Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '10

 
Kategori
Gezi Rehberleri
 

Cezayir: Bir daha zor gideceğim ülke

Biraz Arap, biraz da Osmanlı , çokça Fransız...

Afrikalıdan çok Akdenizli, benliğini hala bulmaya çalışan bir ülke.

Bu ortadoğu ve Kuzey Afrika gezimde özetle şunu söyleyebilirim: Evet bu ülkeler de müslüman ama Tunus hariç hiçbirinde ki yaşam, benim ülkemdekine benzemiyor. Müslümanlık farklı yaşanıyor. Geçmişten doğru ne öğrenildiyse doğruyu öyle kabul ediyorlar. Bu geziden sonra birçok sorunlarla dolu olan ülkeme hele hele Ata’ma çok minnet duydum.

Birkaç çok iyi isanla da karşılaştım ama genel olarak Araplar, bir problem olduğunda “Dont worry, no problem” derler hep. Asla güvenmeyin. Biliniz ki probleminiz çözülmeden devam edecektir. En sonunda ne yapalım deyip çenenizi yormakla kalırsınız.

En önemlisi de zaman kavramları yok. Boşuna beklemeyin. Sözlerine güven olmuyor. Tekrar söylüyorum, tabii ki çok değerli insanlarla da var. Hepsi öyledir diyemem zaten.

Bu olumsuz özellikleri en çok ta Cezayir’de gördüm.

Aslında Cezayir petrolu olan zengin bir ülke. Denizi çok güzel ama temizliğe önem vermiyorlar. En güzel Sahra çölü de bu ülkede. (Tassili Milli parkı, Sahra çölünde bulunmaktadır.)

132 yıl süren Fransız egemenliğinden kalan kolonyal yapıları, Fransızca konuşanlar, şık giyimli insanların oturduğu kaldırım kahveleri, Fransızca tabelalar, baget ekmekleri ile bir Arap ülkesinden çok Fransa’da sanıyorsunuz kendinizi...

ama 300 yıllık Osmanlı egemenliğinden birşey kaldığı söylenemez.

Peçeli bayan çok. Denize mayo ile girenlerde var ama çoğu üzerine şort girerek giriyor.

Bayanların çoğu türbanlı olmasına karşın çok rahatlar. Kaç göç yok. Hiç tanımadığı erkeklerle hemen çok samimi konuşabiliyorlar. Şoklara girdiğim olaylar ile karşılaştım. Asla buradaki yaşam, bizim ülkemizdekine benzemiyor.

Sevgili gezginler, yaptığım Orta doğu ve Kuzey Afrika gezimin 8. durağı Cezayir hakkında bilgiler aşağıdadır.

ÜLKEYE GİRİŞ

Artık Tunus’u gezdiğimize göre Cezayir’e geçebiliriz.

Tunus ========èCezayir-Annaba

Medinna’nın önünden doldukça kalkan taksiler (20D) var.

Veya Bob Olixya otobüs terminalinden otobüs de var.

BİR ANI: Ben taksi ile gitmek istedim. Benden sonra iki kişilik yer kalmıştı.bekliyorduk.Sanırım bu arada iki yolcu geldi. Şoför bana “Arkadaki taksi daha erken gidiyor. Sizi oraya alalım” diyerek beni kandırdı. Oysa diğer takside ben beklerken, birinci taksi çoktan gitmişti. Alçaklar kandırmışlar beni...

ÜLKE GENEL BİLGİLERİ

Tüm gezim boyunca olduğu gibi Türk dizileri burada da çok ünlü. Ben kendi artistlerimizi tanıyamadım ama onlar benden iyi biliyordu. Ekranda gördüklerinde çıldırıyorlar. Ee ne olacak bizdeki gibi eve tıkılmış bayanların yaptıkları tek iş dizi izlemek.

Türkleri, Türk erkeklerini çok seviyorlar. Bir umut bir Türkle evlenmek. Yaşamlarının kurtulacağını hayal ediyorlar.Sanıyorlar ki Türk erkekleri o dizilerdeki gibi zarif, saygılı, zengin vs... Ne diyelim. Sistem. Hatta Türkiye’ de dansözlük yaparak para kazanmak isteyenler bile var.

