Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '17

 
Kategori
Güncel
 

CHP, MHP ve AKP birbirlerinden ne kadar farklıdırlar?

CHP, MHP ve AKP  birbirlerinden  ne kadar  farklıdırlar?
 

Türkiye’nin devlet sistemiyle, düşünce açısından çelişkisi olmayan siyasi partilerin birbirlerinden hiçbir farkları bulunmamaktadır. Buna rağmen toplumun içerisinde her parti kendisini diğerlerinden farklı olduğunu söylese de, asla gerçekleri yansıtmamaktadır.

Mevcut sistem partilerinin kendilerine göre bahsettikleri farklılıkları ise basit şekilcilikten öteye geçmiş değildir. Çünkü hepsinin ideolojik yapısı gerçek bir felsefi temele dayanmayan, yüzeysel din ve ırk milliyetçiliğinde birleşmektedirler. Bu partilerin özelliklerini daha iyi tanımak için, sahip oldukları siyasi düşünceye biraz daha derinden bakmak gerekir.

Gerçekten insanlık ve topluma her konuda hizmet amacıyla ortaya çıkan her siyasi parti, bilimsel bir teoriye dayanmak zorundadır. Bilimsel siyasi teorilere dayanmadan sırf bir yerlerde benimde adım olsun, ya da çeşitli maddi çıkarlar noktasında uyuşamadığı için, karşıtlık anlamında kendine ayrı parti kurup faaliyet sürdürenler, asla gerçek siyasi parti değillerdir.

Konuyu daha iyi kavrayabilmek açısından, öncelikle bilimsel siyaset teorisinin ne demek olduğunu açıklayarak devam edersek, bahsi geçen partilerin hem ideolojilerini hem de aralarında farklılık olup olmadığını daha net anlamış olacağız.

Bilimsel Siyasi Teori demek; dünyada bugüne kadar kabul görmüş iki  felsefeden Materyalist ve Metafizik temele dayanarak düşünce üretip, hedef almış olduğu toplumun nitelik ve nicelik yapılarına uyarlayarak siyaset yürütmek demektir.

Bunlar bazı toplumlarda İdealist (Metafizik) din ve ırk milliyetçiliği şeklinde oluşurken, diğer toplumlarda ise Marksist (Materyalist) ideolojiler biçiminde var olurlar. Dünyanın planlı ve programlı siyasi düşünceleri bu şeklide başlarken; her iki felsefenin gerek birbirlerine karşıtlıklarından gerekse kendi içlerindeki sorgulama özellikleri sonucunda, üçüncü bir siyasi düşünce olan “Demokratik Siyasi Teoremi ortaya çıkardıkları da unutulmamalıdır.

Demokratik Siyasi Teoremin temel felsefi dayanağı ise Materyalist ve Metafizik felsefenin Sentezlenmiş şeklidir.  Gerçekten demokrat olmak isteyen bir kişi, grup, oluşum veya toplum, her iki temel felsefenin ilkelerini sentezleyerek tüm farklılıkların bir arada yaşayabileceği “Demokratik Yönetimler” olan Direkt ve Katılımcı ortak paydada buluşarak bunu gerçekleştirebilirler.

Demokratik Siyasi Teoremciler; varlıkların diyalektik olarak zıtların mücadelesinden hareketle, birbirlerine bağlılık ve değişimler sonucunda, Zıtların birliği ilkesini en iyi şekilde kavrayarak işe başlamışlardır.

Diyalektik Tarihi Materyalist Felsefi ilkeleri tam anlamıyla kavramayan ya da bundan haberi olmayan siyasi düşünceler, asla üçüncü ve çağdaş yaşam şekli olan Demokratik yapıya geçemezler. Ve bunun canlı örneklerini ise idealizmin din ve ırk milliyetçiliği ile Marksist sosyalist sistemlerin totaliter anlayışından bilinmektedir.

Bir toplum sahip olduğu Marksist ya da İdealist düşünceyi çağın şartlarına göre sentezleyemediği sürece, sürekli çatışarak yaşamak durumundadır. Mevcut olumsuz gerçekliği en erken kavrayan toplumlarsa, yine Avrupalı felsefeci ve Burjuvazi olmuştur. Materyalist ve Metafizik felsefeyi sentezleyerek daha uygun bir yaşam şekli olan Burjuva Demokratik sisteme geçemkten kormamışlardır.

