Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '12

 
Kategori
Siyaset
 

CHP'ye Dair

CHP'ye Dair
 

  • “Aslan Sosyal Demokratlar”
  • Belki bu ifadenin 1980’li yılların ikinci yarısında bir anlamı vardı. Ama son yirmi yıldır, memleketin siyaset sathında bu kavramın pek de bir anlamı kalmadı. Tabii ki Sosyal Demokrasi fikrine değer vermekteyim. Lakin bizde durum çok farklı! Kendisine Sosyal Demokrat diyen bir zümrenin var olduğuna ama bu zümrenin Sosyal Demokrasiyle küçücük bir ilişkisinin dahi olmadığına tanıklık ediyoruz. Aslında bu günkü Türkiye’de Sosyal Demokrat düşünceye o denli şiddetli boyutta ihtiyaç var ki… Son derece güçlü bir sağ muhafazakâr parti iktidarda… Bu partinin on yıllık iktidar sürecinde halen yıpranmamış olması, aksine ana muhalefet görevini üstlenmiş olan ve kendisine Sosyal Demokrat parti diyen partinin yıpranıyor olması, sosyoloji ve siyaset bilimi açısında ciddi ciddi incelenmeye muhtaç bir durumdur. Hele ki, bir de işin sınıfsal boyutuna baktığımızda, durum daha da karmaşık bir hâl alıyor. İşsizlik diz boyu, gelir adaletsizliğinde sınıflar arası uçurum iyice açılmş ve orta sınıf diye bir şey kalmamış ortalıkta… Ama kendisine Sosyal Demokrat diyen ana muhalefet partisi bu koşullarda dahi siyaset üretmekten hayli uzak bir görüntü içerisinde.
  • Tabii ki CHP’den bahsediyoruz.
  • Ne zaman gündemime CHP konusu girse, rahmetli annem ve babam aklıma gelir. Zira her ikisi de sıkı birer CHP’liydi ve hayatta olup da şu CHP’nin haline tanıklık ediyor olsalardı, eminim ki, kahrederlerdi.
  • “Kahretmek”
  • Aslında CHP’ye gönül vermiş olanların ortak bir tepkisi diye de düşünüyorum kahretmeyi. Çok partili rejime geçildiğinden bu yana şöyle adam akıllı bir iktidar dahi olamadılar. Tabii bunların türlü çeşitli nedenleri var. Lakin bu güne baktığımızda, bırakalım iktidara alternatif olmayı, şöyle adam akıllı bir ana muhalefet görevini dahi yerine getirmekten uzaklar. Ve yetmiyormuş gibi parti içi kavgalar… Bir kurultayın tozu yere düşmeden, diğer bir kurultay hazırlığına başlamalar… Bu durumun kamuoyu nezdinde ne tür sonuçlar doğurduğunu da mı algılamaktan uzaklar acaba? Oysa seçmen kitlesi CHP’nin sürekli kurultay yapmasından öyle bir rahatsız ki, kamuoyundaki bu rahatsızlık nefret kertesine ulaşmış durumda.
  • CHP yine kurultaya gidiyor. Yine parti içi çekişme, yine birbirlerini yeme operasyonu. Genel Başkanın ayağına çelme takma, partiyi tapulu malı olarak belleme… Tüm bu görüntü CHP’ye tabii ki pahalıya mal olacak bir durum. Oysa CHP hakikaten kendisini tarif etmeye çalıştığı gibi bir Sosyal Demokrat parti olabilmiş olsaydı, iktidarın kati alternatifiydi. Hatta belki de bu gün iktidarda onun adı olurdu. Ama CHP ne yaptı? “Ben Sosyal Demokratım” diye bağırırken, o Sosyal Demokrasi fikrinin yanına dahi yaklaşmadı. Hele hele bir Sosyal Demokrat partinin “Kürt Sorunu” hususunda, en muhafazakâr sağ partiye dahi taş çıkartırcasına siyaset izlemesini başlı başına utanç abidesi bir siyaset olarak nitelendiriyorum. Sadece “Kürt Sorunu” da değil. Azınlık sorunlarında, Alevilerin sorunlarında Sosyal Demokrat bir partinin ileriye sürmesi gereken görüşlerin aksine, o bildik homojen bir toplum özleminin söylemleri ekseninde siyaset üretmesi, CHP’yi topum nezdinde yerlerde gezer hale getirdi. Ve bu toplum, zerre olsun demokrasi kültürü olmayan bir sağ muhafazakâr partiyi ve onun liderini kendisine baş tacı etti. Bunda CHP’nin payının büyük olduğunu bir kez daha yineleyelim.