VİZE: Cezayir, için yeşil pasaport için vize istemiyor.

DÖVİZ: 1 Dolar=72.93 Dinar(Eğer bankada bozdurusanız)

(Benim orada olduğum dönemde çok düşmüştü. Aslında 1 dolar = 100dinarmış.)

Ama sokakta da insanlar döviz bozabiliyorlar. Emin olabilirseniz

1 dolar = 86 D - 100 D ve 1 euro = 1235 D alabilirsiniz.

ULAŞIM:

Çok önemli: Cezayir ile Fas arası kara sınırı yok. Kapalı. O nedenle iki yol var.

1- Cezayir’in herhangi bir şehrinden Fas’ın herhangi bir şehrine uçakla gitmek.

2- Cezayir’den deniz yolu veya ucak ile İspanya’ya geçip, oradan Fas’a geçmek.

Cezayir’den İspanya veya Fas’a giderken;

Bot

*Algeria ========èİspanya-Barselona(37.000 Dinar)

*Algeria’dan hergün Fas-Morroca’ya Uçak var ama pahallı veya yer bulamıyorsunuz.

*Oran’dan Fas- Casabalanka’ya sadece pazartesi ve cuma günleri uçak var. Biletinizi önceden almalısınız. Sabah 7:45 (21.00 dinar)

*Oran’dan İspanya- Alicante’ye de uçak var. (17.500 D)

Bot

Oran ======èİspanya-Alicante (Cezayirlilere sadece 6800 Dinar. Turistlere 21.000 Dinar.) Akşam 6’da kalkıyor. 12 saat sürüyor.

Cezayir içinde her yöne her türlü vasıta bulabiliyorsunuz.

KONAKLAMA: Cezayir’e, ilk girdiğim Annaba şehrinde otel bulamayınca daha çok misafir sitesi üyesi evlerinde kaldım bu ülkede. Otelleri de güzel ve normal ücretli aslında.

BİR ANI: Misafir ağırlama sitesinden, daha sonra bana uygun olmadığını açıklayan genç bir üye ile yazışmıştım.. Ama şehre geldiğimizde Tunus’tan geldiğim taksi şöförü ile tüm otelleri gezmeme rağmen boş oda bulamadım. Tekrar üyeyi arayıp, zor durumda kaldığımı anlatınca, arabasıyla geldi. Buluştuk. Dört yabancı dil bilen donanımlı çok güzel ve sevimli bir genç kızdı.

Bana özür dileyerek anne ve babasının doktor olduğunu, bu sitelere girdiğinden haberleri olmadığını, hoşlanmadıklarını ama beni (siteden bahsetmemek koşulu ile) misafir olarak memnuniyetle kabul edeceklerini söyledi.

Çok sıradan bir apartmanda oturuyorlardı ama onların dairesi çok büyük ve bakımlıydı.

Küçük erkek kardeşi çok samimi sarılıp, hemen bavulumu kapıp eve çıkardı. Daha sonra doktor anne türbanlı bir şekilde dışardan geldi. Haca gitmişti. İnanılmaz şıktı.

Aile ile birlikte yemek hazırladık ve uzun uzun sohbet ettik. Çok samimilerdi. Ama neden kızlarının internette bu şekildeki üyeliklerine normal karşılamadılarına bir anlam veremedim. Sanırım gelenekler ve çevre baskısı...

Ertesi sabah, iki kardeşle yüzmeye gittik. Hatta kızımız beni ablasının arabası ile kiliseye kadar götürdü. Çok sevdim bu aileyi.

CEZAYİR’İN GEZİLECEK YERLERİ

1-ANNABA: (Tatil Beldesi) (1 gün kalmak yeterli.)

Gelirken şehrin merkezi sayılan, tren istasyonununda ininiz. (Otobüs terminali, tren istasyonunun biraz öncesinde.)

ANNABA’NIN GEZİLCEK YERLERİ

1-ST.AUGUSTİN KİLİSESİ: Leyla Bouna olarak da bilinen ve bir tepe üzerinde kurulmuş, mimarisi çok güzel bu kilisenin içinde Aziz Augustine’nin elini görebilirsiniz.

