Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '11

 
Kategori
Siyaset
 

CHP 'yumurta küfesi'nden kurtulabilir mi?

CHP 'yumurta küfesi'nden kurtulabilir mi?
 

Altıok'un 1930-45 arasını sorgulamak, herkesten çok CHP'ye düşer.


 

Hükümet yanlısı kalemler, Kılıçdaroğlu’nun attığı her adımı, söylediği her sözü eleştiriyor. Karşılaştığı yoğun ilgi sonucu bulunduğu mekândan ayrılmak için hareketsiz duran yürüyen merdivene tersten binmesinden coğrafya kitaplarının ‘göl’ dediğine, tıpkı Vanlılar gibi deniz demesine kadar her konuşmasını ‘ti’ye alıp, açılımlarını etkisizleştirme gayreti hissediliyor. Uzmanlar tarafından sahici bulunan ‘aile sigortası’ projesini etkisiz kılmak için hemen Ergenekon’a ya da Dersim’e atıf yapmalarında da bu gayret görülüyor. 

CHP’nin açmazı da buradan kaynaklanıyor. Hükümet uygulamalarından yorgun düşmüş halkın yüzünü dönmek istediği CHP’nin yeni açılımlarının önünde tarihsel heyulası engel oluşturuyor. Bugünkü CHP’nin ‘çatal kazık’ görünümü vermesi de bu tarihsel aidiyetle ilişkisi bulunuyor. 

Öncelikle bir noktanın altını çizelim. CHP, bir yanıyla demokratik hak ve özgürlüklerin en geniş haliyle uygulanmasını ve ülkenin temel sorunlarının sorunun sahipleriyle birlikte çözülmesini isteyenlerin ilgi odağı; diğer yanıyla da ‘kurucu irade’nin lafzına ‘kutsal kitap’ muamelesi yapanların iç içe ve yan yana olduğu bir parti görünümünü arz ediyor. Bu durum, 1970’lerden bu yana devam edip gelen bir iç mücadeleyi de yansıtıyor. ‘70’lerin başında tasfiye olmaya başlayan ikinci çizginin 12 Eylül darbesiyle geri geldiği; 12 Eylül’ün ideolojik hegemonyası sayesinde de SHP’de kimlik bulan birinci çizgiyi tasfiye ettiği biliniyor. 

Demokrasi ve özgürlük taraftarlarının tasfiyesiyle CHP’de, yirmi yılı aşkın bir süredir milliyetçilik çizgisinin hegemonyası sürüyor. Bu çizgi; mevcut sorunları yok kabul ederek, yasaklanmasına; bir yanıyla fiziki şiddeti meşru gören ama diğer yanıyla da bildik ideolojik hegemonyanın kullanılmasına göz yummuş bulunuyor. Zaten bu nedenledir ki, 12 Eylül’ün yarattığı ideolojik iklimde boy atan AKP bile CHP’yi tarihsel duruşu üzerinden rahatlıkla eleştirebiliyor. Başbakan’ın “Ergenekon’u arıyorsan Dersim’e bak” demesi de kaynağını CHP’nin geçmişiyle yüzleşmemesinden alıyor. 

Sekiz yıldır tek başına hükümet eden AKP’nin, tarihle yüzleşme isteği olsa Dersim dosyasını açması ya da Sivas’ta, Maraş’ta, 1 Mayıs 1977’de neler olduğunu ortaya çıkarması işten bile değildi. Faili meçhullerin sayısının bile unutulduğu 1950 sonrasının hesabını bile CHP’den sorulmak istenmesinin nedeni, CHP’nin geçmişiyle yüzleşmekten kaçınmasından kaynaklanıyor. 

‘70’li yılların Ecevit’i, CHP’yi devletten uzaklaştırdığı için halkın ilgisine mazhar olmuştu. Kılıçdaroğlu, halkta, ‘70’li yıllar CHP’sinin özlemini ifade ettiği için ilgi odağı oluyor. Elbette, “aynı suda iki kez yıkanmaz” ve dolayısıyla Kılıçdaroğlu’ndan beklenen ‘70’li yılların kaba tekrarını yapmak değildir. Beklenen, daha önce yapılmamışı yapmak ve CHP’yi geçmişiyle yüzleştirmektir. Kabaca 1930-45 arasıyla hesaplaşmaktan kaçınan CHP’nin AKP’ce eleştirilmesi kaçınılmaz olacaktır. Üstelik eleştiriye maruz kaldığı her bir konunun sağ partilere ideolojik zemin oluşturduğu ve CHP’ye destek veren toplulukları yaraladığı da çabası. 

Bu konu çok su götürür ama... 

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..