Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '09

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Çevre ve İstanbul Boğazı

Çevre ve İstanbul Boğazı
 

İnsanoğlu dünyayı bitirdi mi?

Böyle bir soruya verilebilecek cevaplar, aşağı yukarı aynı olur... Dünya mı kaldı ki?

İnsanoğlu, kendi hayatı gibi yaşadığı dünyayı da hor kullanmakta üstüne yok!

Dünya’nın nasıl yok edildiğine şöyle bir göz gezdirecek olursak;

Yeryüzünün, insanoğlunun neden olduğu çevresel etkiye dayanma gücünün gittikçe daha da azaldığı, yeryüzünün insanların bir yılda tükettiği kaynakları yeniden geri kazanması için 18 ay gerektiğini biliyor musunuz?

Merkezi Kaliforniya'daki Oakland'da bulunan Global Footprint Network adlı özel bir çevreci grubun yaptığı ve sonuçları yayımlanan araştırmada, 100 kadar ülkeden toplanan verilerin insanoğlunun kaynakları tüketme ve karbondioksit üretme hızının, doğanın üretme ve soğurabilme hızından yüzde 44 daha fazla olduğu ortaya konulmuş.

Ülkeler arasında kişi başı iklime etki etme oranlarında büyük farklılıklar bulunduğu malum. Buna bir örnek verecek olursak; Türk insanının ürettiği kirlilik ile ABD vatandaşı veya AB ülkesi vatandaşlarının ürettiği kirlilik hiçbir zaman aynı olmaz. Onların ürettikleri kirlilikten her zaman payımıza düşeni almışızdır. Bunun en güzel örnekleri daha hafızalardan silinmedi! Karadeniz sahillerine gemilerle getirilip, içinde ne olduğu bilinmeyen variller…

Araştırmacıların yaptığı hesaplamalara göre; dünyadaki insanların ortalama bir Amerikalı gibi yaşaması durumunda, tüketilen enerji ve gıda kaynaklarının üretimi ile karbondioksit salımının emilmesi için benzer beş gezegen daha gerekeceği, dünyadaki tüketim oranlarının ortalama bir Avrupalınınki gibi olması durumunda ise bunun iki buçuk gezegen olacağını ortaya koymuş. Yani anlaşılan o ki, bir Türk’e göre Amerikalı 5 kat, Avrupalı 2.5 kat fazla kirlilik üretiyor.

Bu kirliliğin etkilerini merak edenler için iki satır yazmadan olmaz. Bu kirlilik, başta iklim değişikliği olmak üzere, ormansızlaştırma, balık avlama alanlarının azalması, tatlı suyun aşırı tüketimi gibi, günümüzde karşı karşıya bulunulan tehditlerin alarm verici bir eğilimin belirtileri olduğu açıkça görülür.

BM ve çeşitli hükümetlerin istatistikleri gibi birçok kaynaktan gelen bu verilerin, 2005-2006'da insanoğlunun çevreye etkisinin bir önceki döneme göre yaklaşık yüzde 2 oranında arttığını gösteriyor. Bu artışın; hem nüfus artışı, hem doğal kaynakların kişi başı tüketiminden, emperyalistlerin çeşitli iletişim araçları ile körüklediği tüketim çılgınlığından kaynaklandığını söylemeye gerek var mı?

Biz tekrar araştırmaya gelecek olursak; on yılda insanoğlunun doğaya etkisinin yüzde 22 oranında arttığı, buna karşın biyolojik kapasitenin, doğanın üretebildiği kaynak miktarının sabit kaldığı ve hatta azalmış olabileceği ortaya konmuş. Bir yandan kirlilik artarken, doğa bu kirliliği azaltmakta faaliyetlerini arttırmamış!.

Evet, bu kaygı verici rakamlara rağmen bu yörüngeyi düzeltme olanaklarının mevcut olmasına rağmen, her hangi bir faaliyette bulunulduğunu görmüyoruz. Çok küçük bir çevreci grubun eylemleri de emperyalistlerin kirletme azmi karşısında başarılı olamıyor. Kopenhag’da düzenlenecek olan BM iklim zirvesinde, belli çabalar sarf edilerek, alınabilecek önlemlerin konuşulabileceğini düşünmek fazla iyimserlik olmasa gerek. Kaynakların gittikçe sınırlı hale geldiği bir dünyada, çevre konusunda başarılı olmak için hemen harekete geçilmesinin tüm ülkelerin çıkarına olduğunu söylemeye gerek var mı?

Herkesi çevre felaketini önlemeye çağırırken, ülkemizdeki bir çevre katliamını da görmeden geçemeyeceğim. Nedir derseniz?

Trabzon'daki dünyaca ünlü Sümela Manastırı'nda öğrenci odaları ve kütüphaneye fazladan birer kat çıkıldığı belirlenerek, 16 yıl süren yenileme çalışmalarında projeye uyulmadığı ve iki kütüphane ile öğrenci odalarının bulunduğu yapılara 'fazladan' birer kat çıkıldığı saptanmış.

Tabi Kurban bayramı nedeniyle çevre kirliliğine yaptığımız katkıyı da unutmamak gerek. Malum İstanbul Boğazındaki renk değişikliği!.. Güzelim maviliğin yerini kızıla terk ettiği bir günü yaşamak, çevreye ne kadar duyarlı olduğumuzu göstermiyor mu?

Ne tarihi eserlere ne de çevreye sahip çıktığımız söylenebilir mi?

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..