Not: Eğer fazla yükünüz yoksa tren istasyonuna gelmeden kilisenin sapağında inip kiliseyi gezebilirsiniz. Daha sonra şehir merkezine dönebilirsiniz.

2-KASBAH: Şehrin eski merkezidir. 12.yy. Osmanlı yapıları ve dar sokakların olduğu çok ilginç bir yer. Kasbah’ın girişinde 16.yy.dan kalma bir Osmanlı camiisi var.

Yalnız burayı gezerken özellikle hırsızlık konusunda çok dikkatli olmalısınız.

Kesinlikle kumsallarında yüzmelisiniz. Şehirden uzak olanlar daha temiz ve modernler.

Otobüs (200 D)

Annaba ======è Konstantin

2 saat

Otobüs (800 D)

Annaba ========èAlgeria City

Tren

Annaba ======è Algeria City (Tren 20’de kalkıyor, ertesi sabah 7’de varıyor. Tren (1.sınıf-2005Dinar, 2.sınıf-1530 Dinar)

2-KONSTANTİN (1 gün yeterli.)

Çok farklı bir eski yerleşim merkezi. Atlamayın bence.

KONAKLAMA: Burada veya Bejaia’da kalabilirsiniz.

ULAŞIM:

Otobüs (5500 D)

Not: Konstantin =========è Algeria City (Her an, gece gündüz otobüs bulabiliyorsunuz.)

sanırım sabah tren de var.

KONSTANTİN’İN GEZİLECEK YERLERİ

1-ASMA KÖPRÜ: Birkaç tane var. Hepsi birbirinden güzel. Şehre girmeden önce en ünlüsünü görüyorsunuz. İsterseniz gelirken inip, gezip ondan sonra şehir merkezine gelebilirsiniz.

2-BÜYÜK CAMİİ: Otobüs terminaline yakın. Görülmeye değer.

3-SUUK VE ŞEHİR MERKEZİ: Dar sokaklardaki bu çarşılar çok renkli. Gezmelisiniz.

4-Teleferiği de deneyebilirsiniz.

Konsantine =======èBejaia Sahil kenti)

2 saat

Bejaia’da kalabilirsiniz veya buradan gece otobüsü ile Algeria’ya geçebilirsiniz.

BİR ANI: Konstantine otobüsünde bir bayan benim Türk olduğumu öğrenince hemen yanıma geldi. Türkiye’ye çok gelmek istediğini vekendisine yardım edip etmeyeceğimi sordu. Daha sonra o kadar ısrar etti ki gezi güzergahımı değiştirerek ona uydum. Zaman ve söz konusunda beni bunalttıysa da en azından Cezayirli aileyi tanıma fırsatım olduğundan memnun kaldım. Birlikte memur ablasının tatiline ortak olduk. Bizde olduğu gibi boş olan bir okulun odalarına aileler yerleştirilmiş ama su ve yemek problemi vardı. Denize de otobüs ile gidiliyordu. Kısaca koşullar çok zordu. Ertesi gün denize çok kalabalık gittik. Çok renkliydi. Seviyorum ben o ülkenin insanları ile birlikte olmayı.

Ama hala bana gelme isteğini belirtmedi. Misafir etmek isterim bu Türkiye’de ticaret etmek isteyen cesur hanımı.

3-ALGERİA CİTY (BAŞKENT) (En az 2-3 gün gerekli.)

Otobüs ile terminale geldikten sonra belediye otobüsü (15 D) ile şehrin merkezi sayılan büyük postahanenin oraya gel.

Özellikle Fransızlardan kalma beyaz binaları ile çok sevimli bir kent.

Roma, Bizans, Osmanlı, Fransız ve Arap kültürünün izlerini heryerde görebilirsiniz bu şehirde.

UZUN BİR ANI: Burada kalacak yerim hazırdı aslında. Kasbah eski şehrinin daracık sokaklarında gezerken evin penceresinden beni gören genç bayanlar, beni yukarıya davet ettiler. Benim de her zaman aradığım bir fırsattı bu.

Evleri 3 katlı, 1. katında giriş ve mutfak, merdivenlerle 2. kata çıkarken ara bir yere sıkışmış kapı yerine bir perdesi olan banyo ve tuvalet, 2. katta karşılıklı iki yatak odası ve 3. kat vardı. Odalar sıcaktan dolayı yarıya kadar renkli ve çok güzel fayanslarla kaplıydı. Yine pencereler de çok küçüktü.

