Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '17

 
Kategori
Siyaset
 

CHP İktidar Olmak Zorunda mı?

CHP İktidar Olmak Zorunda mı?
 

 

Biliyorum biraz tuhaf bir soru. Neticede her siyasi partinin kuruluş amacı ülkeyi yönetmek yani iktidar olabilmektir.

Peki, CHP’nin mevcut durumda böyle bir şansı var mı?

Toplum kabaca ikiye bölünmüş denilebilir ve bu iki büyük dilimden iktidara oy verenler genel olarak bir blok oluşturmuş durumda, çünkü AKP genel anlamda sağcı seçmeni bir merkezde toplamayı başarıyor. Buna karşın diğer blok sanki daha çok sol ağırlıklı ve bırakın bir merkezde toplanmayı, zaten tabiatı gereği daha çok bölünmeye müsaitmiş gibi duruyor.

Tablo böyleyken, bir de yeni ortaya çıkan kentli bir grup var. Yaşam tarzı olarak modernler ve özellikle de son 15 yıllık gelişmeler ışığında dindarlıkla olan sembolik bağlarını iyicene koparıp tümüyle Avrupalı veya Batılı olmuş durumdalar. Bunlar da illaki süzme beyaz Türk elit ailelerden gelenler değil, onlar zaten dünya çapında olduğu gibi bizde de çok az sayıda mevcutlar. Tam aksine birçoğu, anne babası büyük kentlere eğitim veya mesleki nedenlerle göçmüş olanların çocukları veya torunları. Bu anlamda çoğunlukla orta kesimin pek de lüks sayılamayan şartlarında yetişip, günümüzde iyi eğitim, meslek ve yaşam tarzı olan birinci veya en fazla ikinci nesil kentli kesimler söz konusu olan. Hatta bunların içinde muhafazakâr veya sağ kökenli olanların çocukları da modern kentliler grubuna dâhil olmuş durumda. Ve bunlar kesinlikle AKP’ye oy vermeyen kesimler.

Ancak bu kesimlerdeki değişim hiçbir şekilde CHP’ye yansımış değil, hatta tam aksine iktidardan oy devşirme adına AKP veya liderinin kullandığı dili ve söylemleri taklit etmeye çabalama durumu söz konusu. Bu eğreti duran taklit de zaten sahicisini bulmuş olan iktidar tabanından tek oy getirmediği gibi, modern kentli kesimleri de iyicene CHP’den soğutuyor. AKP’nin lider ve vekil kadrosu genel olarak kendi kesimlerinin elitlerinden oluşurken, CHP’nin lider ve vekil kadrosu hitap ettiği eğitimli dünyaya açık kesimlerin fersah fersah gerisinde. Olumlu istisnaları ayrı tutuyorum tabii ki. Bu olumlu istisnalar da çoğunlukla belediye başkanları ve onların başarılı icraatlarıyla sınırlı kalmaktadır.

Küçükçekmece Belediyesi Yeni Hizmet Binası örneğin ilk BREEAM sertifikalı kamu binası olarak çevre duyarlılığı ve genel anlamda içerdiği birçok yenilikçi kavram nedeniyle, tam da söz konusu modern kentli kesimlerin beklentilerini karşılamaktadır.  Ya da Avcılar Belediye Başkanı Dr. Hande Toprak Benli çizdiği başarılı kadın profili. Ancak vekil bazında bunun karşılığını CHP’de görmek zor. Tam aksine parlak isimlerin bir şekilde yok olduğunu veya liste dışında bırakıldığını görmek daha olası. Buna karşın Beşiktaş gibi “garanti” bölgelerde son derece silik ve başarısız isimlerin “mecburen” seçilmesi, tabanı çileden çıkarmaktadır; buralara hiçbir şekilde uygun kadın adayların bulunamaması da öyle.

İçeriden bir isim bu konuda çok yanlış bir resim çizildiğini, genel olarak CHP’li kadroların kentli elitler değil de tam aksine kırsal kesim ağırlıklı olduğu, bu yüzden de partinin bir türlü ileriye doğru hamle yapamadığını belirtmişti. Çevremden gözlemlediğim kadarıyla da hep ruhsuz orta yaş avukatların vekil olması da büyük memnuniyetsizlik yaratıyor. Hem de bu kadar genç ve dinamik bir kentli kesime hitap ederken.

Bu konuda CHP’nin ciddi bir yol ayrımında olduğunu ve büyük bir değişim geçirmesi gerektiğine inanıyorum. Bu anlamda da varsın iktidar olması diyorum, çünkü zaten o konuda gerçekçi bir beklenti mümkün değil. Bana sorarsanız bu toplum yapısıyla, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, bir Erdoğan gider başka Erdoğan gelir. Bunu sadece saptama anlamında belirtiyorum.

