Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '11

 
Kategori
Sinema
 

Çin’in Japonya’ya karşı öfkesi ve şiddeti artıyor

Çin’in Japonya’ya karşı öfkesi ve şiddeti artıyor
 

google imaj


Anafikir: Sanat eserleri üzerinden tarih (geçmişbilim) ve gelecekbilim okumaları yapılabilir. 

 

Japonya’nın 1945-1995 arası için geçerli olan, Hiroşima-Nagazaki öfkesi, tıpkı atom bombalarının aslında Almanya üzerinde kullanılmak üzere tasarlanmış olmaları ve bu konuda çok aptal ve çok cahil Einstein’ın bile öyle olmasını istemesi ama Japonya üzerinde kullanılması biçiminde, tersine işlemeye başladı. Çin tarafından ona karşı bir gazap gelişmekte. 

 

Öncelikle, Çin’in gazabından bağımsız olarak, Japonya Tokyo’yu füze kalkanıyla korumaya alarak ve uzaya açılım yaparak, artık o eski mazlum / masum olmadığını göstermişti ve Japon aydınları bunun bilincine vararak, 2000’de kaydını düşmüşlerdi. 

 

Japonya’nın ABD’ye karşıki gazabı; buto, anime ve Miike’de odaklanmıştı. Buto’nun özgünlüğü, başkalarını değil, kendini yok etme ediminde olması, ilk fiili negatif egzistansiyalizm olması, eksi varlığı (ontolojik olarak) tanımlaması ve bilincine varmadan burjuvazinin ölümcül ayırtsızlığını arındırmasındaydı. 

 

Animeler yepyeni bir sanat türü yarattı. 25 yıl sonra bile, onu yaratanlar tarafından dahil, hala o türü aşabilen bir sanat türü icat edilemedi. 

 

Miike ise yepyeni bir ‘sanatsal şiddet türü ifadesi’ yarattı. Bu Uzakdoğu Asya’nın özgün-içkin altkültürünün bir aşırı-yorumu idi. 

 

Bunlar olurken Çin, kendi ayrı yolunda (tao’sunda) yürüyordu. 1500-2000 arasındaki kaybedilmiş dönemi, 1990-2000 arasında dolduruverdi. 

 

Hong Kong, Çinli sayılmamalarına karşın, sinemasıyla, Çin kültürüne bambaşka bir yorum / aşırı yorum getirdi. 

 

Çin’sel Japon düşmanlığı, en başından beridir Hong Kong filmlerinde dışavurulageldi. Merkezi devlet Çin’in bunda pek rolü olmadığı, 1997 öncesinde bile bunun böyle olmasından belli. Ayrıca, ‘Bir Zamanlar Çin’de’ dizisini yapan Tsui Hark aslen bir Vietnamlı ve Vietnam ile Çin hiç geçinemez. 

 

Bunlar başta romantik öykülerdi. 

 

En sonunda, düpedüz kıyım öykülerine dönüştüler. 

 

Bunu da, aynı oyuncuların oynadığı, aynı öykülerin filmleştirildiği ama her seferinde yeni bir aşırı şiddet ekleme ile, yeni /aşırı bir tarih yorumu geliştirildi. 

 

Diğer bir deyişle, nasıl ki AB ve ABD Almanya düşmanlığını Japonya üzerine boşalttıysa, Çin de ABD ve AB düşmanlığını Japonya üzerine boşalttı / boşaltmakta. Dikkatinizi çekelim: Japonya mazlum masumiyetini yitirdi, yani bu durumda hak eden bir hedef durumunda kalıyor. 

 

Ek olarak ve işin ilginci Japonya ve Çin, Batı Pasifik’teki petrol ve doğal gaz kaynaklarının kullanımı tekelini, 2000’lerin başında kendi aralarında güvenceye aldılar ama sonra anlaşmayı fiilen yürürlükten kaldırdılar. Bu, ikisinin de, Batı oyunlarını henüz öğrenemediğinı gösteriyor. Olağandır, AB savaş dönemini bitirdi ama Asya değil. Savaş döneminde barış kurallarını uygulamak zordur. 

 

Biz Türkler, onlardan önce Batı ile yüzleşmiş sayılmayız ama bizim için Batı yakındır ve yüzyüze olduğumuz bir şeyi içimizde yaşamak daha kolaydır. 

 

Japonya ve Çin Batı’yı içselleştirememeyi, birbirlerine düşmanlıkla deforme ediyorlar. (Türkler de Çin’e düşmandır ama uzakta ve geçmişte kalmış bir nefrettir bu.) 

 

Bu, Fakir Baykurt’un bir öyküsündeki gibi, ezilen köylülerin, sudan bahaneyle kavga çıkarıp, birbirini dövüp, akşam üzeri, bir de jandarmadan dayak yeyip negatif deşarj olması durumuna benzedi. 

 

Ancak, Çin’in gazabı, dövüş tekniklerini bozmaya / deforme etmeye kadar vardı. Yani, yenmek istiyorlar ama nasıl yeneceklerini bilmiyorlar. Bu nedenle, gerçek yaşamda şimdiye dek hiç kullanmadıkları yöntemleri kullanacakları çıkarsamasını rahatça yapabiliyoruz. 

 

Bunun filmsel göstergesi ne? 

 

Çin’in konu anlatırken / savını savunurken, yanlışlıkla kolayca edilginlik gibi algılanabilecek ölçülülüğünü artık bırakması. 

 

İşte bu: 

 

Ölçüsüz Çin. 

 

ABD dünyanın ırzına geçtiğini biliyor ve bundan zevk alıyor. Çin de artık dünyanın ırzına geçiyor ama bunu bilmiyor, bilseydi durur muydu bilmiyorum. 

 

Kopma noktası bu. Japonya için de buydu. 

 

Dipnot: Bu tarihsel yorum, ‘Return of Chen Zhen’ filmi üzerinden yapıldı. 

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..