Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '20

 
Kategori
Siyaset
 

CHP, 97 Yıldır İktidarda-2

Değiş(tirile)mez bir Anayasayla, özel müfredatla yetiştirilerek Sermaye - Yargı - Ordu'nun başına getirilmiş bürokratların olduğu bir ülkede, iktidara normal bir seçimle de gelseniz, mevcut şartlar size Siyasi - Sosyal - Ekonomik programlarınızı uygulama şansı vermeyecektir. Sadece vermemekle de kalmayacak; ısrarcı olanlar, bir darbe ile (halkın seçtiği başbakan ve bakanları) darağacında idam edilecektir.
 
* * *
 
Örneklerle meramımızı açıklamaya başlayalım :
 
“Başbakan Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, TSK Rehabilitasyon Merkezi'nde tedavi gören ünlü tiyatrocu Nejat Uygur'u ziyaret edemedi.
 
Olayı nasıl gerçekleştiğini Necla Uygur anlattı.
 
Beyninin sağ tarafındaki tıkanıklığa bağlı olarak kısmi felç geçiren ünlü tiyatrocu Nejat Uygur... Ankara Bilkent'teki TSK Rehabilitasyon Merkezi'ne yattı. Başbakan'ın eşi Emine Erdoğan, (Nejat) Uygur'un eşi Necla Uygur'u telefonla arayarak ünlü tiyatrocuyu ziyaret etmek istediğini söyledi... Ancak, olayın TSK Rehabilitasyon Merkezi'nde duyulmasının ardından Necla Uygur, Emine Erdoğan'ı telefonla arayarak, ziyaretin gerçekleşemeyeceğini söyledi.
 
Necla Uygur, olayı Milliyet'e şöyle anlattı :
 
'Gerçekten böyle bir olay yaşandı. Bunda gizleyecek bir taraf yok.
 
Sayın Emine Hanım bana telefon açtılar. Bir nezaket ziyaretinde bulunacaklarını söylediler. Memnuniyetle beklediğimi söyledim.
 
Sayın hemşirelere haber verdim, Başbakan'ın eşinin geleceğini. Onlar da herhalde haber vermişler ki sonra bana geldiler, dediler ki, 'Sayın Emine Hanım'ın gelmesi için Genelkurmay'dan izin alınması gerekmektedir.' Ben bilmiyorum olayı. Ondan sonra Genelkurmay'ın da GATA'ya bildirmesi lazımmış, GATA'nın da onaylayıp haber vermesi lazımmış. Böyle bir şeyin imkânsız olabileceğini söylediler ve benim kendilerine bildirmemi söylediler. Benim için zor bir durumdu. Nezaket gösterdi hanımefendi bana, dışarıda benimle buluştu. Üzüntülerini bildirdi. Ben de kendilerine üzüntülerimi bildirdim. Böyle bir olayın içinde olmaktan mutsuz olduğumu kendilerine söyledim. Böyle bir şeyin ortasında olmaktan ben çok mutsuz oldum.' " (1)
 
...
 
Bu olay, 2007 yılında yaşanıyor ve ülke Üniversiteleri, Sivil Toplum Kuruluşları, Medya, Yargı ve Muhalefet Partileri ile ayağa kalkmıyor.
 
Sormazlar mı :
 
- Bu ülkede “Aydın” yerine, içi kurtlanmış “Aydın İncir”i mi yetişiyor ?
 
* * *
 
Şimdi de 27 Mayıs sürecinden bir örnek :
 
“...27 Mayıs’ı önceden haber veren ve şimdiye kadar yayınlanmamış ihbar mektubu : 'Darbe kansız olacak; sadece Bayar, Menderes ve üç kişi daha öldürülecek, o kadar ! '
 
İŞTE, MEKTUBUN TAM METNİ…
 
'...27 Nisan’da başlayan isyan hadiselerinden iki-üç gün evvel Şişli’de Küçükbahçe Sokağı’nda Meşrutiyet Apartmanı’nın 4 numaralı dairesindeki bir toplantıda, eski (Cumhuriyet) Halk Partisi mebuslarından Münir Bey isminde bir zât, on-on beş kişinin bulunduğu bu kadınlı erkekli toplantıda '6 Mayıs’ta mutlak iktidara geleceğiz, kan dökülmeyecek, yalnız Celâl Bayar ve Menderes dahil olmak üzere beş kişi öldüreceğiz' dediğini istihbar ettim..." (1)
 
* * *
 
Şimdi bu tarihten biraz geriye gidiyoruz...
 