Buna karşın mevcut ileri teknoloji ve iletişim çağında bu ülkeyi ileri götürecek olan ise modern kentli kesimlerdir. O yüzden, lütfen onların beklentilerine uygun bir CHP veya ana muhalefet partisi oluşturun. Sürekli Erdoğan ve icraatlarını kötüleyerek değil, eğitim ile ekonomiden adalete ve medyaya, iş kazaları güvenliğinden çevre duyarlılığı ve çoğulculuğa kadar tüm alanlarda dünyanın neresinde neyin en iyi şekilde uygulandığı konusunda toplumu aralıksız bilinçlendirin, o örnekleri gündemde tutun, modern vizyonlar oluşturun. O konudaki başarılı akademisyenlerimizi ve bilim insanlarımızı başta meclis olmak tüm Türkiye’ye düzenli aralıklarla tanıtın. Bütün enerjinizi ve kaynaklarınızı buna harcayın. Varsın insanlar oy vermesin, ama illa ki akıllarını çelin. İktidarı o yönde adım atmaya mecbur bırakın. Çünkü hantal ve demode görünürse bunu yapacaktır.

Başarılı belediyelerinizin sayısını arttırın, medya vermiyorsa twitter, instragram ve youtube’u sonuna kadar kullanın. Çünkü sizin hitap ettiğiniz kesim tam da orada hazır bekliyor aslında. Ama önce bu vizyona sahip vekilleri seçmesini ve seçtirmesini bilin. Ne olursa olsun bu toplumda yine de %25 kilit bir oyunuz var ve göreceli olarak en kaliteli oy profili sizde. Bunun için örneğin herhangi bir bilişim etkinliğine katılmanız ve oradaki kitlenin yüksek eğitim ile kültür düzeyini görmeniz yeterli olacaktır. Oralara da hitap edecek şekilde kadro ve içerik oluşturun. Zannettiğiniz gibi hiç de burnu büyük ve de halktan uzak olmadıklarını keşfedin. Her şeyden önce onların diliyle konuşmasını öğrenin, iktidarınki gibi bir halkçılık taklidiyle değil.

Oda TV’de Asiye Güldoğan adlı bir yazar var. Genel olarak iktidarı destekliyor ve içeriden ilginç bilgiler veriyor. Metinleri çok farklı, bazen genç bir kadının bazen de sanki bürokrat bir erkeğin üslubuyla yazıyor gibi. Bu bağlamda tek bir yazardan bahsetmek zor, zaten bu konuda çok eleştiri de alıyor. Benim dikkatimi ise “Erdoğan İslami yayınevlerinden ne istedi” adlı yazısı çekti. Özetle, kültürel alanda yetersiz kaldıklarını itiraf eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, yeni gençliğin “Kötü Çocuk”, “Piç” gibi kitapları ve “ahlak bozucu çevirileri” okumaması için başta Vakıf Bank, Albayrak grubu ve Turkuaz Grubu gibi kuruluşlara “milli ve yerli çizgide müspet yayın” yapmaları için yayınevi kurmaları konusunda talimat verdiğinden bahsetmiş. İmam Hatipliler ve yeni nesil gençliğin de devlet eliyle İslami kitaplarla yeniden buluşturulacağını ve bunda da en büyük payı İslami romanların alacağından bahsederek yazısını bitirmiş.

Burada beni en çok rahatsız eden, “iyi” ve “kötü” olanın bu kadar keskin ayrılıp buna göre ilgili kitapevlerinin dahi belirlenmesidir. Bu özünde dindarlığın kendisi de boğan bir sınırlama ve vizyon kısıtlamasıdır.  Oysa dışarıda çok büyük ve ışık hızıyla gelişen bir dünya var ve o dünyanın hem kültürel hem de bilimsel içeriği inanılmaz büyük. Bununla ilgili olarak da tüm gençlerimize bu devasa kültür/bilgi/teknoloji dünyasında en doğru kaynaklardan en verimli şekilde faydalanmalarının yollarını öğretmek gerekiyor. Belki de asıl sorun, burada hidayet sınırını çekmeyi istemektir. Çünkü iyi yetişen gençlik, hangi dünya görüşünde olursa olsun, teknolojik ve bilimsel olduğu kadar kültürel yeniliklere de çok açık oluyor. Sınırlamalardan hoşlanmıyor, hidayetten artık bunu anlamıyor.

Bu yüzden de CHP veya ana muhalefetin toplumumuzu çağımıza uygun şekilde yönlendirmesinin hayati olduğunu ve kentli oy potansiyeli sayesinde o kadar aciz durumda olmadığını düşünüyorum. Ama önce iktidarın rüzgârından ve de yanlış iktidar çabasından kurtulup, kendi içinde tutarlı ve inandırıcı olmalıdır. Doğru hedefleri ile kişileri seçip, az ve öz eleştiriler ile yetinip, yenilikçi ve imrendirici bir içerik edinmelidir. Bu durumda belki hiç ummadığı kesimlerden de oy alabilir.

Çünkü çağımız her alanda ışık hızıyla değişmektedir.

Bundan da etkilenmeyen hiçbir toplum kesimi yoktur.

Hele de siyasi parti.

Zuhal Nakay

 

İlgili linkler:

Küçükçekmece Belediyesi Yeni Hizmet Binası

Avcılar Belediye Başkanı Dr. Hande Toprak

Erdoğan İslami yayınevlerinden ne istedi

 

 
Toplam blog
: 102
: 618
Kayıt tarihi
: 24.08.13
 
 

Mimar / Blog Yazarı ..