Çiçek’in “iki devlet” vurgusu

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Kıbrıs'ta 11 Eylül'de başlayan kapsamlı görüşmeler devam ederken, YDÜ'de bir açılış için geldiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC), bazı kesimlerin, Kıbrıs gerçeklerini gözardı etmesine uyarı niteliği taşıyan önemli bir konuşma yaptı. Baştan söyleyelim; Türkiye'nin "iki kurucu devlet"ten taviz verilmesine müsade etmeyeceğini görüyoruz.

Bu nasıl mı olacak?

Çözüm ya KKTC olabilir ya da Kıbrıs Türk Devleti…

Sayın Çiçek'in konuşmasına gelirsek...

Türkiye olarak Kıbrıs'ta "çözüm istediklerini" vurguluyan Sayın Cemil Çiçek, Kıbrıs Rum tarafının, "Çözüm iki devletle olmayacak" ve Kuzey Kıbrıs'ta bazı kesimlerce yükseltilmeye çalışılan "İki devlet istemeye ne gerek var" söylemlerine net cevaplar vermiştir.

KKTC Cumhurbaşkanlığı Temsilcisi Özdil Nami'nin, Rum Simerini gazetesinden Tümer Halil'e verdiği röportajda, "Konfederasyon istemediğimiz gibi iki ayrı devlet de istemiyoruz" sözünün de söylediği bir dönemde Sayın Çiçek tarafından "Kıbrıs'ın gerçekleri"nin tekrarlanması anlamlıydı.

Çiçek ne diyor: "Burada iki ayrı devlet var, burada iki ayrı toplum var, burada iki ayrı demokrasi var, burada anlaşmalardan doğan garanti haklarımız var. Bunları gözardı ederek bir çözüme varmak çok sağlıklı gözükmüyor…"

Nami ne diyor: "İki ayrı devlet istemiyoruz."

Kafalar bu noktada karışıyordu!

Çünkü Türk tarafı yaptığı bütün açıklamalarda, "Ankara'yla uyum içindeyiz. Ankara açıklamalarımızın arkasında" izlenimi vermeye çalışıyordu.

Doğrudur, Ankara Türk tarafına destek veriyor.

Uluslararası arenada bunun böyle olması gerektiği gerçeği var!

Ama Sayın Bakan'ın YDÜ'de yaptığı konuşmayla gördük ki, herşey "gösterilmeye" çalışıldığı kadar değil.

Ki Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül 19 Eylül 2007'de, KKTC'ye yaptığı resmi ziyaret sırasında, KKTC Cumhuriyet Meclisi kürsüsünde; "çözümün, 'Kıbrıs'ta iki ayrı halk, iki ayrı demokratik düzen ve iki ayrı devlet vardır' gerçeklerinin gözetilmesi ve Türk ile Rum tarafları arasında siyasi eşitliğe dayalı hassas dengenin tesisiyle mümkün olduğunu" söylemişti.

Buna ek olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan'ın da, 25 Eylül 2008'de katıldığı bir televizyon programında söylediklerini hatırlamak gerekiyor. Sayın Toptan, Kıbrıs konusuyla ilgili olarak, "Kıbrıs'ta, Türkiye’nin politikası nettir. Kıbrıs için çözüm aramaya çalışanlar, 'Kıbrıs sorunu çözülsün' diyenler, o Ada'da iki ayrı devletin, iki ayrı halkın, iki ayrı demokrasinin olduğunu ön şart olarak kabul etmek zorundadır. Türkiye'nin bu politikası devam etmektedir'' sözlerini kullanmıştır.

Bu noktada, Sayın Nami'nin, Kuzey Kıbrıs'ta yapılan bütün anketlerde Kıbrıs Türk halkının "iki devlet" istediğinin ortaya çıktığını bilmesine rağmen, "iki devlet istemiyoruz" demesi Rumlara şirin gözükmeden öteye gitmiyor. (Anketler Kıbrıs Türk halkının yüzde 70 ile 80'ninin iki devlet isteğini ortaya koyuyor)

Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş da, Nami'nin açıklamalarını yersiz bulmuş olacak ki Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat'a, "Bu ekiple bir yere varamazsın. Ekibini değiştir" çağrısı yapıyor.

Sayın Talat ekibini değiştirir mi değiştirmez mi, bilemeyiz.

Bildiğimiz, Rum tarafına "yaranarak", "şirin gözükerek" Kıbrıs'ta çözüm olacağına inananlar ne yazık ki 2004 yılında yaşanan "hüsranı" yaşamaya adaydırlar…

"İki devlet" vurgusunun yapıldığı açıklamalarda dikkat çeken bir diğer nokta ise, Türkiye'nin "herşeye rağmen çözüm olsun" politikası izlemeyeceğidir.

Zira Sayın Çiçek, "Çözüm olmazsa ölürüz, biteriz…" söylemlerine, "herşeye karşın bir çözüm olmayacağı" mesajını veriyor.

Onun içindir ki, herkesin Çiçek'in konuşmasından "ders çıkarması" gerekiyor.

"Türkiye iç sorunlarıyla uğraşıyor, bize zaman ayıracak vakti yok. Biz bu işi götürürüz" diyenler, aldanmasınlar... Burada çıkacak bir anlaşmaya, Türkiye'nin de onayı gerekiyor!

(arşiv)