Körlerle Sağırlar, Birbirlerini Ağırlar !
 
Sayın (eski) Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer, Sayın (eski) Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı Sabih Kanadoğlu ve Sayın (eski) CHP Genel Başkanı, Deniz Baykal.
 
Bilin bakalım nerede el ele, kol kola ve "gönül gönüle"dirler ?
 
“Bir televizyon kanalında (Skytürk - 29 Nisan 2007, saat: 11.00) herkese Sabataycılık elbisesi giydirmekle maruf Yalçın Küçük şunları söylüyordu :
 
'…Muhtıranın verildiği 28 Nisan günü önemli bir tarihtir. 28 Nisan 1960’ta, yani 27 Mayıs müdahalesinden bir ay önce İstanbul’da ve Ankara’da üniversite gençliği harekete geçmişti. Darbeyi hazırlayan bu yürüyüş ve gösterilerdi. Ben de aralarındaydım.
 
Daha kimler vardı : Sabih Kanadoğlu, A. Necdet Sezer, Deniz Baykal…' ” (2)
 
* * *
 
Şimdi biraz yakınlara, 1988’e geliyoruz ;
 
"Ahmet Necdet Sezer, 'Yargıtay 2. Hukuk Dairesi üyesiyken, Yargıtay Genel Kurulu’nca belirlenen üç aday arasından dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren (*)  tarafından o güne kadar atanmış en genç üye olarak, 27 Eylül 1988’de Anayasa Mahkemesi asil üyeliğine atandı. 6 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi.” (3)
 
....
 
1992’ye geliyoruz :
 
9 Eylül 1992’de, Deniz Baykal CHP Genel Başkanı'dır.
 
...
 
1998'e geliyoruz :
 
"Sabih Kanadoğlu, ...19 Temmuz 1984 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilmiştir. Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca; ilki 26 Aralık 1994, ikincisi de 28 Aralık 1998'de olmak üzere iki kez Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi Başkanlığına seçilmiştir. Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca gösterilen adaylar arasından, 21 Ocak 2001 tarihinde Ahmet Necdet Sezer tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına seçilmiştir." (4)
 
* * *
 
Özetle :
 
– Ahmet Necdet Sezer, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından, o güne kadar atanmış en genç üye olarak, 27 Eylül 1988’de Anayasa Mahkemesi asil üyeliğine atandı. 6 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi.
 
– Sabih Kanadoğlu, Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca gösterilen adaylar arasından, 21 Ocak 2001 tarihinde Ahmet Necdet Sezer tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına seçilmiştir.
 
Ve...
 
CHP’liler bir meseleden dolayı bağırmaktadır !
 
- “Yargıma dokundurtmam !”
 
Peki CHP’li Paşa'larım, Ağa'larım ve dahi Bey'lerim !  
 
Yargı, bağımsız değil mi ? Bağımsız yargı, nasıl senin “Yargıma !”n olabiliyor ?
 
* * *
 
Ve gelelim Sermaye - Banka meselesine !
 
- Bankalar "Yayınevi" midir ki, kitap yayınlıyorlar ?
 
Özellikle de zarar etmelerine rağmen ?
 
...
 
Hasan Ali Yücel (eski) CHP Milli Eğitim Bakanı'dır. 1956 yılında İş Bankası'na, Kültür Yayınları'nı kurmuştur.
 
- CHP’liler (bu konuda) ne demektedirler ? “Biz (İş) Bankasında (%28'ine) ortağız ama kâr almıyoruz !” (**)
 
...
 
Ateşteki Kömürleri Biraz Karıştıralım !
 
- Teyzeoğlu be ! Siz bu Bankanın ortağı olarak Yönetim Kurulları'nda yer alıyor musunuz ? Alıyorsunuz.
 
