Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '15

 
Kategori
Sosyoloji
 

CHP tek başına iktidar oldu!

CHP tek başına iktidar oldu!
 

Merhabalar

Bu seçimde gerek içerisine doluşan teröristler, gerek Kemalizmin K'sini bile bilmeyen ne üdüğü belirsiz lümpen tipler, kendi çıkarını ülkenin çıkarının fersah fersah üstünde tutan fırsatçılar ve seküler yaşam=modern yaşam hatalı denklemini kafasına oturtmuş "muhafazakar" kişiliklerin partisine dönüşmüş olan CHP yine hayal kırıklığı yarattı ve seçmenin kafasında "Sorun nerede?" sorusu bir kez daha belirdi.

Gerek Kılıçdaroğlu, gerekse partideki diğer gereksiz insanlar toplanıp sorunun özünü görmek yerine yeniden "Ali Taran değil de Ahmet San'la çalışsak daha mı iyi olurdu?" 

"Vaatlerimiz yeterli gelmedi mi? Asgari ücret 5000 TL olacak mı deseydik?" gibisinden konuyla hiç alakası olmayan zırvalarla bir dört yıllarını daha harcayıp oldukları yerde saymaya ve hatta geri gitmeye mahkum görünüyorlar.

CHP'liler kendilerini entelektüel sanıp sosyoloji biliminin ve tarihsel gerçeklerin aydınlığına yüz çeviredursunlar Ak Parti bu imkanları dibine kadar kullanmaya devam ediyor. Bu açıdan CHP'yi sonsuz karanlıklara iten şeyin Ak Parti'nin ruh emici yapısından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Şöyle ki...

Daha önce de belirttiğim gibi (CHP'nin sorunu ne? TIKLAYIN) CHP'nin parti bayrağında bulunan altı okun hiçbirisiyle en ufak bir alakası kalmayan CHP sorunun ruhunu ve amacını yitirmiş olmasından kaynaklandığını görmemekte ısrar ediyor. Bugün CHP'nin altı okunun tamamına sahip çıkan, hatta onları kaldırıldıkları küflü raftan alıp parlatan, cilalayan, günümüz şartlarına göre tekrar yorumlayan ve 13 yıllık iktidarında bazı kritik hatalarına rağmen büyük ölçüde düzgünce ve hakkıyla kullanan bir Ak Parti var bugün.

Benim görebildiğim şey sanırsam Erdoğan veya onun ekibinden birisi CHP'nin kuruluş ilkelerini çok iyi okumuş, özümsemiş, kuruluşta yaşanan hataları elemiş, doğrulara da sahip çıkmış ve "Devlet yönetilecekse bu ilkelerle yönetilir. Ben en iyisi bunların hepsini alayım bir güzel kullanayım. Nasıl olsa sözde sahiplerinin bu okların ne işe yaradığından haberleri bile yok" demiş.

İyi de etmiş... O altı ok olmadan Türkiye Cumhuriyeti devletinin adam gibi yönetilme şansı %0'dır. CHP'nin başarısızlığının nedeni de budur. Bir başka ifadeyle Ak Parti'nin başarısının açıklaması budur.

Şimdi gelelim Ak Parti'nin altı okuna... Basit örneklerle altı okun altısına da adam gibi nasıl sahip çıkılır bir görelim:

Cumhuriyetçilik: Ak Parti sürekli ve devamlı üzerine gelen her belada "gücümüzü halkın oyundan alıyoruz" demekte. Gerçekten de öyledir. En başlarda şeriat getireceği söylentisi bulunan parti 13 yıldır tam aksi yönde cumhuriyeti kuvvetlendirecek adımların peşinde görünmektedir. Bu başkanlık seçimi de cumhuriyete dayalı bir sistem olacağına göre bu okun aksi istikamette bir görüşleri olduğunu söylemek mümkün değildir.

Devrimcilik: Yerli askeri teknolojiler, büyük sanayi hamleleri, yerli oto gibi projelerle var olan eskimiş ve zararlı sistem yenisiyle değiştirilmek istenmektedir. Henüz kavga etmekten tartışmaya fırsat bulamasak da cumhuriyetin bir başka varyasyonu olan başkanlık sisteminin de parlementer sistemle değiştirilmek istenmesi aslında bu ilkenin bir uygulamasından ibarettir.