Evde, çok iyi niyetli olan evin sahibi 22 yaşındaki genç bayan, oğlu, kızkardeşi, şeytan kuzeni (misafirdi) ve kendi yaşına yakın üvey kızı vardı.. Akşam oldu mu evin sahibi sonradan tesadüfen öğrendiğime göre 2. kez evlendiği eşi ile yaşadığı evine gitti. Bende geri kalan 3 genç bayanın ısrarı ile kararımı değiştirerek onlarla kalmayı kabul ettim. İyi ki de öyle yaptım. Başkası anlatsa, gördüklerime asla inanmazdım.

Sonradan öğrendiğime göre evin genç bayanı ilk zengin eşinden olma çocuğunu, eşinden kalma bu evde kız kardeşine baktırıyor. Bu arada üvey kızı da (zaman zaman diğer üvey çocukları da) ev kendilerinin olduğundan hep birlikte yaşıyorlar. Çünkü 2. eşi çocuğunu istemiyordu. Küçük çocuk, zaten teyzeyi anne yerine komuştu. Ve kızların yaşları çok küçük olmasına rağmen sevgilileri vardı. Zaten olmassa olmaz oralarda.

Dolap bomboş. Acıktıklarında bir markete gidip öğünlük alış veriş yapılıp, pişirilip yeniliyor. Zaten kahvaltı alışkanlıkları yok. Sadece süt içiyorlar. Çocuk da öylesine besleniyor.

Evde eşya yok ama çeşit çeşit elbiseleri vardı. Bu kızlarımızdan sadece üvey kızımızın saçları açık. Diğerleri türban takıyorlar ama çok katılar. Elbiseleri yerleri süpürüyor. Buna karşı evdeki giydiklerini size tarif bile edemem. Mininin en minisi. Öyle bir oturuyorlar ki iç çamaşırları hep ortada.

Öğleden sonra birlikte hamama gittik. O denli açık giysiler giyiyorlar ki asla ihtimal veremezsiniz o türbanların altındakine. Ama sadece türban. Kaç göç yok. Yüzleri makyajlı ve hiç sakınmıyorlar. Aslında sadece doğru gördüklerini devam ettiriyorlar.

Öğleden sonra iki genç kızımızla Kasbah hamamına gittik. Hamam girişinde sadece kendi fotoğrafımı çektirmek isterken, hamam sahibi kıyametleri kopardı. Makinama el koydu. Neymiş, ya başka bayanların da fotoğrafını çekersem. Namahremler, çok sakınıyorlar ya. Neyse...

Ben dövizlerimi iç çamaşırımda sakladığımdan J bir torba içinde yanıma almak istediğimde yine kabul etmedi. Neyim varsa emanete koyabileceğimi söyledi. Güvenmem mümkün mü?Açıkladığımda ve torbama baktığında kabul etti ama ben kızlarımıza göstermek istemiyordum.

Eğer dövizinizi yanınızda taşıyorsanız böyle sıkıntılar olabiliyor.

Daha sonra evin sahibinin ilk evliliğinin düğün kasetini izledik hep birlikte. İnanılmaz. Ülkemden de çok yabancı olmadığım genç kızların dramı.

Damadın 2. evliliği , dört çocuklu ve varlıklı. Gelin hatırladığım kadarı ile 17 yaşında ve fakir. Düğün salonunda sadece bayanlar vardı. O ne kıyafetler! en cesaretli mankenlerin giymeye zor cesaret edebilecekleri türden. Miniler, bele kadar acık elbiseler, allı pullu ... ve takılar. Baskının patlak vermesi gibi bir manzara. Evet bu bayanlar dışarda türban içinde. Erkekler onları görmemeli ama düğün salonunda orkestrada çalanlar, fotoğrafçı, daha sonra damadın yanına gelen enişte erkekten sayılmıyordu. En kıvrak danslar yapılıyordu. Gelin, damada çok ama çok gösterişli, bir daha bir yerde giyme şansı çok az olabilecek, ayakkabı ve çantası vs. İle 11 tane elbise aldırmıştı. Düğün boyunca en yakın arkadaşlarının yardımı ile bu elbiseleri giyip, belki 15 dakika davetlilerin karşısında süzülerek yüksekce bir yerde oturup diğer elbisesini giymek üzere giyinme odasına çıkıyordu.

