CHP, MHP, BDP ve DİSK

Kemal Türkler’in kemikleri sızlamıştır, Süleyman Çelebi’nin DİSK başkanı olarak yaptığı açıklama sonrası..

DİSK hayır diyecekmiş.!!

12 Eylül en çok kimin üzerinden geçti.

Süleyman Çelebi bu açıklaması ile karanlığın sesine katıldı, sonra katledilişinin 30. yılında Kemal Türkler'inTopkapı'daki mezarı başına indi. Tarih Süleyman Çelebi ve tayfasını karanlığın sesine katıldılar diye yazacak...

Evet kızgınım ergenlik çağım Ulus’ta Maden-İş bürosunda geçti. İşkenceden geçtim. Tanıdığım bir çok insan işkence gördü.

Biz unutmadık, bu süreç 12 Eylül ile hesaplaşmanın yolunu açıyor, ancak solculuğu tekeline almış bu herifler Ak Parti ile kavgadan başka bir şey düşünmüyor. Ya da Süleyman Çelebi CHP’nin milletvekili adayıdır, bilinmez...

1982’de 12 Eylül Anayasasına hayır diyen referandumda evet der. Gerisi kıvırtma..

Bu ülkede bu "Milli Cephe" değişime direniş cephesi bu kez böyle oluştu: "CHP, MHP, BDP ve DİSK"

BDP’ye şu yazıda söyleyeceğimizi söylemiştik zaten: http://blog.milliyet.com.tr/BDP_nerde_duracagina_karar_versin__BDP_
_CHP_ve_MHP_ile_ayni_safta/Blog/?BlogNo=239759

Kabaca hayır ya da boykot aynı kapıya çıkar; işkencecilere destek, bu ülkede bir nesli yok edenlere destek, çekilen acılara ihanet.

Yani Geçici 15. Maddenin kalkmasına hayır demeye mi başladınız? Aydın Tiryaki önermişti ya; ha bire bi ara tartışmıştık. şimdi o da hayır cıdır. Sizin hiç samimiyetiniz yok mu?

Ya da Sendika ve grev hakkı genişlemesin mi?

Askeri yargının görev alanı sınırlandırılmasın mı?

Anayasa Mahkemesi üyelerinin sayısının arttırılması, Anayasa Mahkemesi'nin kapısı tıpkı gelişmiş ülkelerdeki gibi geniş katılımlı bir şekle dönüştürülmesin mi?
HSYK üyelikleri ile Anayasa Mahkemesi'ne seçilecek üyelerin seçiminde seçim adaletini sağlamaya yönelik nisbi temsil sistemi getirilmesin mi?

Yani, HSYK'nın kuruluşu ve işleyişinde kapalı sistemine son verilmesin mi?

Hiç yetmez ama evet.. Daha iyi öneri, değişime yönelik başka bir olanak var mı?.

Ya değişime ilişkin bir yağmur damlası da olsa destekleyeceğiz. Ya da akıl almaz bir şekilde işkencecilerimizi savunacağız.

Cahit Koytak’tan İşkenceden geçmiş tüm hayırseverlere:

“Melankoli
yarı uyanık, yarı uykuda
kendi ayaklarımızla mı geldik
bu yıkıntıya?

yoksa yüzlerine bizim masklarımızı geçiren,
ruhlarını bizim boyamıza batıran
başka birileri mi dolaşıyor

bizim tenlerimizde,
bizim yaralarımızla,
bizim sızlanmalarımızla?

sanki ölmüşüz, ölmüşüz de
başka tenler kullanıyor
bizim hikâyelerimizi.

sanki ölmüşüz, ölmüşüz de
gömmemişler bizi, fakat
mezarla sıvamışlar cesetlerimizi. “