Dünyanın neresinde olunursa olunsun, devlet kurmak ve toplumu idare etme iddiasında olan her siyasi anlayış ya da parti, temel dayanağını ya Materyalizme dayandırmak zorundadır veya Metafizik felsefeye.

Çeşitli nedenlerden bunların ikisini de reddeden bir anlayış, düşüncesinde samimiyse, Sentezlenerek ortaya çıkan Demokratik siyaseti kabul etmek durumundadır.  Bu her üç bilimsel siyasetin dışında hareket edenler, Türkiye’de olduğu gibi Nihilizme saplanıp kalmışlardır. Bu da sürekli savaş ve çatışmayla yaşamak anlamına gelmektedir.

Materyalist ve Metafizik felsefi düşünceler her ne kadar birbirlerinin zıttı olsalar da, ikisinin de sorgulama ve alternatif arayışları, demokratik yaşamı ortaya çıkaran temel bir yapıya sahiptirler. Çünkü biri olmadan diğeri ya da bir başka yapının var olması asla söz konusu değildir.

Peki.! Türkiye Cumhuriyeti’ne damgasını vuran CHP başta olmak üzere diğer siyasi partiler, özetlemiş olduğumuz bu bilimsel teorilerden hangisini temel almışlardır.

Türkiye’de sistem partileri içerisinde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yeri ve sıralaması diğerlerine göre her zaman önde gelmektedir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin (TC) kuruluşunda öncü bir role sahiptir. Bu yüzden diğer partiler bu yapıya benzeyerek var olmuşlardır.  

Soru 1- CHP Marksist midir; İdealist mi? Ya da her iki düşüncenin sentezlemesi olan Demokrat mıdır?

Cevap: CHP Marksist olmadığı gibi Demokratta değildir. Temel ideolojisini her ne kadar idealizme dayandırmış gibi görünse de, bu düşünceyi de sulandıran bir anlayışa sahiptir. Bunu da şunlardan anlamaktayız.

Ulusal kültürel yapısını tam anlamıyla Türk kültürüne dayandırmadığı gibi yüzeysel İslamcılıkla birlikte, sadece insanların kılık kıyafetlerini siyasallaştıran bir anlayışa sahip olması. Bunu doğrulayan noktalarsa, CHP’nin ilkelerinden Halkçılık, Cumhuriyetçilik, İnkılapçılık, Devletçilik, Laiklik ve Milliyetçilikle her şey olduğunu sanan, ancak hiçbir şey olmayan bir Nihilizmdir. Belirtilen ilkelerin hiçbir geçerli ve bilimsel tarafı söz konusu değildir.

Çünkü CHP sürekli temel ideolojik yapısında hem İdealist felsefeye hem de Marksizm’e karşı olduğunu söylemesine rağmen, bu ikisinin sentezlenmesi olan Demokratik Teoriyi de kabul etmediği için Sosyal Demokrat ta değildir.

CHP’nin sosyal demokrat olmadığını, başta kendisini her koşulda destekleyen Alevilerin inanç kültürel ve yaşam farklılıklarını siyasi ve resmi olarak bugüne kadar tanımamasıdır. Aynı şekilde Kürtler başta olmak üzere diğer tüm farklılıkları yok sayıp hepsine Türk gözüyle bakması. Kurduğu devletin Laik olduğunu savunurken, diğer taraftan Diyanet İşleri Başkanlığı adıyla İslam Şeriatını yaşatıp yayması. 

Daha derin bir temel çelişki ise, Türk Ulusalcılığı (Milliyetçilik) adıyla yola çıkıp, Türkçe Dil ve Tarih değerlerini, Arap İslam etkisinden kurtarma gibi bir çabasının olmaması.

Ve hiçbir bilimsel değeri olmayan devşirme altı ilkenin yanında, insanların giyim ve kuşamlarını büyük bir düşünce ürünü gibi gösterip, demokrasiyi ve demokratik yapıyı yalnızca bunlarda görmesidir.

Halbuki gerçek Laiklik; iki temel felsefenin sentezlenmesi sonucunda ortaya çıkan demokratik bir ilkedir. Ve böylece Din ve Devlet Yönetiminin birbirinden ayrılıp, tüm farklılıkları meşru görmektir.

