Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çıldırmış bu kızlar!

Çıldırmış bu kızlar!
 

Tuğba’nın Lise Mezuniyet Balosu vardı. Bir ay önceden arkadaşlarıyla kıyafet derdine düştüler. Hadi dedik, aklında kalmasın da derslerine çalışsın. 19 Mayıs günü kıyafetini aldık. Hoş da oldu. Bu arada ona verdiğim telefonunu düşürdü. İyi de oldu. “Alalım mı telefon” zarflarıma, “hayır, sınav geçsin” dedi. Sevindim de…

Üç arkadaş kuafördeydiler iş çıkışı aldım hanımları, balo salonuna bıraktım. Aman yarabbim çiçek bahçesi gibiydiler… Rengârenk kostümler. Gençlere tüm renkler ancak bu kadar yakışır. Yeşil, beyaz, kırık beyaz, sarı, eflatun, mor, pembe, sarı… Bizimkisinin rengi mi? Siyah… Kokoş yeğenim benim.

Aşk-ı memnu bitince de almaya gittim. Çıktım salona kızlar yüksek topuklu ayakkabılarını çıkarmışlar, hoppidik hoppidik oyundan kıpkırmızı bozarmışlar. “Ayakları alışık değil tabii” dedim kendi kendime, “iş hayatına girince de düz almazsınız siz” diye de temennilerde bulundum içimden.

Oturdum bir köşeye izliyorum.

Bir gariplik var bu işte!

Kızlar hep hareket halindeler! İki oyun oynayan koşa koşa masasına gidiyor çakkıdı çakkıdı mesajını çekiyor hoop geri geliyor iki kol kaldırıp indirene kadar hoopppppp yine masaya çakkıdı telefona bakılıyor mesaj var mı? Çağrı var mı? Varsa geri çaldırılıyor yine kollar havada piste atıyorlar kendilerini.

Masalarla oyun pisti arası sokak gibi aynen; gelenler-gidenler.

Üç-beş kız bir arada oturuyorlar arka tarafımda; baktım şöyle gerisin geriye, üçü beşi de ellerindeki cep telefonuna odaklanmışlar, kafalar önde.

Birisine bir soru soracak oldum… “ne diyeceğim şimdi beeeeeeen” “Beeeeen yürüyemiyorumdaaaaa” Tiki konuşması bu olsa gerek, gevrek, gevrek…

Az daha bayılacaktım gecenin bir vakti baloda sakız vardı kızın ağzında…

Ah terbiye’nin adı çorbalarda kaldı!

Yanıma ufak tefek bir kız geldi, oturur oturmaz telefonunu çıkardı başladı çat, çat, çat…

Kızım” dedim. “Cep telefonuna niye hapsoluyorsunuz? Gitseniz oynasanız, oynanacaksa, oynansa, ağlanacaksa ağlansa…”

Kız “haklısın beaaaaaaa ama alıştık bir kereeee” demez mi!

Dershane Müdürü toplantı düzenlemişti ve “Şu cep telefonuna lanet olsun, ders çalışırken bip, bip, odaklanamıyorlar, ebeveynler alın ellerinden şu telefonları da, çocuğunuzun istikbali kurtulsun” demişti.

Akşam bir kez daha ne demek istediğini anladım.

Minicik telefonun içine hapsolmuş gençlik.

Ne bulundukları anın tadına varabiliyorlar.
Ne de yedikleri içtiklerinin.
Ne de bulundukları ortamların…

Geldik gecenin en dayanılmaz noktasına…

Eski Dostlar şarkısı eşliğinde dans etmeye başladı bizim gençlik!

Aman tanrım!

Oğlanın iki eli kızın belinde, kızın iki kolu, oğlanın boynunda!

Bu mu dans! Diye saç baş yoldum. Kendimi yedinci kattan atasım geldi.

Piste çıkıp tepinesim geldi. Gençleri sopa ile kovuşturasım geldi. İmdaaat diye bağırasım geldi. Tüm telefonları kapıp Karadeniz’e kayık yapasım geldi.

En son dişlerimi sıktım içimde buruk acı ile birlikte.

Dans mans kalmamış sayın seyirciler.

Şu telefonun içinden gençleri kurtarsak ta…

Biraz adab-ı muaşeret mi öğretsek?

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..