Bütün bunları evin genç hanımı ile konuştuğumda (ben de biliyordum ki o şartlarda ve gelenek göreneklerde yapacak başka birşey yok) böyle bir evlilik kararı aldığı için kendisine çok kızıyordu ama 2. evliliğini de bitirmek üzereydi.

Bu arada eve 15 yaşlarında bir delikanlı geldi. İnanınız iç çamaşırlarına kadar kızları görüyordu. Ben buna şaşırdığımı söyleyince “O bizim komşu oğlumuz. Sorun yok ”dediler.

Daha geç bir saatte orta yaşta bir bey merdivenlerden yukarı çıkarken ve kızların oturmalarını, aslında yatmalarını değiştirmediğini görünce ben daha da şaşırdım. “Bu kim?” diye sordum. Bey doktormuş ve karısı ile 3. katı kiralamış. Bu bey eve geç saatte dönüp kendi katına çıkarken, 2.katta kapıları acık karşılıklı yatak odasında sere serpe uyuyan (hatta tek bir iç çamaşırı ile yatan bile vardı.) kızları çok rahat görebiliyordu. (Bunları anlatmamın nedeni, bu ülkede müslümanlık nasıl yaşandığını belirtmek.)

Daha sonra ev sahibi kızımızın annesinin evine gittik. Aynı şekilde bir avlu içinde birçok kiracı ile tek bir odada zor koşullarda yaşıyordu. Doğru dürüst birşeyi olmayan odasında naylona sarılı şık elbiseleri duvarda asılıydı ama.

Gelelim şeytan kuzene. Diğer kızlar çok iyi niyetliydiler ama ailesi aynı şehirde yaşayan bu kuzen, beni defalarca kandırmayı becerdi. Helal olsun.

Fas’a uçak bileti almak için İngilizce bildiğinden bu 18 yaşındaki genç kızla acenteye gittik. Bilet satan bey kızımıza melun melun bakarak birşey söylediğini görünce anladım teklif ettiğini. Kızımız bir kağıda telefon numarasını yazıp bu adama verdi. Benim bilet işiyle ilgilenen yok. Dışarı çıkıp sorduğumda çok kızgın bir şekilde “Babam yaşında adam.”dedi. Ben de “İstemessen vermeyebilirdin.” dedim. Yani söyleyeceğim bu kız ciddi düşündüğü erkek arkadaşı olmasına rağmen böyle bir fırsatı kaçırmıyordu. Yaşamlarında erkek olması çok önemli.

Bu kızımız, defalarca benim bilet işimi kesin halledeceğini söyleyerek, oraya buraya kendisini götürttü. Parasından vazgeçtim ama çok zaman kaybettim sayesinde. Bu kadar mı yalan konuşulur ve kıvırılır?

En sonunda kendi işimi kendim görmeliyim diyebildim.

ALGERİA’NIN GEZİLECEK YERLERİ

1-BÜYÜK POSTAHANE VE ŞEHİR MERKEZİ: Mimarisi ve iç süslemeleri ile görülmeye değer.

Yine merkezde Cezayir’in ulusal kahramanı Emir Abdülkadir’in heykelinin olduğu meydanı ve caddeleri gezebilirsiniz.

2-MAKAM EL CAHİT: Burası 11.00’da açılıyor. Geç saatlerde kapanıyor. Otobüsle çıkılıyor. Şehrin merkezinde her taraftan görülebilecek şekilde 100 metre yüksekliğinde bir tepe üzerine kurulmuş.

Cezayir’in simgesi olan bu anıt; Cezayir’in Fransızlara karşı verdiği özgürlük mücadelesi anısına yapılmıştır.

İçinde de ücretsiz gezebileceğiniz müzesi var.

BİR ANI: Beni Cezayir’de en rahatsız eden konulardan birisi de ana dilleri Arapça olmasına karşın çoğu Cezayirli, günlük yaşamda bile Fransızca konuşuyordu. Bundan da gurur duyuyorlardı. Fransız gibi görünmek, onlar için çok önemli. Bu durumu birçok sömürülerek fakir bırakılmış ülkelerde görebilirsiniz.