Laiklik: İşte CHP'nin ne olduğunu bir türlü anlayamadığı bu ilkenin iki uygulaması vardır. Birincisi çağdaşlaşma ve ilerleme... Bunu sürekli dev projelerle atılıma emek veren parti zaten başarıyor. İkinci ayak olan din ve devlet işlerinin ayrılması kısmı ise en yanlış anlaşılan kısım... Bu ilkenin uygulaması dini bütün insanların dışlanması gibi bir sonuca kesinlikle gitmemektedir. Buradan amaç, dini bir kalkan olarak kullanıp devlet için yıkıcı ve zararlı faaliyet yürütenlerin devletten uzak tutulmasıdır. Yoksa bir tesisin dualarla açılmasının devlete de insanımıza da bu ilkeye de bir zararı bulunmamaktadır. Bu nispeten çok daha sağlıklı laiklik uygulaması da yine Ak Parti tarafından gerçekleştirilmektedir.

Halkçılık: CHP'nin külliyen terk ettiği maddelerden birisi de halkçılıktır. Halkçılık için halkın ne dediğini dinlemek, taleplerine kulak vermek ve o doğrultuda eylemler planlamak gerekir. Oysa CHP halkın ne dediğiyle zinhar ilgilenmemekte, hassasiyet ve taleplerine kulak tıkamaktadır, Onun yerine Ali Taran gibilere milyon dolarlar vererek çakma bir halkçılıkla işi kotarabilirim sanmaktadır. Sonuç olarak eskiden sadece sahillerde bulunan CHP tüm kalelerini bir bir yitirmekte, kendi seçmenine bile muhalif ve yabancı bir ucubeye dönüşmeye başlamaktadır. Ak Parti ise her an halkın taleplerine kulak vermekte, uygunluğu ölçüsünde tüm talepleri karşılamak için bilfiil çalışmaktadır. 

Milliyetçilik: CHP'nin içerisine aldığı onlarca PKK'lı vekille birlikte komple terk ettiği bu ilke aslında CHP'nin özü ve ruhudur. Ancak şu anda bu ilke Atatürk milliyetçiliği seviyesinde Ak Parti tarafından sahiplenilmiş durumdadır. Ülkenin her köşesine ulaşan ağıyla ve örgütüyle Ak Parti bil fiil tüm kökenden tüm vatandaşlarının taleplerine eşit şekilde karşılık vermeye çalışmaktadır. Her bölgeye hizmetle, her kökene eşit muamele ile Atatürk milliyetçiliğinin sağlıklı bir uygulamasını yine Ak Parti gerçekleştirmektedir.

Basit bir örneği de bugün kendisine sözde CHP'li diyen SOL adlı gazeteden vermek istiyorum .Bu gazete kuru bir iktidar karşıtlığının yanısıra nitelikli bir PKK-HDP savunuculuğu yapmaktadır. Bugün CHP'nin içine sızan bu saçmalık, CHP ruhuna aykırıdır. Oysa kendilerine Türk Solu diyen ve sesi neredeyse hiç çıkmayan güdük bir grup CHP'nin özüne daha yakın bir görüşü savunmaktadır. Ancak sorun şu ki CHP o görüşe sahip çıkmamaktadır. Aşağıdaki linkleri inceleyecek olursanız her iki sayfanın da iktidara ateş püskürdüğünü görebilirsiniz. Aradaki fark vatanseverlik kısmında ortaya çıkmaktadır. SOL yayın organı PKK'yı seimli birşeymiş gibi göstermek için üstünü başını yırtmakta, Türk Solu ise iktidara gösterdiği tepkinin iki katını ve daha sertini teröristlere gösterme dürüstlüğünü sergileyebilmektedir.

