Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Murat GÜLCEK - Yakamoz35

http://blog.milliyet.com.tr/gulcek

09 Kasım '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çiçekli köy kaçamağı

Çiçekli köy kaçamağı
 

Çiçekli Köy


Evde tembel tembel yatıyorum. Hanım kahvaltıya zor kaldırıyor. Hatta kaldıramıyor ufaklığı gönderip cilve yaptırıyor. Cilveli kızım annesinden öğrendiği laflara birkaç şey ekleyip beni uyandırmaya çalışıyor. Artık uyumak ne mümkün kızım ailecek kahvaltı yapmamızı istiyor. Yataktan söylene söylene kalkıyorum. Bir de bakıyorum kahvaltı masası on numara. Söylediklerimin hepsinden utanarak masaya oturuyorum. Masada yok yok. Hanım gitmiş benim için gevrek almış, içine yağ sürüp peynirle süslemiş. Sıcacık boyozları üst üste dizmiş, yanlarında olmazsa olmaz yumurtalarımız rafadan. Tavşan kanı çay. Daha ne istenir sabah sabah insan!? Masadaki güzellikleri bitirerek güne güzel bir başlangıç yapıyoruz ailecek. Kahvaltıdan sonra çayımı tazeleyip internete giriyorum. Olanı biteni de kaçırmamak gerek. Ev oldukça dağınık halde. Yazlık sistemden kışlık sisteme geçmeye çalışıyoruz sözüm ona. Dağınıklığı toparlamayı ne hanım ne de ben istiyoruz. Eşim başlıyor alternatif programlar üretmeye. Markete alış-verişe gidelim, anneme gidelim, senin annene gidelim, İnciraltı’na gidelim, piknik yapalım gibi seçenekleri çok. Ben sessiz kaldıkça hanımın gezme isteği depreşiyor. Kardeşimi arıyor, onların ne yapacağını öğrenmek için. Kardeşim sihirli sözcüğü söylüyor Çiçekli Köy. Hanım ağzından kapıyor lafı ‘ tamam o zaman çiçekli köye gitçekseniz bizde geliriz.’ İnsanlar çiçekli köye gitmeyi düşünürlerken bizim hanım onlardan önce karar veriyor onlara gitmeyi. Çiçekli köy ; Bornova ile Manisa arasında doğa ile iç içe harika bir yer. Bizim damadında orada yazlık mı desem kışlık mı desem güzel bir evleri var. Her zaman çağırıyor gitmek nasip olmuyordu. Fakat bugünde hava yağmurlu, gider miyiz, gitmez miyiz düşünürken. Hop karar veriyoruz gitmeye. Annemi arıyoruz gelir misin diye. Ben ablana gidiyorum diyor. Ee onlarda gelsin o zaman !!! Hop ablamlarda gelmeyi kabul ediyor ve çıkıyoruz yollara. Bornova’da damatların marketinde buluşuyoruz. Biz oraya gidene kadar Volkan her şeyi almış. Torbalar dolu. Marketten de başımızda bir büyük bulunsun diye büyük alıyoruz. Eksikleri tamamlıyoruz ve yola çıkıyoruz. Biz yola çıkıyoruz yağmurda bizle beraber başlıyor yağmaya. Fakat kararlıyız. Yağmur soğuk durduramaz hiçbirimizi. Bu mangal bugün yanacak… Çiçekli köy sapağına gelince oksijen zaten insanın yüzüne vuruyor adeta. Yağmurla beraber ormanda Çiçekli köy de mis gibi kokuyor. Yolumuzun üzerinde yağmurda mangal yapanları gördükçe içimiz rahatlıyor ve şevkimiz artıyor. Eve ulaştığımızda yağmurun kimsenin umrunda olmadığını görüyorum. Ev büyük bir alana kurulmuş. Önü arkası sağı solu her yeri bahçe. Çocuklar oksijeni bol yağmurlu bahçede çimlerin üstünde koşmaya başlıyorlar. Ev sahibi olarak kardeşim evi açıyor ve hemen hazırlıklara başlıyor. Annem yeşilliğe oldu olası dayanamaz. Hemen bir bıçak alıp başlıyor büyük bahçede ot toplamaya. Eşim evdeki stresini zeytin ağacının nimetlerini toplayarak atmaya çalışıyor. Eniştem sağlam içicilerden, hemen rakıyı açıyor. Mazereti evin çok güzel bir yerde olması. Volkan’ın mangalı varmış ama kalabalıkız diye benim arabada her daim hazır olan mangalıda indiriyorum. Volkan iki mangalı da kısa sürede harlatıyor. Balkon gibi saçak altı var oldukça büyük. Çocukları yağmurdan oraya alıyoruz. Fakat annemle hanım zeytin ve ot toplarlarken sırılsıklam ıslanıyorlar. Enerjilerinin toprağa geçmesinden sanırım ikiside ıslaklar ama çok mutlular. Mangallar yandıktan sonra saçak altına geçiyoruz hep beraber. Nevale sağlam, mangalların üstü dolu. Enişte mangalcı başı, kızartma işleri ona ait. İtina ile kızartıyor hepsini bende servis yapıyorum tabaklara. Sis çöküyor Çiçekli köye umrumuz da değil. Zaman hızla akıyor, her zerresine bir şeyler koyma telaşındayız. Sis dağılıyor, manzara mükemmel, biz içmeyelim de kimler içsin. Yağmur kah duruyor kah yağıyor. Rakının dibini gördük. Hava soğudu. Volkan içerideki sobayı yakıyor çocukları içeriye gönderiyoruz. Semaveri çıkarıyor usulca. Saçak altında bir de semaver partisi. Çaylar demleniyor tavşan kanı. Hava çocuklardan sonra bizi de ısırmaya başlıyor ve içeriye kaçıyoruz. İçersi olmuş hamam. Sobanın verdiği ısıdan çok çıkarttığı ses içimizi ısıtıyor. Semaverdeki çayın tadı da ayrı bir lezzet bırakıyor dudaklarımıza. Gönlümüzde mutluluk, gözlerimizde ışıltı, dudaklarımızda gülümsemeyle ayrılıyoruz Çiçekli köyden. Bir hafta sonu kaçamağı insanı bu kadar mı mutlu eder. Teşekkürler Sevilay teşekkürler Volkan…
 
Toplam blog
: 150
: 1014
Kayıt tarihi
: 25.04.07
 
 

İzmirliyim;Şehrimi ve ülkemi seviyorum.Yaşamayı seviyorum. Eğlenmeyi, eğlendirmeyi seviyorum..