  • Tabii CHP üst yönetimini ve parti içerisinde sözü geçen siyasetçi kurtlarını eleştirirken, CHP’nin kemikleşmiş tabanını da es geçmeyelim. Kemalizm ve ilkeleri hususunda hayli muhafazakâr bir tabana sahip olan CHP’de, bahsetmeye çalıştığımız sorunları dile getirmek bile ciddi bir çabayı gerektiriyor. Kürt Sorununa ilişkin bu günkü CHP yöneticilerinin ileriye sürmüş oldukları ve çok da fazla keskin görüşler dahi olmamasına rağmen, tabanından inanılmaz düzeyde tepki görmüş olmasını unutmayalım. CHP tabanının, ülkede olan bitenden fazlaca haberleri olmadığını da düşünüyorum. Ülke de ne oluyor, ne bitiyor pek de farkında değiller. Onlar için, artık soyut hale dönüşmüş olan “Anti emperyalist” bir çizgi her şeyin daha da üzerinde. Komplo teorilerinin içerisinde boğulup, bütün melanetleri emperyalizme yükleyerek, olanı biteni yorumlama çabaları bu gün gelmiş olduğumuz noktada, kimi zaman mizah kıvamında dahi değerlendiriliyor. Oysa bu gün doğru dürüst bir sosyal demokrat çizgiyi kendisine ilke edinmiş olsaydı CHP üst yönetimi ve tabanı, son gelişmeler ışığında iktidar partisini darmadağın ederlerdi. İşte Uludere katliamı, işte Yargı-MİT krizi… Hele bir de Başbakan’ın “Dindar nesil yetiştireceğiz” teranesi var ki, bir ana muhalefet partisi için yeme de yanında yat babından çelişkilerdi. Daha o dakika iktidar partisinin ipini çekerlerdi. Ama, serde Sosyal Demokrasi fikriyatı yoksa, Sosyal Demokrasi’nin ilkelerinin dahi ne olduğundan habersizlerse… Ve halen ille de resmi ideolojiye göbek bağıyla bağlı hissediyorlarsa kendilerini, bu durum iktidar partisi ve Başbakan için bulunmaz bir fırsattır.
  • Dersim katliamına ilişkin tartışmaları hatırlayalım.
  • Bu gün Dersim Katliamına burun kıvıran bir solcu, bir sosyal demokrat olabilir mi? Bu gün Dersim Katliamını en hakiki tarafından sağ muhafazakârlar dahi şiddetle eleştirirken, hangi akıl ve izan Dersim Katliamını savunabilir? Hangi akıl ve izan savunmak şöyle dursun, türlü kılıflar geçirerek Derim Katliamını meşrulaştırmaya çalışabilir? Ama CHP tabanı Dersim Katliamını meşrulaştırmak adına, olmadık argümanlar ileri sürdüler. Sonuçta, üstün bir beceriyle CHP’nin doğal seçmeni haline gelmiş olan Alevileri de partiden uzaklaştırmayı başardılar.
  • CHP kurultaya gidiyor muş!
  • Anket şirketleri araştırma yapıyor muş? “CHP’nin başında kimi görmek istersiniz?” diye sormuş vatandaşa.  Resmi ideoloji eksenli söylemleri kendisine rehber edinen bir parti ve kemikleşmiş tabanının başına kimi getirseniz de, bu toplumdan oy alabilmesi mümkün değildir.
  • Aslında Kılıçdaroğlu’nun bir şeyler yapmaya çalıştığının da farkındayım. CHP’nin daha bir demokrat parti haline gelebilmesi için çabaladığını da görüyorum. Gerçi direnci, gücü ve ideolojik altyapısı liderlik için yeterli olmasa da, en azından çabasını olumlu bulduğumu belirteyim. Ama Kemal Kılıçdaroğlu dışındakileri alıp bir kenara koyun, yani tabanı ve partide istibdat kurmuş siyaset kurtlarını… Hiçbir sonuç elde edilemeyeceği ayan beyan ortadadır.
  •  
  • Süreç bize neyi göstermekte?
  •  
  • Aslında süreci iyi okuduğumuzda, CHP’nin bundan sonrası için fazlaca bir varlık göstermesi mümkün değil. İktidar partisinin onca açmazına rağmen, önüne gelmiş olan fırsatları cömertçe harcadı CHP. Dolayısıyla bundan sonrası için önüne çıkacak fırsatları da değerlendirmesi mümkün değil. Zira daha önceki süreçte ileriye sürmüş olduğu argümanlarıyla kendisini fazlasıyla bağladı. Bu yüzden CHP’den daha fazla bir değişim dönüşüm beklemek mümkün değil. İşte bu nedenle CHP’nin, Türkiye’de sol yelpazeyi dolduruyor görünmesine karşın, bu boşluğun esasen şu dönemlerde BDP tarafından doldurulduğunu görmek gerekiyor. BDP ve özellikle BDP içerisindeki sosyalist vekiller gerçek anlamda muhalefetin nasıl yapılması gerektiğini önümüze koymuş durumdalar. Kongre hareketi sonrasında şekillenecek olan yeni parti çalışmalarıyla birlikte, öyle sanıyorum ki gerçek anlamda bir sol-sosyalist bir parti ekseninde siyaset sahnesinde var olacaklar. Türkiye’nin de ihtiyacı olanın bu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
  •  
 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..