Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

CHP, Kürt sorunun çözümüne ortak olabilir mi?

Bir kez daha “dil ağrıyan dişe değdi” ve onca demokrasi ve özgürlük vurgusuna karşın referandum propagandasının kilitlendiği nokta Kürt sorunu oldu. Çatışmaların ve ölümlerin arttığı bir ortamda PKK’nın 13 Ağustos-20 Eylül arası için almış olduğu ateşkes kararı, referandumun gündemini de belirledi. Şimdi, dikkatler, PKK ile ne konuşulduğuna ve ateşkes kararının alınması için ne vaat edildiğine yöneltilmiş durumda. Öte yandan, CHP, yıllardır terk ettiği Kürt illerinin her birini yeniden keşfediyor; keşfettikçe kralın çıplak olduğu gerçeğiyle karşılaşıyor. Bu karşılaşmanın Hükümet’i rahatsız ettiğiyse açıkça görülüyor.

Kürt sorununda kitleleri ikna eden taraflardan birini AKP, diğerini de yasal zeminde BDP ile ifadesini bulan çevreler oluşturduğu biliniyor. İçinden geldiği İslamcı damar üzerinden Kürt kitlelerle iletişim kurabilme başarısını gösteren AKP’nin rakipsizliğiyle “kurşun adres sormaz” yöntemi üzerinden sürecin aktörü haline dönüşe PKK’nın durduğu noktanın ürettiği çözümün ne olduğu görülüyor. Sol adına rol verilen CHP, söz konusu iki akıma “havale edilmiş” sorunlar karşısında kimi zaman adım atar gibi yapıp, çoğunlukla sessizliğe bürünmekle kalmayıp, yıllardır kafasını kuma gömerek, sorunun özünü görmezden gelmeyi tercih etmiş bulunuyor.

Kürt sorunu için kalıcı ve adil bir çözüm programı uygulanmadığı sürece devam edeceği her halinden belli olan şiddetin geçici olarak durdurulması, Hükümetin referandum sürecindeki elini sağlamlaştırabilir ama referandum sonrasında sorunun süreceği de şimdiden görülüyor. Başörtüsüyle bilinçli olarak sınırlandırılan inanç özgürlüğünün Alevileri kapsar bir hale gelmesi bilinmez bir geleceğe ertelenmiş bulunuyor. Hal böyle olunca referandum vesilesiyle bir kez daha gündeme gelen Kürt sorunu ve inanç özgürlüğü sorunsalları, PKK ve başörtüsü üzerinden yürütülüyor.

Türkiye’nin bütün kritik süreçlerine müdahil olan Öcalan’ın, son ateşkes kararında takındığı tutum dikkate alınırsa, kendisinin önemli bir aktör olduğu gerçeğini kabullenmek gerekiyor. Çeyrek asrı aşan bir süredir söylenen “üç beş çapulcu” sözünün bugünkü PKK gerçeğini görmezden geldiği gibi pratik hayatta da bir karşılığı bulunmuyor. Öcalan’ı Öcalan haline dönüştüren resmi sığ politikaların bir an önce gözden geçirilmesi gerektiğini herkesten çok Kılıçdaroğlu’nun gördüğü anlaşılıyor. Kürtlerle yüzleşmek için şehir şehir dolaşması da bunu gösteriyor. Üstüne üstlük ‘89’ Raporu’nun güncelleştirilmesi çalışmalarını başlatması da AKP’nin kızgınlığını körüklüyor.

AKP’nin Kılıçdaroğlu’na öfkelendiğini gösteren önemli kanıtlardan birini Van, Bingöl gibi yerlerdeki karşı protesto örgütlenmeleri oluştururken; ötekiyse giderek belirgin bir hal alan Hükümet yanlısı medya kuruluşlarının izledikleri haber politikaları ve yazarların kullandığı dilde dışa vuruyor. “Biz Türkiye’nin her yerinde varız” diyen Başbakan’ın karşısına “biz de var olacağız” diye çıkan Kılıçdaroğlu’nun harekete geçmesine öfkelenen yerel güçlerin tepkisindeki tuhaflık bir yana, oturduğu köşeden yazı yazanların kullandıkları dil, Başbakan’ın Kılıçdaroğlu’ndan rahatsızlığını gösteriyor.

Gerçekte, eğer Kılıçdaroğlu’nun, Kürt sorunu ve inanç özgürlüğü gibi temel sorunlara ilişkin demokratik ve adil bir çözüm üretememesi halinde halktan destek alamayacağı açıkça görülüyor. O zaman geriye açıklanması gereken iki önemli nokta kalıyor. Bunlardan biri, Kılıçdaroğlu’nun bildik CHP politikalarının dışına çıktığı ve diğeri de temel argümanları pratikte sorgulayarak, ilgili ilgisiz herkesin dikkatini çektiği gerçeği oluşturuyor. Hal böyleyse AKP’nin ve dolayısıyla Başbakanın işinin zor olduğu görülüyor. 2002’den bu yana geçirilen dört seçime bakıldığında, Başbakanın ilk kez bu kadar gergin olması da, Kılıçdaroğlu’nun şahsındaki bu değişim potansiyelinden kaynaklanıyor.

Kuma gömülen kafalar” çıktıkça, “kumdan kaleler”in yıkılması da kolaylaşıyor!

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..