Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '11

 
Kategori
Mizah
 

Çevremizde neler oluyor?

Çevremizde neler oluyor?
 

Doktorlar ve diğer sağlık çalışanları 19-20 Nisan 2011 tarihleri arasında iş bırakma eylemi gerçekleştiriyor. Eylem sözünü duyan polis teşkilatımızın ne yapacağı merak konusu. YGS’deki şifre skandalı yüzünden sokaklara dökülen binlerce liseli gence karşı elinde cop ve Başbakan gazıyla harmanlanmış özel yapım biber gazıyla bekleyen polisin iş bırakan doktorlara müdahale edip etmeyeceği tartışma konusu oldu. YGS yüzünden sokaklara dökülen öğrencilere “biz de sizin karşınıza on bin kişi koyarız” diyen Başbakan acaba sağlıkta özelleştirmeye karşı olan doktorların karşısına on bin hasta mı koyacak? İlerleyen saatlerde göreceğiz. 

 

*** 

Toplu taşıma araçlarında insanların yüz ifadelerini ve hareketlerini incelemekten zevk alırım. Bilmiyorum ama benim gizli bir yeteneğim varsa kesinlikle çaktırmadan birilerini izleyebilmekten başka bir şey değildir. 

 

Metro’ya bindiğinizde insanlar suratlarını bir daha asla gülmeyecekmiş gibi bir psikolojiyle asarlar ve somurtmaya başlarlar. Herkes dünyanın en ciddi işini yaparcasına hayatın tüm neşesine kapılarını kapatarak Metro’ya biner. Arkadaşıyla konuşan insanlara da yan yan bakmayı ihmal etmez bu kişiler. Ulan alt tarafı kız Kızılay’a alışveriş yapmaya gidiyorsun kasmana ne lüzum var? Böyle bir durum söz konusuyken geçenlerde Metro’ya bir düzine işitme engelli genç bindi. Tabi birbirleriyle anlaşabilmeleri için ellerini ve mimiklerini kullanmaları gerekiyordu. O hareketleri, neşeleri ve özgüvenleri tüm vagonun kasıntı havasını bir anda aldı götürdü. Tüm yolcular yolculuk bitene kadar bu gençleri izledi. Ne kadar da güzeldi! 

 

Keşke Metro’ya abidik gubidik uyarılar asmak yerine “Metro’da somurtmak tehlikeli ve yasaktır” diye birer afiş assanız. Hiç değilse bu afişi gören insanların yüzü güler. Hayat zor azizim. 

*** 

Bahar gelemedi gitti. Tüm sosyal paylaşım sitelerinde insanlar Mikail ile diyaloglarda bulunuyor. “Mikail sakin ol, Mikail kafan iyi mi, Mikail senin adının İngilizcesi Michael mı?” şeklinde uzayıp giden bu konuşmaların bir yere varacağı yok. Nisan, özellikle İç Anadolu bölgesi için yağmur ayıdır. Okullardaki coğrafya derslerini dikkatli takip edenler nisan ayının bu özelliğini hatırlayacaktır. Bence Mikail ile uğraşmayı bırakıp iki rekât tövbe namazı kılmak gelmesi dört gözle beklenen güneşin önce içimizde doğmasına neden olacaktır. İşte bu kadar mümin bir insanım. 

*** 

Uzun süredir “televizyon izlemiyorum”. İnternet bu kadar gelişip yaygınlaşmadan önce hepimiz için televizyon vazgeçilmez bir aletti. Bir dönem geldi çattı tüm gazeteler, kitaplar ve ünvanlı televizyon “aydınları” televizyonu kötüleyerek kendi piyasalarını yarattı. Gerçekten de televizyon ne idüğü belirsiz kadın programları ile dolup taşınca insan televizyon karşısında ters bir evrim geçirerek pre-human bir hal almaya başlamıştı. Neyse ki zaman içerisinde izlemeye değer birçok haber kanalı ortaya çıktı ve aktüel dünyayı yakalayabildik. Zaten gazete okuyan ve gündemi takip eden bir millet değiliz. Japonya’nın nerede olduğunu hatta Kıbrıs’ın nerede olduğunu bilmeyen bir halkın televizyon kültürünün gelişmesi gerekmektedir. Yukarıda televizyon izlemediğimi söylemiştim. Televizyon izlemek artık evlerimizin salonlarında herkesin bir arada oturup seyrettiği bir eğlenceden ziyade internet üzerinden daha çok bireysel olarak yapılan bir faaliyet haline geldi. Ben de bu faaliyete kendini kaptıran bir güncellik hastasıyım işte. 

 

Bir kitap serisini okumak yerine serinin filmini seyretmeyi tercih eden bir toplum olduğumuzdan televizyonların verimliliğinin artması daha nitelikli bir toplumun yaratıcısı olacaktır. En azından Kıbrıs adasının Sicilya’da olduğunu söyleyen lakin Sicilya’nın da nerede olduğunu bilmeyen adamların sayısı azalır ve biz de kriz geçirmeyiz. 

 
Toplam blog
: 2
: 3736
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Gazi Üniversitesi'nde sakıncalı bir öğrenciyim...