Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '17

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

ÇİLEDEN DERMANA DEMOKRASİ

Çok önemli dönemlerden geçiyoruz.

Ülkemizin, milletimizin istikbali ve istiklalini etkileyecek önemli gelişmelerin arifesindeyiz.

Bir tarafta bölgemizde şekillenen dünya siyaseti ve ekonomisi, bir tarafta kendini bulma evresini yaşayan ülkemiz.

Elbette ne bu sorunlar güncel, ne de çatışmalar.
Dört yüz yıldır süre gelen bir dönem. Bu dönemin üç yüzyılını rotayı kaybederek geçirdik. Kurtuluş Savaşı ve akabinde Cumhuriyetin ilanı ile ise rotamızı bulup yola devam ettiğimiz, muasır medeniyete doğru yol aldığımız bir  dönem... Hala çok yolumuz var.

Elbette koca imparatorluğun çöküşü ve küllerimizden yeniden doğuşumuz kolay yazılsa da kolay yaşanmış dönemler değil.Türk milletinin  en çileli dönemleri.

Cumhuriyetin kurulmasıyla  devletimiz çağdaş anlamda kurumsallaşmanın da temellerini attı. Çok partili döneme geçtikten sonra da;  demokrasimizin geçiş ve  gelişmesi dönemini bir hayli çileli geçirdik. Geçirmeye de devam ediyoruz.

Farklılıkların ortak paydalarda çözümler üretebildiği, demokrasiyi içselleştirmek hiç kolay olmadı , olmuyor da.Toplum içindeki birleşme noktalarından çok, farklılıklarımızı kullanarak,  yaralarımızı derinleştirerek, meydana getirilen toplumsal çatışmalar;  sonra da darbeler ve muhtıralarla  binlerce yanan can, ekilen kin tohumları ve içine dönük bir toplum olarak yaşanmaya zorlanma, demokrasimizin hazmedilmesini bir hayli güçleştirdi.

Elbette bunların dış işbirlikçileri oldu, her zaman da oluyor ve olacak. Ancak, İçerideki işbirlikçileri gerek siyasi hırs, makam, gerek maddi faydalar uğruna bu oluşumlara çanak tutmuşlardır. Yakın tarihimizde ki bu olaylar, artık binlerce kitaplarla anlatılmaktadır. 1971 muhtırasından sonrakileri hatırlıyorum.

Hedef ,İçe dönük toplum, kapalı ekonomi, kendine güveni olmayan girişimcilik ve nihayetinde kendi teknolojisine ulaşamamış bir toplum olmaktı,büyük ölçüde de olduk.

Elbette vahşi kapitalizm ve emperyalist düzenin sahipleri, rekabeti kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak,gelişmekte olan devletlerde,toplumsal ve ekonomik  türlü çatışmalara, bazen açık bazen kuzu  postunda kurt olarak zemin hazırlamışlardır.

Tam bağımsız bir ülke olabilmemizin temel şartı, bütün yaşam kurallarımızı kendi koyduğumuz yasalarla yönetebilmek ve kendi teknolojimize sahip olmaktır.

Şimdilerde tıkanan ekonomimizi katma değeri yüksek ürünleri üretebilecek seviyeye getirmek için çabalıyoruz.

Devletler, en  büyük krizlerle  uğraşırken, varlığını devam ettirecek faaliyetlerini kesintiye uğratamaz uğratmamalı.

Şimdi de tam bu oluyor, bir tarafta çevresinde derinleşen global problemlerle uğraşırken, hatta savaşırken içerde yeni bir anayasa yapmaya çalışıyoruz.

Günümüzde toplumsal bilinç çok farklı bir derinliğe ulaşmış,  bakış açısı genişlemiştir. Hal böyle olunca milletin  kaliteli bir yaşam talebi artmış ve yaygınlaşmıştır.

Böyle bir ortamda anayasa değişikliği  yapmak kolay olmayacaktır.
Kuvvetli eleştiriler olması gayet normal. Çünkü bu bir tebliğ değil, yönetmelik değil, tüzük değil bir kanun üstelik ana devlet kurumunun ana rotasını belirleyen bir kanun.

