Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '20

 
Kategori
Sosyoloji
 

CİNAYETLER VE SOSYAL MEDYA

CİNAYETLER VE SOSYAL MEDYA

İstanbul Sözleşmesi mi? Sosyal medya etkileşimimi?

           Son 10 yılda eşler arası şiddet ve cinayetler arttı dese de, bu bir istatiksel veriye dayanmıyor. Popüler kültür dediğimiz siyaset ve basın yaygarasıdır.

           Çok Çeşitli sebepleri olsa ve çok bilimsel derinliklerde olan nedenleri olmasına rağmen, sosyal psikoloji bağlamında bir çalışma ve arka plan günde yok. Muhalefet “yoksulluk” diyor. Devlet; toplumsal kabuller ve değerlerdeki aşınmaya işaret ediyor.

 

             Kişilerin özgürlük alanlarının sınırları, toplusal ön kabuller ve kültürel ölçülerini zorlama süreci nasıl ve ne zaman başladı? Bu bilinmeden siyasetçilerin Salı günleri gurup toplantılarında sırf halk dalkavukluğu yaptığı eşler arası şiddet ve İstanbul sözleşmesi yaygarası, basınında benzin dökmesiyle sürekli boş boş konuşulur oldu.

 

           Oysa konu; ne İstanbul sözleşmesi, nede toplumsal ahlaki çöküntüdür. Sürekli televizyonlarda, gazetelerde, kadına yönelik şiddet işlenir siyasetçilere dalkavukluk alanı açarsanız, insanlar bu bombardıman altında kalırsa olumsuz etkilenir.

           Sürekli televizyonlarda, devletin izin verdiği toplumsal kabullerin sınırlarını zorlayan diziler, ahlak ve kültürel geleneklerin sınırlarını zorlayan ilişkilerin reklamını yaparsanız bu sonuçlar normaldir.

 

             Neden eşler arası şiddetin ve cinayetlerin adli süreçte mahkemelerin aldığı kararların özerinde sosyologlar ve bilim insanları çalışıp istetik çıkarmıyor? Raporlar veriler çıkarmıyor? Böylece ortaya çıkacak dataları Devlet işleyip önlemler geliştirmiyor?

 

             Aşağıda İstanbul sözleşmesinin kapsam bölümü var. Bu kapsamdaki haklar eşler için gerekli. Ancak eşlerin özgürlük alanlarının başlayıp bittiği yerin diğer eşin özgürlük alanının başlayıp bittiği yer olduğunu konuşulması ve insanlara sürekli bu tekrarlanıp konuşulmalı değimli?

 

            Eğer siz eşlerin özgürlük alanının başlayıp bittiği yeri öğretmezseniz, o zaman “SOSYAL MEDYA” öğretir. Sosyal medya insan oğlunun zayıflıklarına hitap eden, ve bu alanın sosyal medyanın varlık sebebi olduğunu düşünemezseniz, ve adını kadın cinayeti koyarsanız ateşe körükle giderseniz.

 

             Eskiden namus cinayeti diyordunuz, şimdi kadına yönelik şiddet ve kadın cinayeti diyorsunuz. Sosyal medya; kimsenin yüz yüze konuşamadığı toplumsal kabullerin sınırı dışına taşan konuların rahatça konuşulduğu bir alan.

            Ve her insanın içinde başıboş olan zayıflıkları coşturan olanakları var. Bu olanaklar ufaktan başlayıp ahlak ve özgürlük sınırlarını yıkıp, kendi içinde bile onaylamadığı-onaylayamayacğı söz ve davranışları yapmasının zemini olur.

           Bunu ne erkek nede kadın eş kaldıramaz hazmedemez.

           Canlıların bir kötü huyu vardır, hazmedemediği şeyi kusarlar. Kustukları şey iğrençtir. Siyasetçi ve basın kusulan şeyi konuşuyor, kusturan şeyi değil.

            Kazancı “kallavi” hadi hayırlı tıraşlar.

 

Madde 2 – İstanbul Sözleşmenin Kapsamı

        2-1-Bu Sözleşme, aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen,
kadına karşı her türlü şiddet için geçerli olacaktır.
        2-2-Taraflar bu Sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik edilir. Taraflar
bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın
mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir.

        2-3-Bu Sözleşme, barış zamanında ve silahlı çatışma durumlarında geçerli olacaktır.

 

Madde 3 – Tanımlar

Bu Sözleşme maksatlarıyla:
       a) “kadına karşı şiddetten”, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık
anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu
eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde
kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik
zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet
eylemleri olarak anlaşılacaktır;
      b) “aile içi şiddet”, eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun
veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile
biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında
meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak
anlaşılacaktır;
      c) “toplumsal cinsiyet”, herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun
olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve
özellikler olarak anlaşılacaktır;
      d) “kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, bir kadına karşı, kadın olduğu için
yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır;
      e) “mağdur”, a ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs
olarak anlaşılacaktır;
      f) “kadın” terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.

 

Madde 32 – Zorla evlendirmelerin doğuracağı hukuki sonuçlar

Madde 33 – Psikolojik şiddet

Madde 34 – Taciz amaçlı takip

Madde 35 – Fiziksel şiddet

Madde 36 – Irza geçme de dahil olmak üzere cinsel şiddet eylemleri

Madde 37 – Zorla yapılan evlilikler

Madde 39 – Kürtaja ve kısırlaştırmaya zorlama

Madde 40 – Cinsel taciz

Madde 41 – Yardımcı olmak ve yataklık yapmak ve yeltenmek

Madde 42 – Sözde “namus” adına işlenen suçlar da dahil olmak üzere, işlenen suçlariçin gerekçelerin kabul edilmemesi

 

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..