SOL gazetesini incelemek için tıklayın

Türk Solu gazetesini incelemek için tıklayın

Devletçilik: Devletçilik ilkesi genel olarak Atatürk'ün dönemin şartları dolayısıyla kendi buluşu olan ve sonuçları son derece başarılı olan bir modeli ifade etse de ikinci bir anlamı yüklersek sanırsam hatalı olmaz. Devletçilik deyince devlete, kurumlarına ve saygınlığına sahip çıkmak gibi soyut bir anlam da yükleyebiliriz. Bu yükleme naçizane tarafıma aittir. Yoksa devletçiliğin ekonomik bir modeli ifade ettiğini ben de biliyorum. Neyse, gelelim bu yeni yüklemenin uygulamasına. Devletçiliğin bu soyut anlamına vurgu yapacak olursak hem MHP'nin (ki aslında kendisinin yegane kuruluş amaçlarından birisi) ve CHP'nin bu ilkeye sahip çıkmadıklarını görmekteyiz.

İktidar ile her konuda tartışan, anlaşamayan ve inatlaşan muhalefetimiz hükümete değil bilfiil devletin kendisine ait olan organizasyonları da protesto ederek son derece rezil bir görüntü çizmektedirler. En basidinden 29 Ekim'de CHP ve MHP'nin anıtkabir'e gitmeyerek sözde hükümeti protesto girişimleri hayatımda gördüğüm en saçma şeydi.

Anıtkabir paşamızın mezarıdır. Paşaya bir dua okumak, bir saygı duruşunda bulunmak için onun yanına gitmek tamamen devlet ahlakıyla alakalı bir durumdur. Anıtkabir Ak Parti'ye ait değildir. Anıtkabir hiçbir partiye ait değildir. Bizzat milletin ruhunun bulunduğu yerdir. Oraya gitmeyi protesto etmek hükümet protestosundan çok devleti protestoya girer ki bu durumu da devletçiliğin hiçbir yerine koyamayız.

Ülkesini çok seven bir Kemalistin bu durumu anlaması mümkün değildir. Kendisine sözde Kemalist diyen CHP ve milliyetçi diyen MHP'nin orada bulunmama gerekçelerini açıkçası duymak bile istemiyorum. Zira külliyen saçmalıktır bu. Oraya gider vatanına bağlılığını gösterirsin. Sonra istersen muhalifliğini sürdür, bunun önünde bir engel yok ki...

Aynı saçmalık teröre hayır mitinginde de yaşanmıştı hatırlarsanız. CHP ve MHP konu terör olmasına rağmen hemen karşı çıkmışlardı mitinge...

Ben muhalefet liderlerinden birisi olsaydım hemen çıkıp şu açıklamayı yapardım:

"Evet, terör bir memleket sorunudur. Hükümetle hiçbir konuda anlaşamıyor olabiliriz ama o gün o mitingin sahnesinde sadece teröre karşı biz de bulunmak istiyoruz. Bizim partililerimiz de sadece ellerinde Türk bayraklarıyla o mitinge katılmak ve bu konuda sizin yanınızda olduğunu göstermek istiyor" derdim.

Benim bu açıklamama karşı çıkıp başbakan ya da Davutoğlu da herkesin özlediği bu sahneyi reddedecek ve "Hayır sen git başka yerde miting yap" diyemezlerdi. Kabul ederler, tüm seçmenler kaynaşırdı. Pariste iktidar ve muhalefet nasıl kolkola girdiyse biz de bunu yapabilirdik. Ancak bizim çakma Kemalistlerimiz ve çakma milliyetçilerimiz üç beş oyu bu konudan daha değerli gördükleri için hemen çıkıp "Bu bir teröre hayır değil, parti mitingidir katılmayın" dediler. Siyasi zeka bu seviyelerde, düşünün artık...

SONUÇ

Bence CHP seçmeni hiç üzülmesin. Gerçek ve has Kemalistler hiç üzülmesin. CHP nasıl iktidar olur diye de düşünmeyi bırakın gitsin bence. CHP zaten şu an fiilen iktidar olmuş durumda. Hem de %50 ile... Bugünün CHP'sinin ruh sorunu nasıl düzelir diye düşünmeyi de bırakın bence. Zira ya bir süper kahraman çıkıp partideki %99 gereksiz insanı partiden atıp partiyi yeniden fabrika ayarlarına döndürecek ya da CHP bu kör kuyudan asla çıkamayacak. 

Ancak benim çok daha pratik bir çözümüm var. Ak Parti Merkez teşkilatı binasının önüne gidip Ak PArti tabelasını oradan söküp yerine CHP tabelasını asmak... Böylece CHP'nin tüm sorunları bir günde çözüme kavuşmuş olabilir...

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..