Siz bu bankanın yönetim kurullarında, verilecek Kredilere müdahil oluyor musunuz ? Oluyorsunuz.
 
Siz, bu bankanın -100'ün üzerinde olmalı- sahip olduğu şirketlerde yönetime - kararlara müdahil oluyor, katılıyor musunuz ? (Özellikle memur alımının nasıl yapıldığına, kimlerin çocuklarının buralarda çalıştığına hiç girmeden -!-) katılıyorsunuz.
 
- Çok milyar dolarlık sermayenin verdiği çok milyar dolarlık kredilerde, çok sayıda şirketlerin Satınalma - Üretim - Pazarlama süreçlerinde etkin olmak, büyük ortağına lavanta misali kokmaz mı ?
 
– Gül tutan elde gül kokusu kalmaz mı ?
 
- Bunların üzerine bir de (nakit) kâr payı almak, “Çok yemekten öldü rahmetli !” misali olmaz mı ?
 
* * *
 
Şimdi 1924-1928 (ve 1961) tarihli değiş (-tirile-) mez Anayasa konusunda, Mustafa Kemal Paşa’ya kulak verelim : (Kaynak - 20 Aralık 1929 tarihli Milliyet Gazetesi)
 
1923 yılı Ocak ayında, gazetecilerle yaptığı görüşme tutanaklarından (not : bazı eski kelimeler, tarafımızca günümüz kelimelerine çevrilmiştir) :
 
(Gazi Mustafa Kemal Paşa anlatıyor) “…Biz mecliste içtihat itibariyle sonsuz fedakarlıklar yaptık, belki de yapmak lüzumlu idi. Bundan dolayı anayasa maddelerine hiç de lüzumu olmayan zihniyetler girdi. Belki bundan dolayıdır ki adli kapitülasyonları kaldırtmak konusunda Lozan’da hala zorluklar çekiyoruz. Orada diyorlar ki : ‘Sizin yapacağınız kanunlar, yine fıkıhtan, Kur’an’dan hüküm çıkartacak’. Eğer bugün Lozan Konferansı’nda ve dünyada Yeni Türkiye’nin bir kredisi varsa, o da eski şekli kaldırmamızdan doğmaktadır. Bizim inkılabımız, eğer meşrutiyet inkılabı gibi sadece yüzeysel olsaydı, kimse önem vermezdi…”
 
Mustafa Kemal Paşa ne demektedir ?
 
- Lozan’da kapitülasyonları kaldırmak için, eski (Osmanlı) ile bağımızı kesmemiz gerekiyordu.
 
* * *
 
Değiş (-tirile-) mez Anayasa konusunu biraz daha açalım : (Kaynak - 21 Ağustos 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesi.)
 
"Bugün yürürlüğe giren yeni Ceza Usulü Yargılamaları kanununa göre, bütün savcılara ‘Cumhuriyet Savcısı’ denilecektir." (***)
 
...
 
Bu konuda bir başka örnek daha : (Kaynak - 20 Ağustos 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesi)
 
"Adalet Bakanı’nın Cumhuriyet Savcıları’na Önemli Bir Genelgesi… (Adalet Bakanı) : '…Hüküm hakkınızı Türk Milleti adına kullanırken, her şeyden üstün tuttuğunuz Cumhuriyet ile İnkılabın gereklerini bundan böyle de yüksek göreceğinizden tereddüdüm yoktur. Cumhuriyet, Cumhuriyet’e uymayan etkilerin, hareketlerin, zihniyetlerin her ne pahasına olursa olsun yok edilmesiyle var olur. Bu dileğini adaletle yerine getirmek isteyen Türk Milletinin önümüze koyduğu baştan başa yeni kanunların her hükmü, bu idealin bir vecizesidir…' ”
 
* * *
 
Şimdi Sormak Gerekir :
 
- Demokrasi ile desteklenmeyen bir Cumhuriyet Rejimi ne anlama gelir ?
 
- Savcıları'nın, Demokrasisiz bir Cumhuriyeti (şartsız olarak) önceledikleri bir ülkede, fikir hürriyeti olabilir mi ?
 
- Düşünce hürriyeti olmayan bir ülkede ilim adamı yetişir mi ?
 
