Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '12

 
Kategori
Siyaset
 

CHP, kavgalar ve muhalefet!

CHP, kavgalar ve muhalefet!
 

Türkiyede epey bir süredir iktidar partisinin karşısında dimdik duracak, eylem  ve söylemleri ile kamuoyunda ilgi ve destek görecek bir ana muhalefet partisinin yokluğunun his edildiğini, iktidar partisinin ekseni dışında kalan herkes düşünüyor desek yanılmış olmayız.

Halİ hazırda o pozisyonda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu işlevi yeterince yerine getiremediğini, iktidarın yalnış politikaları ile uğraşıp alternatif politikalar üreteceğine kendi içindeki hizipleşmeler ve kavgalarla hem kan hem de enerji kaybettiğini içimiz yanarak seyrediyoruz.
 
Aslında Cumhuriyet Halk partisinin kötü bir geleneğinin bir hastalık gibi partinin içine sinmiş hali bu.
 
Kendimi bildim bileli CHP'nin kurultayları, kavgaları, parti içi iktidar savaşları ve hizipleşmeleri bitmek nedir bilmiyor; partinin son 30 yılında genel başkanlık koltuğuna oturan siyasilerden kendi dönemlerinin iktidarlarına karşı ilkeli, ahlaklı ve sağlam bir muhalefet duruşu sergileyen tek  genel başkan Erdal İnönü'dür desek yeridir.
 
Deniz Baykal'ın genel başkanlığı koltuğunda oturduğu uzun yıllar boyunca parti içindeki demaokratik muhalefete karşı tahammülsüz politiklar üretmesi ve bu noktada karşısında genel başkanlığa aday olmak isteyen Mustafa Sarıgül'ü ihanetle suçlayıp partiden ihraç etmesi hala hafızalarda canlılığını koruyor ; nitekim partinin içine sürüklendiği kaos 1999 genel seçimlerinde partinin % 8.7 ile baraj altında kalmasının önünü açıyordu adeta.
 
Süregelen bu hastalık en son partinin ikinci adamı Gürsel Tekin'in mevcut İstanbul il başkanlığı ile ters düşmesi ve bu paralelede partinin MYK'sından  istifası ile tekrar nüks etti.
 
Yani CHP  on yıllardır ne yazık ki hep aynı kısır döngüde dolaşıp duruyor ve ne acıdır ki kendi içindeki farklı seslere gösterdiği sert muhalefeti iktidar partisine karşı hiç bir zaman gösteremedi ve inanıyorum ki aynı muhalif tavrı iktidar partisine karşı göstermiş olsaydı bugün parti çok daha farklı bir konumda olabilirdi.
 
CHP parti içi kavgalardan ve kargaşadan dolayı ülkenin gündemine dair geçerli ve olumlu politikalar üretmekte hep zorlandı.
 
Baykal'ın CHP 'si son dönemlerde giderek milliyetçi bir çizgiye doğru kaydığı ve bu noktada Kürt ve sosyalist seçmenleri küstürdüğünü çoğumuz biliyoruz; özellikle partinin Baykal döneminde Kürt sorunu karşısında takındığı milliyetçi tavır CHP 'nin 94 KÜRT RAPORU'na tamamen ters düşen bir politik duruşun göstergesi gibiydi.
Bu süreçte iktidar partisinin ülkenin en büyük sorununa karşı attığı cılız adımlara karşı muhalif durmayı adeta bir marifet saydı.
 
Bu dönemde partinin tek kaygısının "laiklik" olması partiye hiç bir şey kazandırmadı aksine giderek daha da kan kaybetmesine neden oldu.
 
10 mayıs 2010  tarihinde Baykal'ın genel başkanlık koltuğundan ayrılmasını sağlayan malum "kaset" skandalı ile Baykal'ın yerine genel başkanlık koltuğuna partinin 22 mayıs 2010 tarihinde yapılan 33.kongresinde seçilen Kemal Kılçdaroğlu'nun ilk konuşmasında Kürt sorununa hiç değinmemesi ve özellikle "Kürt" kelimesini kullanmaktan imtina etmesi parti içindeki Kürtleri kızdırdı, bu öfkeyi bir nebze olsun aşağı çekmek adına bir dönemler D.Bakır barosu başkanı Sezgin Tanrıkulu genel başkan yarımcılığı koltuklarından birinde oturtularak bir gönül alma jesti olarak algılansa da aslında daha sonra CHP 'de değişen hiçbirşeyin olmadığını görüyoruz.
 
Evet CHP hep aynı çizgide dönüp duruyor, kavgalar, kurultaylar ve parti içi hizipleşmelerle.
 
Ülkenin sağlam bir muhalefet partisine ne kadar çok ihtiytaç duyduğunu bildiği halde ne yazık ki bu işlevden uzak bir halde duruyor. 
 
Toplam blog
: 166
: 540
Kayıt tarihi
: 02.09.09
 
 

Batmanın Beşiri ilçesinde doğdum, Mersinde yaşıyorum, edebiyata ilgi duyuyorum, yerel ve ulusal d..