Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Portakal Çiçeği ve FISILTI

http://blog.milliyet.com.tr/elvince

20 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çilek ve gözyaşı

Çilek ve gözyaşı
 

Aşka benzer çilek, belki de aşk çileğe…
Karşı konulmaz her ikisine de… Biraz tatmak lazım.

Bu gün semt pazarı, gitmek zorundayım isteksiz yürüyorum.
Dayanılmaz bir çilek kokusu sardı etrafı bünyem dayanamaz asla bu kokuya, karşımda duran çilek tezgahına yöneldim. Büyülenmiş gibiyim, etrafımda neler oluyor göremeden yürüyorum, istikamet çilek tezgahı…

Cennette gibiyim, yıllardır bu kadar güzel kokan çileğe rastlamadım, hele boyları abartısız küçük bir elma büyüklüğündeler, satıcının gururlu bakışlarıyla karşılaşıyor bakışlarım. Soruyorum ’çilek kaç lira?’ Cevaplayamadan beni yanımda duran beyin siparişini alıyor ‘ üç kilo çilek diyor’ adam. Sese doğru dönüyorum. Kelli felli kırk beş yaş civarı bir adam. Sevmiyorum adamı, bir adım geri çekiliyorum…Tekrar sesleniyorum satıcıya ‘çilek kaç lira??’

Sabırsızım hemen çileklerime kavuşmak istiyorum, Aldığım cevap hoşuma gidiyor, bir kilo lütfen diyorum..

Bir yandan çilekleri seyrediyorum, nerede yetişmiş bunlar, cennette mi yoksa annemin yüreğinde mi ? Öylesine güzeller ve az sonra benim olacaklar...

İnceden bir çocuk sesi çalıyor kulağıma. İtiraz eder gibi , yalvarır gibi karışık; ama çok ince bir ses. Bakmamaya çalışıyorum sağ tarafıma. Çocuk orada, gözlerini görmekten kaçınıyorum.

Dayanamadım baktım.

Kırmızı bir bluz biraz kirlice, saçları bluzundan daha kirli ve dağınık bir kız çocuğu. Kocaman açılmış gözleriyle tezgaha bakıyor. Görüntüsüyle tezat bir sesi var incecikten usulcacık ‘anne çilek diyor’, bir daha diyor, ‘anne çilek’. Kadının duymadığını sanıyor inatla ; ama aynı tonda incecik, usulcacık yineliyor ‘anne çilek’ duymaz mı bir anne evladını? Anaların kulakları yüreklerindedir, sese bile gerek yok hep duyarlar .

Acele ediyor kadın tezgahı çabucak geçmek istiyor çocuk izin vermiyor, satıcıya yöneliyor ’kaç lira çilek? ‘diyor . Sesi tıpkı kızınınki gibi incecikten ve usulcacık çıkıyor. Satıcı altı sıfırı atılmış miktarı söylüyor kadına, kadını atılan sıfırlar ilgilendirmiyor, sıfırlardan kalan miktar yaralıyor kadını, kalan ve onun cüzdanına ağır gelen miktar. Bir şey söylemek ister gibi ; ama sadece kızına ’yürü’ diyor, ‘ilerde daha güzeli var ben sana ondan alacağım.’

Alışkın kız bu sözlere, kim bilir çaresizce kaç kere söylendi annesinin dilinden bu tür sözler, kaç kere tutulmadı, yürümüyor. Annesinden kurtarıyor elini tezgaha doğru hamle yapıyor, aksilik işte!! tezgahta aldığı çileklerin parasını ödeyen kelli felli adama çarpıyor, adam kızgın itiyor çocuğu, satıcıya dönüyor ‘iki kilo daha ver, ama şuradan ver’ satıcının önüne doğru olan çilekleri işaret ediyor, beş kilo çilek almanın kendine sağladığı hakkın (!! ) arsızlığıyla , şişman-kıllı tırtıla benzeyen elleriyle çilek seçiyor, oysa çilek seçilmez.

Çocuk çekip giden annesine yetişmek istiyor, yer dar tekrar adama çarpıyor, ne yapsın çocuk? Adam ana duvar gibi geçemiyor, duruyor, ağlamaya başlıyor .Gözyaşları inci gibi birbirinin ardı sıra yuvarlanıyor koca gözlerinden, tezgaha damlıyor çileklerin arasında kayboluyor, ana duvarı iterek annesine gitmeye çalışıyor, adam dönüp yere bıraktığı içinde beş kilo çilek!! bulunan poşetlerini alıyor ve çocuğa çarpıyor, çocuk yere düşüyor deli gibi ağlamaya başlıyor. Ana duvar hala çileklerin derdinde ezilmişler mi diye kontrol ediyor ve çocuğu hiç duymuyor.. ‘Ezilen birkaç kilo çilek olsun be adam, sen önce insana bak’ diyorum.

Diyorum ve rahatlıyorum, nefes alıyorum…

Düştüğü yerden kaldırdım, sustu birden. Kirli yüzünde gözyaşları izler bırakmış, kağıt mendil verdim eline, hadi sil yüzünü dedim.

Ya yüreklerdeki izler onları neyle silebiliriz? Çocuklar büyümeye çalışırken, incinen onurlarını ne zamana kadar susturabilir ki, incinmiş yürekler incitmemeyi başarabilir mi?
Sıkıca tutuyorum elinden tezgaha yöneliyorum.’Tart şu sevimli kıza bir kilo çilek’ diyorum, ‘şuradan ver senin önünden’ diyorum ve ellerimle seçiyorum irice üç tane çilek, bunları da poşete koy diyorum.. Anne karşı kaldırımda kızını bekliyor…El sallıyorum…

Ana duvar para üstü bekliyor sıfırı olan bir para verdiği için satıcıya. Ne kadar doğru bilmiyorum; ama yapıyorum çilek poşetinin kenarına basıyor, birkaç irice çileği eziyorum ve ÖNCE İNSAN !! diyorum.

Diyorum ve rahatlıyorum, nefes alabiliyorum…

Not: Size çilekleri ezmem hoş gelmeyebilir; ama siz yere düşürülen çocuğun gözyaşlarını görmediniz… Çilek kokuları arasında gözyaşları… Nefes almak zorundaydım yoksa yaşayamam, değil mi?

 
Toplam blog
: 76
: 2902
Kayıt tarihi
: 06.11.06
 
 

"Yasamak sakaya gelmez,büyük bir ciddiyetle yasayacaksinbir sincap gibi mesela,yani yasamin disinda ..