- İlim adamının yetişmediği bir ülkenin insanları, ilimle uğraşmayacaklarına göre ne ile uğraşırlar ?
 
* * *
 
Devletlerin yaşamı da bir çocuğun büyüyen ayağı gibidir. Ona çocukluğunda (100 yıl evvel) giydirdiğiniz bir ayakkabı, büyüdüğü zaman ayağına dar gelecek ve ayağını sıkarak kangren yapacaktır.
 
Bir ülkenin sorunlarının (çözülememesinin) altında ekonomik değil, sosyal meseleler vardır.
 
Devleti ile halkının birbirlerine mesafeli (dargın) olduğu ülkelerin kalkınması ham hayaldir. Bu nedenle yaklaşık 100 yıldır yerimizde sayıyoruz (“sayıyorduk !” diyelim).
 
* * *
 
Bu bölüm özetle :
 
- Gezi Olayları, medya - sermayenin;
 
- 17 / 25 Aralık, güdümlü yargının;
 
- Askeri darbeler, yeminli ordunun (!),
 
- 15 Temmuz kalkışması (Jön değil -!-) Yaşlı Türkler'in / NATO’nun direnişidir.
 
“Her yer Taksim, her yer direniş !”
 
* * *
 
Aslında birileri, “Yargıma dokundurtmam !” değil, "kurduğum düzene dokundurtmam” demektedir.
 
Peki, bunlar kimlerdir?
 
M.Kemal Paşa, bunu yukarıda pek güzel açıklamaktadır.
 
* * *
 
Meselelerinizi tartışabiliyorsanız çözebilirsiniz.
 
Tartışılamayan meseleler, bir düğüm misalidir. Meselelerinizi eğer tartışamıyorsanız; Düğüm size, siz Düğüme - Sorunlara bakar durursunuz.
 
...
 
Devam edecek...
 
- Anayasaları ülkemizde neden hep askerler hazırlıyorlar ?
 
- Bu kadim Millet, neden sivil bir anayasa yapamıyor ?
 
- Anayasalar illa silahla mı yapılır, kalem ile yapılmaz mı ?
 
...
 
www.canmehmet.com
 
AÇIKLAMA VE KAYNAKLAR :
 
(*) Kenan Evren ve Darbe'nin Dış Bağlantısı : “…Darbenin yapılmasının ardından CIA Ankara Bürosu Şefi Paul Henze, Washington’daki Beyaz Saray’dan bir telefon alacak ve 'Paul, senin çocuklar başardı' denecektir (4). Kenan Evren’in bu dönemde NATO içerisinde gizli bir örgütlenme olan stay-behind kontrgerilla ordusunun başında bulunduğu iddia edilmektedir.”
 
12 Eylül Darbesiyle başlayan dönemde demokrasiden uzaklaşılması, Avrupa ülkelerinde tepkiyle karşılandı. Buna karşın Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ilişkilerde yakınlaşma oldu. Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesi için kolaylık gösterildi. Özellikle Orta Doğu ülkeleriyle yakınlaşma başladı.
 
(**) Bu konuda detaylı bilgi edinmek isteyenler verilen web adresine bakabilirler. http://www.zaman.com.tr/mustafa-unal/chp-is-bankasi-ortakligi_1214509.html
 
(***) Daha fazlası için bakınız:  https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/guneri-civaoglu/neden-cumhuriyet-savcisi-1813712
 
(1) https://www.hurriyet.com.tr/gundem/emine-hanim-gatada-uyguru-ziyaret-edemedi-7746915 (Haber Giriş: 23.11.2007 - 11:20, Son Güncelleme : 23.11.2007 - 12:17)
 
(2) Yazının ve mektubun tamamı için bakınız:  https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/2691768-27-mayisi-onceden-haber-veren-ve-simdiye-kadar-yayinlanmamis-ihbar-mektubu-darbe-kansiz-olacak-sadece-bayar-menderes-ve-uc-kisi-daha-oldurulecek-o-kadar- 27 Mayıs 2020/16:27.
 
(3) Yazının tamamı için bakınız : http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/postmodern-muhtira_533708.html
 
(4) Vikipedi.
 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..