- Kategori
- Edebiyat
Cibranî-54
Zaman içerisinde zihninde ve gönlünde güçlü bir yerçekimi kanunu olabilesin diye (inanç bundan başka ne olabilir ki?) imansızın biri dünyanın her yerini gezmeyi, inancın her çeşidini görmeyi, kendisini inandıracak mucizeyi aramayı şiar edinmiş.
Çin’e, Hint’e, Sibirya’ya, Kutba, Ortadoğu’ya, Afrika’ya, Asya’ya, Amerika’ya hasılı dünya üzerinde beşer olan her karaya ayak basmış her inanca mürit olmuş. Gittiği ve gördüğü her yerde onca beşerde Tanrı inancına rastlamış lakin kendinde kuvvetle oluşmamış. Çin’de bir bilge git demiş Ürdün’e. Orada bir ünlü dilenci var, gözünün altında derin bir sıyrık var. Kime sorsan gösterir.
İnançsız Ürdün’e yol almış, sormuş soruşturmuş bulmuş. Tek ve net soru sormuş, artık uzun vaazlar içerisinde kaybolmak istemiyormuş. Dilenci cevap vermiş
“Aklın almadığından inanmaya ısınamazsın ancak bu kadar düzgün işleyen bir evrene bu kadar ölgün kişiliklerin hâkim olması da aklın alacağı bir şey değildir. Bu yüzden Tanrı’ya inanabilirsin."