Her Fransız çok rahat bir şekilde bir zamanlar sömürgesi olan bu ülkeye iş ve tatil için gelebiliyor ama bir Cezayirli Fransaya çok zor gidebiliyor.

Tüm bu düşüncelerimi, Fransızlara karşı yaptıkları mücadeleyi anlatan bu müze görevlileriyle paylaştım. Bana hak verdiler ama Fransız özentilerinin devam edeceğine eminim.

Hele bayanlara”Neden ana dilinizle konuş muyorsunuz?diye sorduğumda ters tepki verdiler.

3-NOTRE DAME D’AFRİGUE KİKİSESİ: (Afrika’nın hanımı ): Saat 11.00-12.30 ve 15.30-arası açık.

Bu bazalika, 1855 yılında doğu mimarisi ile yapılmış Fransız katedralidir. Küçük Vatikan kilisesi olarakta tanınıyor.

Burda, Bologhine Ibn Ziri veya St Eugene diye bilinen ve siyah olarak tasvir edilen İsa ile Meryemin heykeli var. (Fransız misyonerler, kara Afrikalıları kandırmak için siyah yapmış.)

Makam El Cahit’ten zıt yönde. Otobüsle gidebiliyorsunuz. Ben yürüyerek çıktım. Ama dönüşte deniz kenarına inerek ünlü camiileri ve Kasbah’ı gezebilirsiniz. Veya bunlara ayrı bir zaman ayırabilirsiniz.

BİR ANI: Bu kiliseye biraz erken gittiğimden rahibe kiliseyi erken açıp açamayacağını sordum.Türk olduğumu öğrenince bizlerin diğer dinlerden olanlara çok kötü davrandığımızı söyleyerek beni suçladı. Bunun tüm Türkler için geçerli olmadığını anlatmaya çalıştıysam da olmadı. Kesin yargılı insanlar heryerde var. Üzüldüm ama...

4-KASBAH (Eski Kent)

Unesco’nun kültür Mirası listesindedir. Çevresindeki surlar yıkılmış olup çok az bir kısmı görülebilir. Labirenti andıran dapdaracık sokakları çok ama çok ilginç. Kesinlikle görmelisiniz. 16. yy.dan kalma kalesi var. Başlangıcında da farklı yüzyıllardan kalma harika camiileri var. Buradaki halk, kendilerini Osmanlı soyundan kabul ediyorlar.

Ayrıca Kasbah, Büyük Postahane’ye de yürüme mesafesindedir.

Gezmeye camiilerden başlayıp, daha sonra yukarıya doğru dar sokakları gezebilirsiniz. Buradaki balıkçı lokantalarında kendinize bir ziyafet çekebilirsiniz.

Deniz kenarındaki birbirine yakın en ünlü cammiiler ve görülecek diğer yerler:

CAMİİ EL CEDİT: 1660 yılında Osmanlılar tarafından yıkılan Camii El Kebir’e benzetilerek yapılmıştır.

SAFİR CAMİİ: 1791’de yapılan ilk Türk camiisi.

KEÇİOVA CAMİİ: 1794 yılında yapılmıştır.

EL KEBİR CAMİİ: En eski camiidir.

PALACE DES MARTYRS: (Keçiova Camii’nin hemen arkasındadır.)

HASAN PAŞA SARAYI:Ben bulamadım.

4-ORAN (eski Başkent)

1-SANTA CRUZ KİLİSESİ

Tepede. Eski kent içinden özel araç ile gidebiliyorsunuz. Manzarası güzel.

2- KORNİJ(Deniz manzaralI, yayaların yürüdüğü kısım.Çok renkli.)

3-ESKİ KENT MERKEZİ (Çok ilginç)

BİR ANI: Bu kadar insafsız insanlar birarada başka yerde olamaz.

KÖTÜ SON: Algeria city de Fas’a uçak biletleri ya dolu ya da çok pahallı olduğu için Oran şehrine gidip orayı hem gezip, oradan Fas’a ya uçak ya da bot bileti almaya karar verdim. Uçak biletleri doluydu ama son anda açılan bir yeri hemen satın aldım. Çok rahatlamıştım.

