Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '09

 
Kategori
Mizah
 

Ciiivi

Ciiivi
 

-Abi sen beni yanlış anladın herhalde, ben sadece bulaşık yıkamak için şeetmiştim. Dedikten sonra elini cebine attı. Cebinde elinde oynamak için bir şeyler bulmayı umut etti. Epeydir iş arıyordu. Artık bu iş son çaresiydi onun için. Aylak aylak dolaşırken kağıdı görmüştü camekanda. Heyecanla içeri girmişti ama bu iş almak tahmin ettiğinden daha da zordu.

-Civi yok mu kardeşim. Civi olmadan eleman almıyorum ben buraya. Dedikten sonra kasanın başına geçen adamı izledi bir süre. Civi civi deyip duruyordu. Acaba neydi bu dediği. Para falan mı istiyordu yoksa. Her neyse dedi kendi kendine. Tam kapıdan çıkmak üzere iken geri döndü. Karar vermişti, soracaktı.

-Abi bir saattir civi deyip duruyorsun. Yani şifreli mi konuşuyorsun ben mi anlamıyorum. Bir açıklarmısın bana. Ses tonunun sertleşmesinden kaygı duymadı bu defa. Nasıl olsa iş elinden gitmişti.

Kasadaki adam tereddütsüz söze girdi.

-Kardeşim özgeçmiş özgeçmiş. Amma cahil kalmışsın be. Bugün civisi olmayan anca milletvekili olur, başka bir şey olmaz.

-Desene ağabeycim istediğin özgeçmiş olsun hemen anlatayım sana. Otuz beş yıl önce güzel Erzincanın, Refahiye ilçesine bağlı derken, adam sözünü kesti.

-Dalga mı geçiyorsun. Yazacaksın kardeşim yazacaksın. Teyip kaydı almıyoruz.

-Tamam yazarım abi, sen bana ordan bir kağıt ver, ben yazmaya başlarım, dedi. Kasadaki adam çekmeceden özenle bir kağıt kalem çıkardı. İş arayana verdi.

Kağıdı kalemi aldığı gibi, masalardan birine geçti. Kalemi avucunun içinde, yazıp yazmadığını kontrol ettikten sonra yazmaya başladı.

“35 yıl oldu. Ne demiş şair. Yolun yarısı. Aha ben de bu yolun yarısında saygıdeğer müeessenizin, çok değerli bulaşıklarını yıkamak, yeri geldiğinde tek tek kurulamak için bu civiyi yazıyorum. Bu c’nin altına bir işaret koysam çivi olacak ama her neyse bunun konumuzla bir ilgisi yok. Ben kasada duran abinin dediği gibi öz geçmişimi bu giriş cümlelerinden sonra yazmaya başlıyorum. Bu giriş cümleleri yüzünden ben zamanında ortaokulda edebiyat öğretmenimden çok dayak yedim. Demek ki boşuna dövmemiş beni. Şimdi bu yazdıklarımı görse belki dövmek yerine kafamı okşardı ama artık çok geç. Yani bir işe yaramaz demek istiyorum. Neyse konumuza dönersek ben burada bulaşık yıkamak istiyorum. Çok istiyorum. Çok zevk alacağımı düşünüyorum. Ama yanlış anlamayın tabi işi almak için yalan söylemiyorum. Zamanında çocukken, annem dağ gibi bulaşıkları yıkardı mutfakta. Buz gibi akardı su, insan beş dakika tutamazdı elini. Ama annem tutardı işte. Alışkanlık derdi bana. Ben zamanında çok yardım etmek istemiştim ona. Anne bırak sen geç ben yıkayayayım diyerek. Sen dinlen diyerek. Ama o hiçbir zaman yakıştırmadı bana. Hiç erkek adam bulaşık yıkar mıymış derdi. Demek ki artık çok yakışıyormuş ki, insanlar bu işi almak için civi yazıyorlar. Annem yanılmış işte. Neyse. Ben Erzincan da doğduktan ve bir on beş yıl yaşadıktan sonra İstanbul’a geldim. Burada pek çok iş yaptım. Çıktım inşaatta kalıp çaktım tam işi öğrenip para kazanırken bir gün üçüncü kattan düştüm. Verilmiş sadakam varmış kurtuldum. Sonra pazarcılık yaptım. Tam tezgah kapıyordum ki, bir tezgah kavgasında kurşun yedim ayağımdan. O işleri bıraktım. En son yurt dışına kaçmak için bütün birikimimi bir tanıdığa verdim. Onda da konu çok uzun, batmakta olan bir tekneden zar zor kurtuldum diyeyim anlarsınız. Her neyse yaşam mücadelem buna benzer talihsizliklerden sonra beni buraya getirdi. Evsizim ve çocuğum yok. Böyle bir dünyaya da ne çocuk, ne de bir karı koca ekleyecek niyetim yok ne yazık ki. Bunun ve yazdıklarımın konumuzla ne ilgisi var ben de bilmiyorum ama yazdım ne yazık ki. Yazdıklarıma son verirken, iş yerinizde bulaşık yıkama umuduyla doluyum. Umarım işi alacak ve çok faydalı olacağım buna inanıyorum.

Hasan Ali Parlak

Kağıdı katladıktan sonra, masadan kalktı ve kasaya doğru yürüdü. Elindeki kağıdı adama uzattı. Adam kağıdı aldı inceledi. Bir süre sonra geri verdi.

-Dalga mı geçiyorsun benimle sen dedi.

Hiçbir şey anlamadan kağıdı geri aldı.

-Yok ne oldu anlamadım ki dedi.

-Bak bakalım bir şey eksik mi orda.

Kağıda baktı eksik bir şey göremedi. Kağıdı geri verecekken, adam söze girdi.

-Baksana başlığı yok kardeşim bu öz geçmişin. Bir de telefonunu da yazsana. Mesela beğendik senin özgeçmişini nasıl geri bulacağız seni. Hiç mi akıl edemiyorsun bunu.

Tebessüm ederek.

-Abi heyecandan ya, haklısın tabi, dedi ve kağıdın altına numarasını yazdı. Aynı tebessümüyle kağıdı geri verdi.

Adam tamam dedi, kağıdı çekmeceye koydu.

-Hayırlı işler, telefonunuzu bekleyeceğim abi deyip umut içinde dükkandan dışarı çıktı. Güneş bulutların arasından çıkmış gözlerini kamaştırmıştı. Bu işi alacağına dair ilahi bir işaret bu olsa dedi kendi kendine. Ve yoluna devam etti.

 
Toplam blog
: 29
: 527
Kayıt tarihi
: 05.02.09
 
 

"Yaşadığım kentleri sevmem. Daha doğrusu yaşamak zorunda olduğum kentleri. Onlar da beni sevmez. ..