Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '07

 
Kategori
Kültürler
 

Çin' de kapitalizmin tapınağı olsun ister miydiniz

Zamanımızda yaşayan değerler sisteminin tarihin derinliklerinde muhakkak bir iz düşümü olduğunu görmek artık pek öyle şaşırtıcı bir durum değil. Antik dönem filozofları bu konuları derinlemesine irdelemişler zaten. Makedonyalı İskender’den, Napolyon’una kadar ne kadar devlet adamı varsa kendi dönemlerinin ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda insan düşüncesinin ürettiği değerleri harmanlayarak yığın olarak algıladıkları insan topluluklarının önüne bir kurtuluş reçetesi diye sundular. Ortaya konan bu reçetenin toplumun beklentilerini tamamen karşılıyor olması yönetimdekilerce her zaman istenen bir sonuçta değildi üstelik. Mesele bu değerlerin sunumuyla ilgiliydi. Anlatmaya çalıştığım konuyu shakespear; Julius Sezar’ın suikastını irdelediği eserinde çok güzel açıklıyor. “Elleri kanlı katiller bu durumu halka nasıl izah edeceklerini düşünürlerken aralarından en zekisi çıkıyor ortaya ve hitabet sanatındaki bütün yeteneğini kullanarak öfkeli topluluğu yatıştırıyor. Aynı konuşmayı Brütüs yapacak olsa beklide bu sonuç alınamayacaktı”. Toplum psikolojisini dengeleyebilmek apayrı bir sanat. Yavuz Sultan Selim içinde sanırım şöyle bir kıssa anlatılır; “Efendim düşman ordusu çok kalabalık ve tam donanımlı bir şekilde üzerimize gelmekte, bizden de kat, kat üstünler! Bir bezginlik, bir korku haleti ruhiyesi ile söylenen bu sözü duyunca padişah şöyle der; Evet doğru söylersin paşa ama unutma ki bizde onlara adım, adım yaklaşmaktayız”. Metanet ve kararlılık kitleler üzerinde işte böylesi sihirli bir etki uyandırmaktadır. Hitabet sanatının etkisini iyi bilen sofistler, bunu kullanmayıda bildiler. Kapital kültürün öncüleri kabul edilebilirler mi kendileri bunu bilemiyorum ama tarihçilerimize çok iş düştüğü ortada.

Sosyalizm kim ne derse desin insanlar arasında kapitalizmle mukayese edildiği zaman daha geniş kitlelere ulaşan bir sosyal denge getirmeğe çalıştı. Kusuru belki de bireysel yetenek, azim ve girişimciliğin bütüncül dengeler adına tırpanlanması oldu. Troçki gibi yetenekleri ideolojisine küstürdü. Ortaya koyduğu ideolojide mükemmele ulaşabilecek beyin gücüne fazlasıyla sahipken acaba niçin ele aldığı konularda sonuç getirici çözümler üretemedi?

Kapitalizm, kapitalin vicdani değerler önünde abideleştirildiği mantalite. İnsanın robotlaştığı, üzerine ağır gelmeye başlayan insani değerlerini çıkarıp attığı sistem. Peşinde koşanını asla mutlu edemeyecek bir tüketim çılgınlığı. Paris Hilton’un şahsında nükseden tatminsizlik! Marilyn Monroe gibi sokaktan saraya bir bedel karşılığı kolayca yükselebilmek ve tanık olunan karanlık ilişkilere kurban gitmek. Hayatı bedeni zevklerin ölçüsüzlüğünde hızlı yaşamak ve yaşlanmış olarak değil de kocamış olarak erkenden çökmek! Şimdilerde Çin’in yasak şehrine girdiklerini okudum geçenlerde. Tüketim tapınaklarını bu yasak şehirde yapmışlar fakat yargı engeline takılmışlar. Bir pirinç tanesini bile israf etmeyen bu tutumlu insanları acaba kendilerine benzetebilecekler mi göreceğiz. Fidel Castro yaşlanmış bir halde kendi köşesinde olup bitenleri nasıl izliyordur acaba?

 
Toplam blog
: 177
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

1965 Almanya doğumluyum. Atatürk üniversitesi İlahiyat fakültesi mezunu olup, öğretmen olarak çalışm..