Şehri gezdim. Bu arada gittiğim bir restoranta daha önce Türklerle çalışmış az Türkçe bilen garsonla, parkta bayanlarla sohbet ettim. Kısaca çok mutluydum. Ayrıca Fas’ta kalacağım otelleri kızım internetten ayarlamıştı. Herşey yolunda gidiyordu.

En son kalan Cezayir paralarımı harcayıp hava alanına gittim. Sırama girip bavulumu gönderip biletimi aldım ki görevli “Sizin Fas vizeniz yok. Uçamazsınız!” deyip biletimi geri aldı ve yan tarafta beklememi söyledi. Ben de benim yeşil pasaportumun olduğunu, hatta hiçbir Türk vatandaşının Fas için vizeye ihtiyacı olmadığını söyledim. Bundan çok emindim. Ama kuyruk ve zaman azaldıkça ve benimle kimse ilgilenmeyince telaşa düştüm. Tekrar internete baktılar ve “Evet sizin vize almanız gerekirdi.” dediler yeniden.

Bu arada hangi yetkiliyi görsem derdimi anlatıyordum. Hepsi biz ilgileniriz, sen bekle diyordu ama sonra kayboluyorlardı. İnsanlar bu kadar mı duyarsız ve saygısız olur.

En sonunda iç birimdeki yetkili bayanların bana yardım edebileceğini düşünerek gittiğimde yine bana olumsuz cevap verdiklerinde sinirden kitlenmiştim. Doktor geldi. Bayanlar bu arada değil yardım etmek oturdukları yerden kalkmadılar bile.

Oradaki insanlardan tek birisi beni dinlemeye, araştırmaya bile gerek duymadı. Orada öyle yazıyorsa tamamdı. Anladım ki çırpınmanın yararı yok. Saatler sonra uçaktan geri getirilen bavulumu aldım. Ne yapacağımı bilmez halde dışarda şehre inecek bir araba sahibine onlarla gitmek istediğimi söyledim. Genç bey, Amerika’da yaşıyormuş. Hacdan annesi ile yeni gelmişler. Derdimi anlatınca bana yardımcı olabileceğini söyledi.

Birlikte Fas Elçiliğine gittik. Görevli bayana durumu açıklayınca “Türklerin vizeye ihtiyacı var.” demez mi? Şok oldum. Beni getiren beye de çok mahçup oldum ama hala yok diye ısrar ediyordum. O arada elçi geldi. Araştıracağını söyledi. Tekrar döndüğünde “Evet sizin vizeye ihtiyacınız yok. Nasıl böyle bir hata yaparlar.”diyerek çok kızdı. Neyse aklanmıştım. Beni getiren bey, misafirleri beklediği için telefonunu vererek ayrıldı. Gerçekten çok yardımcı olmuştu.

Elçi havaalanına telefon açıp çok sert bir dille konuştu. Bana da konuştuğu yetkilinin ismini vererek hemen havaalanına dönmemi, gerekli yardımları yapacaklarını söyledi.

Bu arada üniversiteye giden gence ait olan özel bir araba ile anlaştım. Bir umutla hemen havaalanına gittik. Havaalanında ismini aldım beyefendiyi sorduğumda işi olduğunu söylediler ve belki 1 saat bekledim. Dayanamayıp odasına gittiğimde yeme içme yapılıyordu! Sanki elçi ile konuşan o değilmiş gibi “Eğer biletinizi Fas’a gidiş- dönüş alırsanız uçabilirsiniz.” demez mi? Şok oldum. Fas’a geri dönmeyeceğimi oradan İspanya’ya gececeğimi anlatınca da tek çarenin bu olduğunu söyledi. Yani sabah vizeye ihtiyacın var diyen yetkililer, bunun doğru olmadığını öğrenince başka engel çıkardılar. Nereye başvurduysam derdimi anlatamadım.

Yalnız bu arada başka bir hava şirketinin görevlisi genç bir bayan benim için yetkililerle, yaptıkları uygulamanın doğru olmadığını söyleyerek çok yetkililerle kavga etti, uğraştı ama o da beceremedi. Bana “Lütfen ülkenize dönünüz. Değmez” dedi. Orada hiç aklımda yokken geri dönmeliyim dedim.