İnce elenip sık dokunması gerekiyor.

Elbette gözü kapalı onaylayan , ya da gözü kapalı onaylamayan bir kesim de olacaktır. Bu demokrasinin cilvesi.

Ama milletimiz bu konuyu gerçekten tartışmak istiyor, tartışma gittikçe duygulardan,analitik tartışmaya doğru kayıyor.

Burada iktidara çok görev düşmekte.

Eleştirileri,dikkate alıp aklı selimle cevaplamalıdır.
Bu anayasa . göç giderken düzülür mantığı ile yapılmamalı. Konu her yönü ile tartışılması gereken bir konu.
Sevenlerin değil,muhalif olanların çekinceleri tatmin edildiği oranda sağlıklı sonuçlar alınacaktır.

Benim isteğim meydanları iktidar ve muhalefetin milletle  buluşma alanlarını, meşveret , istişare meydanı haline getirilmesidir.

Bu yönde Cumhurbaşkanı ve Başbakanın ve muhalefetin olumlu yaklaşımları var, inşallah sandığa kadar gelişerek devam eder.

Cumhurbaşkanı bu sistemi ben önerdim ama, ben faniyim seçime kadar sağ kalacağım belli değil dedi. Bu sistem devletin bekası için dedi.

Bu işin ailesi ile ilgili olmadığını, amacın saltanat olmadığını da ifade etse çok şey değişir. Bu konuda damadın Bakan olması bir handikap.

Çünkü en çok eleştiri yapılan konulardan birisi budur.

Başbakan meydanlarda madde madde  anlatacağız dedi
Ana muhalefet partisi Genel Başkanı da yeni anayasa değişikliğini, Anayasa mahkemesine götürmedik, çünkü milletimizle konuyu çözeceğiz dedi.

Bunlar güzel gelişmeler.
Gözü kapalı evet diyenlerle, gözü kapalı hayır diyenler de inşallah gözlerini açıp bu konuyu akıl ile  çözüme götürürüz.

Bir şey var ki esas  problem orada. Burada yapılması gereken asıl konu Meclisin Temsil gücünü kuvvetlendirmektir. Liderin iki dudağı arasına sıkışmış Milletvekili seçimleri bizim asıl problemimiz.

Sistem değişse de değişmese de bu vekil seçme sistemi değişmez ise   Milletvekili değil, lider vekili seçmeye devam edersek, aynı tas aynı hamam olur.

Şu ana kadar seçimlerde kendi adayını bilerek ve tercih ederek seçen çok az insan olmuştur. Büyük şehirlere gittikçe  Vekillik neredeyse formalite olmuştur.

Şimdi kelli felli Evet’çi ve Hayır’cı aydınlarımız bile oy verirken kendi vekillerini seçmemişlerdir.

Almanlar Kömür kazalarından Alman standardını, Amerikalılar, petrol problemlerinden Amerikan standartlarını oluşturdular.

Bu anayasa referandumunu demokrasi zaferine dönüştürmek elimizde.  Biz de başımıza gelmiş, onca deprem, kazadan bir standart çıkaramadık, bari  bu çileli yolu  doğru analiz ederek demokrasi standardını oluşturacak yolun kapısını aralayalım.
Kimseyi ötekileştirmeden, toptan ret etmeden.
Sabırla, serinkanlılıkla. muhakeme ile, tefekkür ile.

Sonuçta evet de versek hayır da hepimiz bu milletin bir parçasıyız, cumhurun bir parçasıyız.

Belki duygusal ithamlarla oy alınabilir, ama o dönemleri bitirme zamanı geldi de geçiyor bile.
Bu zorlu anayasa değişikliği referandumunu, bu seçim çilesini doğru yönetebilirsek doğru çözümlere ulaşabiliriz. Ruh sağlığımıza katkı yapabiliriz.

Ne demiş atalarımız: “Çile içinde dermanı olan hastalıktır”. Elbette şifa peşinde koşarsak.

 
Toplam blog
: 51
: 106
Kayıt tarihi
: 29.09.09
 
 

Her yerliyim. AÜ. SBF İşletme Bölümü mezunuyum. Değişik sektörlerde düzey yönetici olarak çalıştı..