. Ama ülkemizin et ihtiyacının 1/3’lük kısmı, et fiyatlarını ucuzlatacağız maskesi altında getirilir ve yine aynı fiyatlardan vatandaşa satılırsa bizim de bu durumda DUR BAKALIM! Deme hakkımız doğar!

Ayrıca, devlet destekli ve garantörlük anlaşmaları ile gelen milyonlarca büyükbaş; sırf kesip yemek yerine besicilik, süt ve et sığırcılığı yapan köylülere, çiftçilere verilerek üretim TABANA YAYILSA fena mı olur. Ama bu durumda BAŞKA BÜYÜKBAŞLAR ÜZÜLÜR değil mi!!!

Çevre konusundaki çalışmalarımız devam ediyor: 06 Ekim Cumartesi ve 07 Ekim Pazar tarihlerinde İSMMMO Hizmet ve Kültür Binası-İlhan Güven Toplantı Salonunda (Kurtuluş Cad. No114 Kurtuluş/Şişli) “Türkiye Çevre Sorunları ve Kirli Teknoloji Forumu” sırasında Çorlu Kent Konseyi Başkanı Ramadan CESUR ile birlikte “Çevre Kirliliği, Sığır Depoları, Atık Tesisleri ve Sosyal Kirlilik” konularında sunumum olacak. Türkiye’nin birçok sorunlu bölgesinden gelecek temsilciler arasında, Kırklareli’den Göksal ÇİĞDEM, Lüleburgaz’dan H.Kenan GÖREN, Uzunköprü’den Hacer DOĞRUGÜVEN da Trakya’dan foruma katılacak olan temsilciler.

Bu forum programında gündeme gelmese de Nükleer konusu da Mersin, Sinop ve İğneada için yerel değil uluslar arası bir sorundur!

Çevre sorunlarının temel nedeni planlama sorunudur. İyi planlanamayan her şey mutlaka kötü bir sona mahkumdur! Çözümünün mutlaka duyarlı kesimlerin de karar mekanizmasında aktif olarak görev alması ile mümkün olacağını herkesin iyice anlaması gerekiyor.

 Hep sevgi ile kalın. 

 Murat SEVGİ

            http://twitter.com/muratsevgi

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..