Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Çiçek açtı ruhum

''Ne kadar doğru insanla evliyiz...? Belki benim ruh ikizim bir Hintli '' der Ersin abi...

Çok haklı oysa. Gerçektende evlendiğimiz kişi ne kadar diğer yarımız...? Eşimizi ne kadar kişi tanıdıktan sonra ya da flötten sonra seçiyoruz...? Kaç erkek ya da kadın girdi ki hayatımızada ruh ikizimizi bulduk...?

Ruh ikizi öyle kolay bulunmuyor. Bir kere ne kadar tanıyoruz ki ruhumuzu , ikizini bulduğumuzu sanıyoruz...? Önce kendini tanımalı insan, kendi huyunu suyunu bilmeli, ne istediğini, nasıl yaşamak istediğini bilmeli ki aradığı ruh ikizini bulabilsin ve yanlış evlilikler yapmasın. Dar alanlarda paslaşıyoruz karşı cinsle. Ya evlendiğimiz kişi, kendimizi dahi tanımadığımız çocukluğumuzda aşık olduğumuz kişi ya aile biraylerinin tanıştırdığı kişi ya ünviversite okurken ki sınıf arkadaşımız ya da iş hayatında tanıştığımız çevrelerden biri. İlk aşık olduğumuz kişiyle evleniyoruz hemen. Sonra ruh ikizlerimiz hep yaşıtlarımızmıdır...? belki benim ruhum ihtiyar sever ya da kendimden 30 yaş küçük bir çocuğu ister. Gem vurabilir mi insan ruhuna...? Ruhu anlar mı yaş farkından ya da üniversite mezunundan...?Ben belki okuma yazma bilmeyen birine vurgunum.

Flört ederken daha sağdığız sevgilimize. Aşk gözümüzü kör ediyor çünkü ve korkuyoruz her an çekip gitmesinden.

Ama evlendikten ve o yüzük parmağa girdikten sonra, boynumuza yular takılmış gibi hissediyoruz kendimizi.

İnsan oğlunun yasaklara karşı antipatisi vardır ya aynen o yasaklar gibi geliyor evlilik bize...

Öğreniyoruz öğrenmesine hata yaptığımızı acele ettiğimizi 2 çocuktan sonra, oturup sorgulamaya, kavga etmeye başlıyoruz ama iş işten geçmiş oluyor. Madem gençlik hatamızla, evlendikten sonra, daha doğrusu büyüdükten sonra keşfettiğimiz ruhumuz arasında sıkışıp kaldık, İşte o noktada gözümüz dışarıya kayıyor, arayışlara giriyoruz, gizli gizli aldatmaya başlıyoruz, yeniden aşık oluyoruz, yasak ilişkiler yaşıyoruz. Evlilikle, dışarıda ki renkli hayatlar arasında gidip geliyoruz. Acele ettiğimizi, yanlış bir evlilik yaptığımızı düşünüyoruz ama artık çok geç. Hayatımızı sindirmeye, acı çekmeye, kaderimize boyun eğmeye başlıyoruz. Evde ki düzenimiz devam ederken biz dışarıda ruhumuzun gönlünü eğliyoruz. Oysa ne yazık hem kendimize hem de evlendiğimiz kişiye.

Dar olan ruhumuzun ufku, hayal gücü genişliyor evlendikten sonra. Daha maceraperest oluyor, yeni aşklara yelken açıyor, farklı çiçeklere konmak ve tadına bakmak istiyor. Oysa evlenmeden yapmalı bunları insan, ruh ikizini bulmak için başka başka çiçeklere konmalı, yeni aşklara yelken açmalı, ilk aşık olduğuyla evlenmemeli .

Hatayı gençliğimizde, kendimizi, ruhumuzu tanımadan, ne istediğimizi bilmeden, farkında olmadan yapıyoruz.

Ama her ne olursa olsun, insanın ruhu sonradan çiçek açtıysa bitirmeli evliliğini, dürüst olmalı, sevmek, aşık olmak ayıp değil elbet. Kendimizi tanımadan yaptığımız hataların bedelini eşimize ya da hayatımıza sonradan aldığımız sevgilimize ödetmemeliyiz. Kendimizin çekmesi gereken cezayı hayatımızdaki masum insanlar ödetmemeliyiz.

Kendi hatamızın bedelini kendimiz ödemeliyiz.

 
Toplam blog
: 147
: 1030
Kayıt tarihi
: 01.07.07
 
 

14/02/1973 İstanbul doğumluyum.İstanbul Üniversitesi Turizm İşletme mezunuyum.İngiltere ye gittiğim ..