Beni getiren gençler, ülkelerinde bir turistin ne kadar haksızlığa uğradığına tanık olduklarından çok üzüldüler. Tüm ‘hayır’larıma rağmen beni bırakmadılar. Sayelerinde o hatırlamak istemediğim kötü günü mutlu sonlandırdılar.

Birlikte bilet aldığım acentaya geri döndük. Orada ki yetkili de hemen bana yardımcı olacağını söyleyerek havaalanını arayıp, çok tepkili konuştu ama sonunda elimden birşey gelmez dedi.

Şansıma Algeria’dan İstanbul’a bulduğumuz çok da pahallı uçak biletini aldım.(gidemediğim uçak biletinin üzerine ekleme yaparak.)

Bu arada gençlerle ailelerinin şehir dışındaki evine gittik. Yemek yiyip duş aldım. Anneyi de alarak şehre geri dönüp anneannenin evine geldik. Çok cici kız kardeşiyle de tanıştım. Üç genç beni otobüs terminaline getirip yolcu ettiler. Ben uçak bileti için para bozdururken gençlere vermek üzere fazla bozdurmuştum ama asla kabul etmediler. Çantamda ne varsa hediye etmeye çalılştım ama ben de çok mahçup oldum. Israrla ülkeme davet ettim. Çok isterim gelmelerini.

Aynı şehirde bu kadar kötü davranıştan sonra bu aile ile tanışmam, bu kadar yardım almam... Yaşam böyle süprizlerle dolu işte.

Gece otobüsü ile tekrar Algeria’ya geldim. Hemen havaalanına gittim. Zamanım vardı ama artık bu ülkeyi görmek istemiyordum.

Burada ki havayolu müdürüne şikayetimi yaptım.Yine 2 saat bekledikten sonra müdür bey benden özür diledi.Beni misafir etmek istediklerini ertesi gün Fas’a göndereceklerini söyledi.Ben ise artık ülkelerinde kalmak istemeyip ülkeme döneceğimi söyledim.

Böylece planımı yarıda kesip gezimi bitirmek zorunda kaldım.

Not:Bundan sonra 7 ay gezdiğim Asya gezimi yazmak istiyorum

Sevgiyle,
Bezem...

ANNABA-SAHİL

ANNABA-ST.AUGUSTİNE KİLİSESİ

ANNABA MERKEZ

ESKİ ANNABA

ANNABA ÇAY BAHÇASİ

ANNABA TREN İSTASYONU

KONSTANTİNE-BÜYÜK CAMİİ

KONSTANTİNE-ASMA KÖPRÜLERİ

KONSTANTİNE - MERKEZ

JİJEL SAHİLİ

ZEYNEP VE AİLESİ İLE

ALGERİA CİTY-POSTHANE

ALGERİA CİTY'DEN GÖRÜNTÜLERİ

ALGERİA CİTY-OPERA BİNASI

ALGERİA CİTY-TÜRK LİMANI VE KOMUTANI

ALGERİA CİTY-NOTRE DAME KATEDRAL

ALGERİA CİTY-KEÇİOVA CAMİİ

ALGERİA CİTY-KEDİR CAMİİ

ALGERİA CİTY-CEDİT CAMİİ

ALGERİA CİTY-KASBAH (ESKİ KENT)

ALGERİA CİTY-EMİR ABDULLAH KADİR

ALGERİA CİTY-SOKAK SATICISI VİTRİNİ(2.EL KUYUIMCUSU

ALGERİA CİTY-MAKAM EL ŞEHİT VE TEPEDEN MANZARA

ORAN-AYNI OTELİ PAYLAŞTIĞIMIZ DOKTOR ANNE VE KIZI

ORAN- MERKEZ

ORAN - SANTA CRUZ KİLİSESİ VE TEPEDEN MANZARA

ORAN - ESKİ KENT

ORAN - KORNİJ MANZARALARI

 
Toplam blog
: 8
: 19987
Kayıt tarihi
: 01.11.09
 
 

Selam Gezgin Dostlarım; Emekli matematik öğretmeniyim, Karadenizliyim. Antalya'da yaşıyorum. İstanbu..