CHP’nin belirtilen karmaşa, kararsızlık ve bilimdışı anlayışı yüzünden, Atatürk ilkelerinin demokrasi ile en ufak bir alakası bulunmamaktadır. Türkiye’nin kaderini belirleyen CHP’yi bu şekilde analiz ettikten sonra, diğer partilerin de bilimsel siyasetin neresinde olduklarına kısaca göz atmakta fayda vardır.

MHP, AKP vb. partiler, CHP’ye göre daha ilkeli ve açık sözlüdürler. Çünkü temel ideolojilerinde doğrudan İdealist (Metafizik) düşünceye göre var olduklarını hiçbir zaman saklamamışlardır.

Bu düşüncelerini İdealizmin en büyük savunucusu olan İslam din yapısına paralel şekilde oluşturup, Türkiye’nin %90’ı da İslam olması nedeniyle, toplumla bütünleşmede çok fazla zorlanmamaktadırlar. Diğer taraftan Ortaçağ din ve ırk milliyetçiliğinde saplanıp kaldıklarını ise hâlâ kabul etmiş değillerdir. 

Ortaçağ din ve ırk milliyetçiliği belki bundan 50 ya da 100 yıl önce iş görebiliyordu, ancak şu anki ortamda bunların hiçbirisinin geçerliliği kalmamıştır. 

Anılan siyasi partiler kendilerini değiştirip dönüştürmek yerine, her geçen gün biraz daha din ve ırk milliyetçiliğine vurgu yaparak uzun yaşayacaklarını düşünmeleri, ne kadar temel felsefeden yoksun olduklarını göstermeye yetmektedir. Bu sağ partilerin en büyük hileleriyse, Türk Milliyetçiliği noktasındadır.

Hepsi sözde Türk Ulusu veya Türk Milleti adıyla yola çıktıkları halde, ulusalcılığı ve ulus kültürünü, Arap İslam din ve kurallarına bağlı yaşatmakta görmektedirler. Gerçek Türk tarih ve kültürü üzerine hiçbir bilimsel araştırmaları bulunmamaktadır.

Örneğin Türk kültürünün doğduğu yer olan Orta Asya’da, Türklerin tarihiyle ilgili birçok bilgiyi, Rus ve Çinlilerin yapmış oldukları bilimsel kazılardan öğreniyoruz. Bu durum Türk milliyetçilerini hiçbir zaman rahatsız etmemiştir. Verilen örneklerde göstermektedir ki, Türkiye’deki sistem partilerinin birbirlerinden en ufak bir farklılıkları bulunmamaktadır.  

İfade edilen eleştirileri doğrulayan yeni bir olaysa, CHP’nin siyasi olarak gelip tıkanmış olduğu noktadır. Bu tıkanıklıktan çıkmak için bilimsel siyasete başvurmak yerine, eski bildik oyunlarla partinin Genel Başkanı’nı değiştirmekte görmeleri, CHP’nin marjinalleşeceği anlamına gelmektedir. Aslında tüm bunlar Türkiye siyasetinin ne kadar geri ve bilimsellikten uzak olduğunu en iyi şekilde kanıtlamaktadır.

Türkiye’nin siyasi yapısı ve partileri bu şekilde olduğuna göre, buna alternatif gerçek bilimsel siyaseti temel alan bir parti çıkar mı? Şu anki duruma göre pek mümkün görünmemektedir. Çünkü Türkiye’de siyasi partiler devletin maddi ve manevi desteğini almadıkları sürece, toplumda itibar göstermemektedir.

Örneğin Halkların Demokratik Partisi (HDP) bile, PKK’nin desteği olduğu halde zar zor ayakta durmaktadır. Bu yüzden Türkiye’de bilimsel siyaseti ne toplum anlayabilecek kapasitededir ne de devlet sistemi. Ta ki mevcut sistem kendiliğinden yok olup dağılıncaya kadar bu şekilde devam edecektir

Cemal  Zöngür

 
Toplam blog
: 56
: 1108
Kayıt tarihi
: 27.03.16
 
 

Eğitim: Yüksekokul, Meslek: Yönetim, İlgi Alanım: Tarih, Felsefe ve Sosyoloji üzerine araştırma. ..