Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '14

 
Kategori
Gelenekler
 

Ciğerimin köşesi

Ciğerimin köşesi, ahu gözlü güzel kızım

Varlığı göz nuru, yokluğu derin yürek sızım

Gidersen, bu evde ben de yalnızım

Kızım, yürek sızım, sensiz anlamsızım…

 

Upuzun, sancılı, stresli, zorlu bekleyiş sona erer ve nihayet o güzel haberi müjdeler hemşireler… Kızınız oldu… Tebrikler…

Pespembe bir battaniyeye sarılmış minicik bedenini iliştiriverirler kucağınıza. Elleri buruş buruş, gözleri hala kapalı, kocaman ağzı ve minicik burnuna baka baka inanmaya çalışırsınız onun size ait bir parçanız olduğuna. Kocaman kollarla cılız bedeni sıkıca sararsınız. Sanki yıllardır içinize yer etmiş bir boşluk böylece dolmuştur da hasret gidermeye çalışırsınız ayaküstü. Hayata tek başına tutunamayacak kadar zayıf, elleriniz sarıp sarmalamadan ayakta duramayacak kadar savunmasız bu şirin şey evin cimcimesi, prensesi, dünyadaki en güzel sıfatların sahibesi oluverir bir anda... Renklenir, şenlenir hayat…

Bebekliklerinden çocukluklarına, gençlik çağlarına kadar pamuklara sarılır, el üstünde tutulur kız çocukları. Daha savunmasız daha kırılgan ve daha şeffaf olduklarından üstlerine titrenir. Doğdukları andan itibaren avuçlar arasında bin bir güçlükle, emekle, azimle sarılıp sarmalanan kelebekler vakti zamanı geldiğinde kendi ayakları üstünde durmak, kendi hayatını kurmak için kanatlanır. Sevincin hüzne döndüğü, hüznün mutluluk verdiği en özel zamanlar yaşanır. Büyükler bir araya gelir. Tuzlu kahveler içilip, çikolatalar yenir, hal hatır sorulup havadan sudan konuşulur ve derin bir nefes alınıp söz tatlıya bağlanır, Allah’ın emri Peygamber’in kavliyle kız oğlana istenir. Koca bir hayatın yükü beraberce sırtlanılmak üzere iki küçük halka parmaklara geçirilir.

İşte bu duygusal anları mutlu sona bağlayan en güzel geleneğimiz de düğün derneklerimizdir. Hayatlarında yeni bir sayfa açıyor olmanın mutluluğunu yaşayan gençler ve evlatlarının mürüvvetini görecek aileler tatlı bir telaşa kapılır, hazırlıklara başlarlar. Düğün günü gelip çattı mı konu komşu toplanır hep bir elden işe sarılırlar. Kazanlar kaynar, sofralar kurulur ve masalar bereketiyle gelecek misafirleri beklemeye koyulur. Birliğin beraberliğin paylaşımın en güzel örneğidir düğünler. Rengarenk kültürlerle bezeli ülkemizin her yöresinde farklı da olsa gelenekler, Karadeniz’de Horon, Ege’de Zeybek, Trakya’da Hora, Orta Anadolu’da halay oyunları oynansa da kızını al yazmalara sarmalayıp yollara süren her babanın her ananın yüreğindeki ince sızı aynıdır…  

Yüksek yüksek tepelere evlerin kurulduğu aşrı aşrı memleketlerde analarının babalarının biricik kızları el oğullarına teslim edilir… Kızlar oynasın gelinler ağlasın diye Türküler söylenir. Yanık türkülerin çalınıp söylendiği, gelinle damadın ellerine kınalar yakılıp başlarına şekerler atıldığı, önlerinde testiler kırıldığı eğlencelere de kına geceleri denir. Büyük tepsilerde hazırlanan kınalar evlenmek için sırasını bekleyen genç kızların ellerinde salınırken, evlenecek kız arayan oğlanlar da kendilerine yakılacak mumu beklerler köşe başlarında. 

Bereketli toprakların zengin gönüllü insanları mutluluklarını paylaşacakları eş dost ve yakınlarına büyük sofralar kurar ziyafetler verirler. Davullar zurnalar, atalardan yadigar içli türküler söylemek için çalınırlar. Kız tarafı ağlar oğlan tarafı güler, sonra da omuz omuza bir olur halay çekerler. Dostlar bir araya gelir, dargınlar barışır, kadehler tokuşur şen şakrak geçer düğünler...

Yer içer güler oynanır da, sonunda gelin kızın veda zamanı gelir anaya babaya. İşte o zamanlarda hüzün mutlulukla karışır koca bir düğüm olur oturur boğazlara. Evin hiç büyümeyen cimcimesi baba ocağında sarıp sarmalandığı pamukların arasından çıkıp da kendi kozasını örmek için koyulur yola.

Gidilen yol, varılan yer belli olsa da ayrılığın hüznü sarar yürekleri. Gururla, imanla, inançla vatana millete hayırlı olsun diye dualarla büyüttüğü kızını, canının cananını al yazmalara duvaklara sarıp sarmalar, kısmetine dualar ederek uğurlar babalar…

Bir tas su döker arkalarından… Geçmeyecek yürek yangını, nal sesleri kaybolunca, topağa süzülen bir tas su kuruyunca küllenmeye durur, ayrılık acısı kavuşma sevinciyle törpülenir… Hayat yeni bir aileye kucak açarken, eksilen bir ailenin yaralarına kabuk bağlar… Dün doğan bebekler bugüne büyürler, ana babalara veda edip yuvadan göçerler. Ömrü olup da yaşayanlar için de hayat böyle böyle sürüp gider…

 

 

 

 
Toplam blog
: 9
: 563
Kayıt tarihi
: 18.10.07
 
 

Mersin Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık (Almanca) Bölümü mezunuyum. Profesyonel olarak fotoğrafl..